eleven

50 0 0
                                    


"Günaydın!" Çoşkulu çıkan sesimle gülerek bana baktı. Bugün Cundaya gidiyorduk.

"Günaydın güzelim." Dediğinde bende gülümsedim. "Hadi gidelim daha fazla acıkmadan daha 1 saat yolumuz var." Dediğinde kafamı sallayarak yürümeye başladım. Karşıdan gelen yüzle gülümsemem silinmişti yanımıza doğru yaklaşırken onun gülümsemesi arttı.

"Günaydın Işıl." Tek bana doğru konuşması sinirlerimi germişti bu çocuğu fazla samimiyetsiz buluyordum.

"Günaydın Ömer." Dediğimde samimi olmayan bir gülüş kondurdum dudaklarıma. Bunu anlamamış olacak ki yüzünde ki sırıtış devam ediyordu.

"Nereye böyle?" Diye sorduğunda bir sabır çektim. İstemsizce Semih'e yaklaştığımda Semih benim konuşmamı müsade etmeden kendisi konuştu.

"Müsade edersen aslında geç kalmayalım gideceğimiz yere." Onun dışında elimden tutup Ömer'in bir şey demesine müsade etmeden yürümeye başladığında bende söylenmeye başladım.

"Bu çocuğu hiç sevmiyorum, sabah sabah hiç çekilmiyor sinirlerimi tepeme çıkardı." Dediğimde Semih'in kahkaha attığını duydum ona döndüm.

"Haklıyım ama gülme." Diye bir daha konuştuğumda gülmesini durdu.

"Haklısın, samimiyetsiz biraz."

"Biraz mı?" Diye imayla sorduğumda tekrardan güldü ve arabanın kapılarını açmasıyla arabaya kuruldum.

"Tamam biraz fazla ama günümüzü mahvetmesine müsade edemeyiz değil mi?" Diye bir soru yöneltip bana baktığında kafamı emin bir şekilde sallayıp gülümsedim. Uzanıp radyoyu açtığımda bu yazın güzel pop şarkılarından birine rastlamıştık Semih biraz daha sesi yükseltip klimayı açtı. Ağustos ayında yandığımız için klimadan başka bir şey kurtarmıyordu bizi. Çalan şarkıya eşlik ederken sakin bir yolculuk yapıyorduk. Ara sıra kaçamak bakışlarla Semih'e bakıyordum bazense o bana baktığı için çocuğunlukla birbirimizi yakalıyorduk. Yakalandığımız zamam ise gülüp önümüze dönüyorduk.

Arabayı park ettikten sonra dışarı çıkınca yüzüme vuran sıcak havayla yüzümü buruşturdum. Semih yanıma gelirken onunda hali benden farksızdı.

"Bu ne sıcaktır." Diye söylenmesiyle huysuz haline tatlı tatlı gülümsedim.

"Nerde yapacağız kahvaltımızı." Diye sorduğumda karnını ovalarken biraz düşündü.

"Geçen sene arkadaşlarım L'arancia Cunda diye bir yere geldiklerini söylemişti bende dün gece biraz baktım güzel yer gibi."

"Araştırma yaptın yani gece" dediğimde gözlerini kısarak güldü ve elini saçına atıp düzeltti.

"Tabi araştırma yaptım seni kötü bir yere götüremezdim." Dediğinde sesli bir şekilde güldüm. Ne tatlı çocuktur bu ya. Birlikte yürürken dediği yere gelmiştik.

"Ne tarafa oturalım nereyi istersin." Gözümü etrafta dolaştırdığım çokta kalabalık olmadığını görmüştüm köşede bir yerdeki masayı işaret edip konuştum.

"Şuraya geçelim mi?" Elini belime doğru atıp beni yönelttiğinde ona ayak uydurup masaya doğru ilerledim. Masaya oturur oturmaz gelen garsonla önümüze menü koyulmuştu ikimizde biraz baktıktan sonra kafamızı kaldırdık.

"Serpme kahvaltısı en iyi." Diye söylediğimde o da beni onaylamıştı

******

Kahvaltıdan sonra mekandan kalkıp biraz dolanmıştık.

"Bisiklete binmek ister misin?" Denizde olan bakışlarımı ona çevirdiğimde bana değilde arkama doğru bakıyordu, bende oraya baktığımda bisikletlerin olduğu yere baktığını anladım.

IŞIL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin