2! 3!

3.2K 274 314
                                    

Birden fazla duyguyu aynı anda yaşamaya hazır mısınız?

Keyifli okumalar.

Ahşap zeminde parmak uçlarımda ilerleyerek ses çıkarmamaya özen göstermiştim. Mutfağın önüne geldiğimde kafamı kapıdan uzatıp içeriye baktım. Yoongi tezgâhın arkasında, bıçağı hızla tahtaya vurarak önündeki sebzeleri doğruyordu. Ocakta kaynayan suyun ve tavadaki yağın cızırtı sesleri tüm mutfağı doldurmuştu. Hafif nemli olan saçlarımı umursamadan başımı kapıya yasladım ve önümdeki manzarayı izledim. Yoongi'nin mutfağa olan hakimiyeti inanılmazdı. Hiç acele etmeden ve ne yaptığını son derece iyi bilen hareketlerle işine devam ediyor, arada bir ocaktaki yemekleri kontrol etmeyi de ihmal etmiyordu. Tahtada büyük bir profesyonellikle doğradığı sebzeleri ocağın üzerinde ısıttığı yağın içine dökmüş ve kemikli parmaklarıyla tavanın kulpunu tutarak ateşin üzerinde dans etmelerini sağlamıştı.

Üzerine kısa kollu beyaz bir tişört giymişti. Altında ise artık onda sıkça görmeye alışık olduğum keten pantolonlarından birisi vardı. Ellerini her hareket ettirişinde, bileklerindeki gümüş bileklikler sallanarak dikkat çekiyorlardı. Yüzündeki sabit ifade, kafasını kaldırıp kapıda beni gördüğü anda dağılmış ve yerini hoş bir tebessüme bırakmıştı. İşte bu an, her şeye bedeldi.

"Su sıcak mıydı?"

Derin bir nefes alıp hızlıca dudaklarımı ıslattıktan sonra kapının arkasından çıktım ve üzerime giydiğim kazağını daha net görmesini sağladım. Küçük ama hızlı adımlar atarak tezgâhın önünden dolanıp yanına geçtim. 

"Hmm..."

Aynı zamanda sorusunu küçük bir mırıltıyla onaylamayı da unutmamıştım. Alt dudağımı dişleyerek göz ucuyla tezgâhın üzerindekilere baktım. Daha sonra ona dönüp yan profilini inceledim. Yanaklarımdaki ısı artışı kendini belli etmeye başlasa da, biraz sonra yapacağım şeyden vazgeçmemiştim. Arkasına geçtim ve titreyen bacaklarımı görmezden gelmeye çalışarak, kollarımı usulca beline doladım. Aramızdaki mesafeyi kapatıp alnımı kürek kemiklerinin ortasına bastırdım. Anında burnumu dolduran kokusu bahar esintisi gibiydi. İçmeden sarhoş olmuştum sanki, istemsizce fısıldadım.

"Çok güzel... Çok güzel kokuyor."

Anlamıştı. Kendi kokusundan bahsettiğimi anlamıştı. Ancak derin bir nefes aldı ve yaptığı işe devam ederken, oldukça keyifli bir sesle "Sebzeli biftek yapıyorum. Kimçi güveci kadar olmasa da, seveceğini düşündüm." dedi.

Yüzümdeki gülümseme genişlerken alnımı sırtından ayırdım ve gözlerimi araladım. Belindeki kollarımı gevşetip tekrar yanında durdum.

"Yemekten bahsetmediğimi biliyorsun."

Sesim son derece kısık çıkmıştı ancak yalnızca ikimizin bulunduğu bir evde duymamış olması elbette imkansızdı. Yemekle ilgilenmeyi bırakıp ellerini tezgâhın altında asılı olan havluya sildi ve bana döndü. İşte şimdi tüm ilgisi üzerimdeydi. İhtiyacım olan şey kesinlikle buydu.

Önüme geçtikten sonra aramızdaki mesafeyi sıfırladı. Üzerime doğru eğilip ellerini arkamdaki tezgâha yasladı. Bu hareketi sertçe yutkunmama neden olmuştu. Başımı hafifçe geriye yatırıp gözlerinin gözlerime tutunmasına izin verdim. Siyah irisleri usulca yüzümde dolaşırken, belimi istemsizce tezgâha daha çok bastırdım. Yüzünü yavaşça yüzüme yaklaştırdı ve yanağını yanağıma sürttü. Ardından burnunu saç tutamlarımın arasına daldırıp derin bir nefes aldı. Kalbim yakınlığının getirdiği tatlı bir heyecanla çarparken, gözlerimi yummuş ve ciğerlerime daha çok soluk gönderebilmek için dudaklarımı aralamıştım. Dünya etrafımda dönüyor, yer ayaklarımın altından kayıyordu sanki.

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin