Mengü Han

8.4K 680 164
                                    

Akar

"Hey, ben de binsem şu atlardan birine?"

Baş nöker benim bu ısrarımdan sıkılmış olacak ki sıkıntıyla nefes verdi.
"Olmaz derim Akar Kanım. Açık alanda olsak da yanlar ağaçlık. Usta bir kemankeşe denk gelsek olan size olur."

Beni altıncı kez reddeden nöker atını biraz yavaşlatıp kağnının(at arabası) hizasına geldi. "Size birşey olacak olursa da biz kellemizden oluruz."

Sonunda pes eden ben olmuştum. "Tamam ama inan burda öylece oturmak çok sıktı beni. Kaç gündür yoldayız?" açtığım perdeden dışarıyı gözledim bir süre. "Gökten düşerken benimle beraber bir araç da düşse gideceğimiz yere çoktan vardıydık.."

"Göktekilerin bineği daha mı hızlıdır?" ve işte yine olmuştu. Benimle zar zor konuşan adam konu göklere gelince bülbül kesiliyordu başıma. Bunu kullanmamak olmaz ama demi?

Öksürür gibi bir hareket yaptım. "Öyledir tabii. Hele ben de şu atlardan birine bineyim sana daha neler anlatacağım göklerden aklın şaşar."

Planımı anlamış olacak ki meraklı bakışlarını hayal kırıklığıyla yola çevirdi bu sefer. "Aklınızdan çıkarın bunu, olmayacak çünkü."

"İyi sen bilirsin." dedim keyif içinde kıkırdarken. "Ben de tam gökteki insanların nasıl kuş gibi uçtuğunu anlatacaktım."

"U-uçmak mı?"

"He ya.. Anlatmamı ister misin?" gözlerimle orda duran atı işaret ediyordum.

Bir süre cevapsız öylece durdu. Ardından bu sefer pes eden kendisi olmuş eliyle önde giden diğer nökerleri durdurmuştu.
"Bir at hazırlayın. Akar Kanım binmek ister."

Ben zafer kazanmış bir komutan edasıyla at arabasından inip benim için hazırlanan ata doğru nökerin yardımıyla ilerledim.

Lakin aklımdaki planlar hiç de düşündüğüm gibi olmamıştı.
"Oha! Bu at ne? Ben nasıl bineyim buna!? Bu beygir üç katım be!"

Ben şaşkınlıkla sesimi yükseltirken yandaki diğer nökerler kendi aralarında gülüşmeye başladı. Gülün siz gülün. Sanki benim hayatım sizin gibi at üstünde geçti anlayışsız herifler.

"Ben size yardımcı olurum Akar Kanım. Hiç endişe etmeyesiniz."

Bu sefer endişeyle yanımdaki baş nökere baktım. Bu atlara onlar binince cuk diye oturuyordu bana gelince niye böyle dev gibi kaldı.

E bu askerler de ufak tefek bir şey sayılmazlar. Hepsi boylu poslu, iri yarı şeylerdi. Orta Asya'nın sert bozkırlarında normal olanda bu aslında...

Derin bir iç çekerken, yanımdaki askere onaylar anlamında baş salladım. Diğer nökerler ise hala kıkırdıyor ve dalga geçiyorlardı.

Ama unutmam ben bunu. Hele bi bineyim şu ata, gerisi kolay.

Baş nöker ise o sırada arkama geçip ne yaptığını farkına dahi varamadan sanki hafif bir tüymüşüm gibi beni kolayca kaldırıp atın üstüne koydu.

At da ben üstüne binince hafiften yerinde kıpırdanmaya başladı. Zaten benim ata ilk binişim bir de bu ani hareketlenme ile atın eyerini kavramak yerine boynuna yapışıp yelesini sıkı sıkıya kavradım.

Korktuğumu anlayan baş nöker hemen araya girdi. "Jıymayasınız(korkmayın) Akar Kanım. Hele ilk başta şu yapıştığınız yeleyi bırakıp eyeri tutun da beygir ürkmesin."

Bu lafıyla yüzüme alaycı bir ifade kondurdum. "Emin ol şuan ben ondan on kat fazla ürküyorum." öyle ki ödüm biryerlerime karışmıştı.

Baş nöker de kendi atına binip benim ak yeleli atın yanında yerini aldı ve yavaştan kendi atıyla benimkini yürütmeye başladı.

Bir Moğol Hikayesi- Hülagü Han {Tamamlandı}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin