HOME

4K 479 113
                                    

Nefesimi tutup kapıdan içeri girer girmez gözlerimi kaldırdım. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki duymasından ölesiye korkuyordum. Kapıyı arkamdan kapatıp sırtımı hafifçe yasladım.
Min Yoongi, benim içeri girmemle birlikte oturduğu koltuktan ayağa kalkmış ve siyah irislerini üzerime sabitlemişti. Göz göze geldiğimiz anda sertçe yutkundum ve derin bir nefes aldım. Buna gerçekten ihtiyacım vardı.

Min Yoongi ahşap masanın arkasından çıkıp bana doğru ilerledi. Attığı her adımı, sanki kalbime atıyor gibiydi. Üstünde yeşil, kalın bir kazak vardı. Evine geldiğimde üzerinde gördüğüm keten pantolonlarına benzer bir pantolon giyiyordu. Siyah saçları hafif dalgalıydı. Bir kulağından hoş bir küpe sallanıyordu.

"Hoş geldin, Jimin." dedi elini bana uzatırken. Uzattığı eline hızla uzanıp sıktım. Derin sesini duymamla birlikte içten bir şekilde gülümseyerek başımı eğdim.

"Hoş buldum. Teşekkür ederim."

Elimi bıraktıktan sonra eliyle masanın önündeki koltukları gösterdi. Tekrar eğildim ve gösterdiği koltuğa geçip oturdum. Koltuklar da ahşaptı. Üstünde beyaz yastıklar vardı ve oldukça rahattı.

Min Yoongi de karşımdaki koltuğa geçip oturdu ve gözlerini yüzümde gezdirdi. Sertçe yutkunup gözlerimi ondan kaçırdım ve odanın içini incelemeye başladım. Burası aşağı kattan daha farklıydı.
Oda uzun ve genişti. Kapının sağ tarafındaki duvarı boylu boyunca bir kitaplık kaplıyordu. Onun hemen önünde çalışma masası ve oturduğumuz koltuklar yer alıyordu. Odanın ortasına desenli, dokuma bir halı serilmişti. Odanın sol tarafında ise büyük, siyah ve kapağı açık bir piyano vardı. Onun hemen önüne de dikdörtgen bir tabure konulmuştu.

Kapının hemen karşısındaki duvarda tavandan aşağı kadar uzanan ve çerçeveleri beyaz iki tane pencere bulunuyordu. Aynı şekilde yere kadar uzanan perdeler ise açıktı. Güneş ışığının usulca içeri süzülmesine izin veriyorlardı.

Odadaki sessizliği bölen Min Yoongi'nin sesiydi. Boğazını temizledi ve bir bacağını diğerinin üstüne attıktan sonra arkasına yaslandı.
"Nasılsın Jimin?"

Sesini aniden duymamla hafifçe irkildim ve şaşkın bakışlarım gözlerini buldu. Daha sonra gülümseyerek "A-ahh, iyiyim Bay Min teşekkür ederim. Siz nasılsınız?" dedim.

Kafasını aşağı yukarı salladı.
"Ben de iyiyim, teşekkür ederim." dedikten sonra derin bir nefes aldı.
"Bay Choi'yle konuştum. Sanırım imzalamam gereken belgeler varmış. Ayrıca..."

Gözleri yüzümün her bir ayrıntısında gezindikten sonra ekledi.
"Bundan sonra projeyle sen ilgilenecekmişsin, doğru mu?"

Gözlerimi irice açarak kafamı aşağı yukarı salladım.
"Şey...E-evet Bay Min. Bay Choi, sizinle ekip arasındaki iletişimi sağlamamı istedi."

Siyah irisleri gözlerimi delip geçerken sessiz kaldı. Bense bu sürede ellerimin parmaklarını birbirine geçirirken, kazağımın kollarını avuçlarımda toplamıştım. Bakışlarının altında yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Gözlerimi kaçırıp ellerime sabitledim. Daha sonra kalın sesini duymamla tekrar gözlerine baktım.

Siyah irisleri benim göz bebeklerimi kucaklarken "Sevindim." dedi.

Bir süre daha gözlerimin içine baktı. Daha sonra gözlerini kaçırıp boğazını temizledi.
"Gelişmelerden haberdar olabilmem için. Bay Choi iyi düşünmüş."

Onunla aynı anda hızla gözlerimi kaçırırken avuç içlerimi istemsizce yanaklarıma bastırdım. Tanrım...Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirdim.

Hızla ayağa kalkıp gözlerimi etrafta gezdirirken "Ben, çantamdan imzalamanız gereken dosyayı getireyim." dedim. Gözlerinin içine bakamamıştım çünkü her an şuraya yığılıp kalacağımı düşünüyordum.

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin