two

128 6 3
                                    


"Bu arada o öyle içilmez." Berfin, Hüseyin'in elinden birayı alıp kafasına dikti. Hüseyin ona tuhaf bir bakışla baktıktan sonra masadan başka bira aldı. Ben elimdeki biraya bir bakış atıp gözlerimi tekrardan havuza doğru çevirdim.

Havuzun kenarındaki masalarda oturuyorduk. Arada kaçamak bakışlarla Semih'e bakıyordum, sadece bir iki kere göz göze gelmiştik onlarda da bir şey olmamış gibi gözlerimizi ayırmıştık.
Zaten Semih'in Berfin'e ne dediğini öğrenememiştim onun için ayrı meraklıydım.
Bilal iskambil kağıtlarını masanın üstünden alıp karmaya başladı. Semih yerinden kalkınca bakışlarım ona döndü aslında tek benim bakışlarım dönmemişti.

"Lavaboya gideceğim." Kısa bir açıklama yapıp gittikten sonra bende arkama yaslanıp ofladım. İlay'ın bakışları bana dönüp kaş göz hareketi yapınca telefonumu elime alıp ona yazdım. Bir şey anlatmaya çalışıyordu fakat anlamamıştım ve pot kırmakta istemezdim.

Markete gidelim demek istiyormuş meğer, kaş göz hareketleriyle bunu anlayamazdım zaten. Marketin kapanmasına 15 dakika kaldığı için hızlı hızlı gittik. İlay marketten bir su bir de sigara aldıktan sonra çıkmıştık. Oturduğumuz yere geri dönerken tuvaletten çıkan Semihle karşılaşmamızla o da bizimle yürümeye başladı. Kimse konuşmuyordu, aslında konuşulacak bir şey yoktu bu yüzden üçümüzde sessiz sessiz ilerliyorduk.

"Siz İstanbul'da oturuyordunuz değil mi?" Sessizliği bozan Semih olmuştu İlay bir şey demeyip yürümeye devam edince ben konuşmaya başladım.

"Evet İstanbul'da oturuyoruz, peki sen?" Ankara'da oturduğunu biliyordum sadece sormuş olmak için sormuştum.

"Ben Ankara'da yaşıyorum ama İstanbul'a arada geliyorum." Kafamı anladım dermişcesine salladım zaten oturduğumuz yere gelmiştik yine aynı yere oturdum.

"Evet geldiklerine göre dağıtmaya başlıyorum." Bilal iskambil kağıtlarını dağıtmaya başladı, papaz kaçtı oynayacaktık.

"Ee o kadar oynuyoruz kaybedene ceza vermemek ayıp olur." Semih'in sözlerinden sonra Berfin ortaya atıldı.

"Kaybeden ceza olarak kıyafetleriyle birlikte havuza atlar." Bundan hoşnut olmamıştım bir yerimin ıslanmasını pek sevmezdim ama herkes onaylayınca ceza havuza atlamak oldu.

Bana ait olan kartları oyunun başlamasıyla açtım. Bingo papaz bendeydi, elimdeki çift olanları ortaya attım herkes atınca oyun başladı ilk olarak ben Semih'ten kart çekiyordum. Papazın bende olduğunu bildiğim için rahat bir şekilde bir kart seçtim. Burhan'a dönüp elimi göstermeden kartları sıraladım ve bir tanesini seçmesini bekledim.

****

"Ya nasıl olur ya!" Bunu söyleyen bendim, papazı elimden çıkartıp daha sonra tekrardan seçmiştim ve kaybeden ben olmuştum. Hepsi havuza atlamamı bekliyordu, mızıkçılık yapmadan ayağa kalktım havuzun başına geldiğimde terliklerimi çıkartıp ayağımı suyun sıcaklığını ölçmek istercesine suya soktum.

"Hadi artık Işıl." Berfin'in sesini duyup kafamı omzumda çevirip onlara baktım ve önüme dönüp havuza atladım. Suyun üzerine çıkmamla bedenimi bir üşüme sardı yüzerek köşeye gelince kollarımı dayayıp havuzdan çıktım. Sırılsıklamdım ve bu durumdan gerçektende memnun değildim. Hepsi bana gülen gözlerle bakarken bende dayanamayıp güldüm.

Berfin yanında getirdiği sweatshirtünü bana uzattığında onu alıp lobideki lavaboya doğru yürüdüm. Lavaboya girince üstümdeki ıslak tshirtü çıkartıp kuru olanı giydim, bir nebze olsun iyi gelmişti. Altımdaki şorta yapacak bir çarem yoktu, zaten kururdu.

IŞIL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin