First Love

4K 431 118
                                    

Yatakta olabildiğince gerinerek gözlerimi araladım. Esnedikten sonra gözlerimi kırpıştırarak odada gezdirdim. Bilincim yavaş yavaş yerine geliyordu. Ve beynim, kulaklarıma ulaşan notaları şimdi daha net algılıyordu.

Min Yoongi'nin parmaklarından dökülen, o kusursuz notaları.

Sabah uyandıktan sonra uzunca bir süre daha yatakta kalmıştık. Kokusu baş döndürücüydü. O kadar rahatlatıcıydı ki, tekrardan uyumuş olmalıydım.

Kulaklarıma ulaşan melodi yükseldiğinde yatağın diğer tarafına baktım. Gözlerim irice açılırken üstümdeki yorganı kenara atıp hızla yataktan kalktım. Aniden kalktığım için gözlerim kısa bir an kararsa da yürümeye çalıştım. Gece kıyafetlerimin üstüne bıraktığım telefona ilerledim ve saate baktım. 11.45 Neredeyse öğlen olmak üzereydi.

Kulaklarıma ulaşan melodi gittikçe yükseldi ve tuşlar üzerindeki parmakları sertleşti. Kafamı kapıya çevirip gözlerimi kırpıştırarak bir süre kapıyla bakıştım. Tanrım... Hızlı adımlarla odadan çıktım. Hızlı olmalıydım çünkü görmem gerekiyordu. Min Yoongi'yi piyanonun önünde otururken görmem ve parmaklarının tuşlar üzerindeki dansını izlemem gerekiyordu.

Onu bulmam zor olmamıştı. Notaları bana rehber oldu. Ev tek katlıydı. İçeri girer girmez sizi şöminenin bulunduğu geniş salon karşılıyordu. Onun dışında birçok kapı vardı. Aslında burada bir piyanosu olacağını hiç düşünmemiştim. Ancak beni her seferinde kendine hayran bırakan bir gerçeği atlamıştım.

Min Yoongi, bir piyanistti.

Adımlarımı ilerletip geniş, iki kapılı bir odanın önüne gelince durdum. Bir elimi kaldırıp kapının pürüzlü, ahşap yüzeyine yasladım. Gözlerimi yumup notaların kalbimi titretmesine izin verdim. Ardından derin bir nefes aldım ve gözlerimi araladım. Sertçe yutkunup kendimi cesaretlendirdikten sonra kapıyı açtım. İçeri girdiğimde gördüğüm görüntü ise ruhumun titremesine neden olmuştu.

Min Yoongi, odanın tam ortasına konumlandırılmış koyu kahve tonlarındaki bir piyanonun önünde oturuyordu. Oda bomboştu.  Ancak diğer odalardan çok daha genişti. Buradaki pencereler yerden tavana kadar uzanıyordu ve bir duvarı tamamen kaplıyordu. Odada yalnızca bu ihtişamlı piyano yer alıyordu. 

Titreyen bacaklarımı zorlukla hareket ettirdim ve odanın ortasına doğru ilerledim. Sırtı bana, önü ise pencereye dönüktü. Parmaklarının tuşlar üzerindeki hakimiyeti, önünde diz çöktürmeye yeterdi.

Varlığımı hissettiğinden emindim. Ama ben yine de olabildiğince sessiz adımlarla ahşap parkelerin üstünde yürümeye devam ettim. Ayaklarım çıplaktı ve üzerimde yalnızca pijama vardı. Ancak buna rağmen üşümüyordum. Parmaklarından dökülen notalar, evin içini dolduran bu melodi, en küçük hücrelerime kadar ısınmamı sağlıyordu. 

Gözlerimi üstünden ayırmadan çevresinde dolandım. Pencerelere arkamı döndüm ve piyanonun önüne gelince durdum. Derin bir nefes alıp bir elimi dudaklarımın üzerine kapadım. Göz pınarlarım hızla dolmuştu. Çok, çok güzeldi. Evet bu, onu piyano çalarken ilk görüşüm değildi. Ancak her gördüğümde güzelliği karşısında nefesimi tutuyordum. Kalp atışlarım notalarına eşlik ederek hızını arttırdı.

Gözleri kapalıydı. Siyah saç tutamları kirpiklerine dökülmüştü. Üstüne uzun kollu, beyaz bir tişört giymiş, kollarını dirseklerine kadar sıyırmıştı. Altında ise siyah, keten bir pantolon vardı. Yüzündeki ifade o kadar huzurluydu ki, buraya oturup onu günlerce, gecelerce izleyebileceğimi düşündüm.

Dudaklarımdaki elimin yanıma düşmesine izin verdim. Ardından usulca piyanoya doğru adımladım. Elimi kaldırıp titreyen parmaklarımı piyanonun yüzeyine dokundurdum. Çalmaya asla ara vermedi. Ancak bir an için de olsa derin bir nefes aldığını hissettim. Parmaklarımı yavaşça pürüzlü yüzeyde dolaştırdım. Tuşlardaki parmakları sertleşti. Melodi gittikçe yükseldi. Sertçe yutkundum ve dudaklarımı aralayıp derin bir nefes aldım. Kemikli parmaklarının tuşlar üzerindeki dansı muhteşemdi. 

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin