So Far Away

2.1K 200 253
                                    

Comeback... Özledim sizleri, herkesten çokça yorum bekliyorum

Bir önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun lütfen. Dilerseniz 'seoul' isimli bölüme de şöyle bir göz atıp gelebilirsiniz.

Keyifli okumalar.

Kucağımdaki yastığı daha sıkı kavrarken, gözlerimi önümde uzanan manzaradan ayıramıyordum. Yerden tavana kadar uzanan ve stüdyonun bir yüzeyini tamamen kaplayan camların karşısındaki bu kanepe, yeterince geniş ve ferah olan stüdyoda konforlu bir alanın da oluşmasını sağlamıştı. Buraya ilk geldiğim gün Yoongi, camların ardındaki manzarayı bana hayranlıkla göstermişti. Stüdyo yedi katlı bir binanın en üst katında yer alıyor ve Seul ayaklarınızın altında uzanıyordu. Sabah güneşin ilk ışıkları sizi selamlarken, akşam kızıl bulutlar size göz kırpıyordu. Burada günlerini, hatta gecelerini harcadığını biliyordum.

Gözlerimi, kanepelerin hemen çaprazındaki piyanonun üzerinde gezdirdim. İçeriye süzülen ay ışığı siyah yüzeye yansıyarak parlak bir görüntü oluşturuyordu. Yoongi belki de saatlerini bu piyanonun önünde geçirmişti. Yan yana sıralanmış tuşların her biri, kemikli parmakların yüzeylerinde yaptığı zarif danstan büyük bir haz duyuyor olmalılardı.

Derin bir nefes alıp başımı geriye doğru yatırdım ve kanepenin arkasına yasladım. Yoongi duş alacağını söyleyerek stüdyonun içinde bulunan odasına doğru ilerlemişti. Girişi zemine göre yüksekte kaldığı için taş basamaklarla desteklenen ve kapısı olmayan bu oda, ilk geldiğim zaman da dikkatimi çekmişti. Ancak o gün, içerde oldukça hoş bir şekilde dizayn edilmiş bir yatak odası olduğunu tahmin etmemiştim.

Gösteriden hemen sonra rektörümüz, başkanın özel danışmanı, vakıf sahipleri ve bağış yapılacak olan çocuk esirgeme kurumlarının müdürleriyle birlikte plaket törenleri ve fotoğraf çekimleri gerçekleşmişti. Öylesine yorulmuştuk ki, ekipteki kimsenin kolunu kaldıracak hali bile kalmamıştı. Neyse ki zor da olsa üzerimi değiştirip orada hızlı bir duş alabilme fırsatı yakalayabilmiştim.

"Çıkışta seni bekleyeceğim. Geceyi birlikte kutlayalım."

Tam olarak söylediği gibi yapmıştı. Gösterinin hemen ardından yapılacak olan kokteyle katılmamış ve Yoongi'yle birlikte oradan ayrılmıştık. Yolculuğumuz boyunca yüzümde yorgun ama içten bir tebessümle direksiyon başındaki adamı izlemiş ve beni, benim için oldukça kutsal olan bu mekâna getirmesine izin vermiştim. Min Yoongi'nin stüdyosu, kesinlikle bir mabet gibiydi. Buraya ikinci gelişim olsa da ilk geldiğimde hissettiğim duyguların aynılarını, hatta belki de çok daha fazlasını hissediyordum.

Asansörden gelen ses yerimde doğrulmama neden olmuştu. Katta durduğunu işaret eden ses stüdyonun içinde yankılandığında oraya doğru adımladım ve avuç içlerimi pantolonuma sürterek kapıların açılmasını bekledim. Kapılar açıldıkları anda aşağıdaki güvenlik görevlilerinden birinin gülümseyen yüzüyle karşılaşmıştım. İçeri girmemeye özen gösterirken önümde saygıyla eğildi ve elindeki poşetleri bana doğru uzattı.

"Yemeğiniz Bay Park, afiyet olsun efendim."

Şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdıktan sonra hızla uzanıp poşetleri aldım.

"Ah, şey teşekkür ederim. İyi akşamlar."

Adam tekrar gülümseyerek selam verdikten sonra asansörün kapıları kapandı ve usulca aşağı inmeye başladı.

Yoongi yemek söylemiş olmalıydı. Poşetlerden gelen kokular midemi çoktan uyandırmıştı. Günümüz öylesine yoğun geçmişti ki açlığımı yeni hissediyordum. Elimdeki poşetleri kanepenin üzerine bıraktım. O sırada duyduğum ayak sesleriyle birlikte yüzümü anında bir gülümseme kaplarken, burnuma dolan kokusuyla derin bir nefes aldım. Çok geçmeden bedeni görüş açıma girmişti.

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin