I Need U

3.9K 370 504
                                    

"Bir beste yaptım, senin için."

İrice açtığım gözlerimi kırpıştırarak yüzüne baktım.

"Ne?"

Kalbim hızını dört bin kat arttırırken geriye doğru bir adım atmıştım. Gözlerim anında dolmuştu. Hayır, bu benim için gerçekten çok fazlaydı. Bir elimin parmaklarını, bozulmasını önemsemeden sarı saçlarımın arasına daldırdım. Etrafımda tutunabileceğim bir yer aradım ancak ne yazık ki yoktu. Benden, onun için dans etmemi mi istiyordu? Hem de yalnızca benim için bestelediği bir parçada. Tanrım... Düşüncesi bile dizlerimi delicesine titretirken, bunu nasıl yapabilirdim ki?

"Gösteri için hazırladığım parçayı aslında daha erken bitirdim. Notaları yazmam bir günümü, beat ise iki günümü aldı. Ben..." dedikten sonra gözlerini kaçırıp geniş alanda gezdirdi.

"...bir haftadır bu beste üstünde çalışıyorum."

Nefeslerim boğazıma dizildi. Bir damla yaş çoktan çeneme doğru süzülmüştü.

"Çünkü benim için çok özel ve senin için de öyle olmasını istiyorum." Ardından acı çekiyormuşçasına yüzünü buruşturdu. Dişlerini sıktığı gerilen çene kaslarından belli oluyordu.

"Benim notalarımda, herkesten önce dans etmeni istiyorum. Jimin, lütfen... Bunu görmeye ihtiyacım var." Adem elması aşağı yukarı hareket ederken kaşlarını çatarak kafasını hızla iki yana salladı.

"Hayır, hayır. Benim müziğimle dans ederken nasıl göründüğünü bilmeye, deli gibi ihtiyacım var."

Söyledikleriyle sertçe yutkunup bakışlarımı hızla ondan kaçırdım. Gözlerimi yukarı kaldırıp tavanı inceledim ve daha fazla yaşın akmasına engel olmaya çalıştım. Ancak hissettiğim duygular o kadar yoğundu ki, onları durduramıyordum.

Yapabilir miydim? Onun siyah irisleri tüm dikkatiyle benim üzerimdeyken, parmaklarından dökülecek olan notalarda dans edebilir miydim? Tanrım... Zaten dönem sonundaki gösteride de yapacağım şey tam olarak buydu. Tek farkı, bu besteyi yalnızca benim için yazmıştı. Ahh... Bir de, bu koca salonda ikimizden başka hiç kimse yoktu.

Sertçe yutkunup derin bir nefes aldım. İçimdeki tüm cesaret kırıntılarını topladıktan sonra gözlerimi gözlerine sabitledim. Dudaklarımı araladığım anda bana izin vermeden telaşla konuşmaya başladı.
"Oh, ben... Dans etmek istemeyebilirsin. Yapmak zorunda değilsin."

Kafasını eğip önündeki tuşlara bakarken gergince mırıldandı.
"Ben, üzgünüm."

Beni yanlış anlamasından korkarak kafamı hızlıca iki yana salladım. İstemsizce öne doğru iki adım atmıştım.
"Hayır, Yoongi... Tanrım, hayır!"

Gözleri tekrar gözlerimle buluştuğunda, siyah irislerinin ardında gördüğüm hayal kırıklığı canımı acıtmıştı. Öyle bir acıydı ki, kalbime sanki yüzlerce cam kırığı saplanmış gibiydi.

Kendime, buraya gelmeden önce söyleyip durduğum cümleyi hatırlattım. Bu gece ne olursa olsun, ona karşı tamamen açık olacaktım. Gözlerimi irislerinden ayırmadan, her bir kelimeye özenle vurgu yaparak ve olabildiğince yavaş bir şekilde konuşmaya çalıştım.

"Hayatımda hiçbir şeyi, bu kadar çok istememiştim."

Siyah irislerini ele geçiren parıltılar yanaklarımın kızarmasına ve daha çok heyecanlanmama neden olmuştu. Adem elması aşağı yukarı hareket ettikten sonra kısaca boğazını temizledi.
"Pekala. O zaman, başlayalım mı?"

Gözlerimi kaçırarak kafamı aşağı yukarı salladım. Titreyen bacaklarımı zor da olsa ilerleterek yürümeye çalıştım. Ayakkabımın parke zeminde çıkardığı ses boş alanda yankılanırken, kuruyan dudaklarımı dilimin ucuyla hızlıca ıslattım. Piyanonun tam karşısına gelince durdum ve önümü ona doğru döndüm. Kafamı kaldırdığım anda siyah irisleri beni karşılamıştı. Önünde oturduğu piyano yüzünden, şimdi yalnızca göğsünün üst kısmını görebiliyordum.

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin