Lie

4.4K 477 167
                                    

"Aghh!! Nefret ediyorum bu kadından nefret!"

Hoseok çattığı kaşlarıyla birlikte burnundan soluyarak çardakta karşımıza oturdu. Çantasını yanına attıktan sonra kızıl saçlarını karıştırdı.

Onun bu halini gülerek izliyorduk çünkü bahsettiği kadının kim olduğunu Hoseok'u tanıyan herkes tahmin edebilirdi.

Jungkook karton bardaktaki kahvesinden bir yudum alıp "Hobi-ah! Yine kim kızdırdı seni? Söyle de gidip haddini bildirelim." dedi. Bu durumdan oldukça zevk alıyor gibi görünüyordu. Bahsettiğimiz kişi bir akademisyen olmasaydı, söylediği şeyi seve seve yerine getireceğini hepimiz biliyorduk.

Hoseok Jungkook'a dik dik baktıktan sonra pes ederek derin bir nefes verdi ve başını masaya koydu. "Bayan Lee sanırım beni bırakacak. Cidden... Teorik derslerden nefret ettiğimi söylemiş miydim?"

Jungkook'la aynı anda kafalarımızı salladık ve yine aynı anda söyledik. "Hem de binlerce kez."

Hoseok kafasını koyduğu yerde çırpınmalarına devam ederken oturduğumuz çardağın önüne bir kız geldi. Siyah küt saçları yüzünü bir çerçeve gibi sarıyordu. Yüzü küçük, teni de oldukça beyazdı. Kendisi de minyon bir tip gibi görünüyordu.

"Merhaba, şey... Jungkook. Eğer müsaitsen seninle özel bir şey konuşabilir miyiz?" dedi. Konuşmaya çekindiği belliydi. Yanakları şimdiden al al olmuştu.

Jungkook kaşlarını kaldırarak kıza bakarken Hoseok gözlerini devirdi.

Evet, çünkü bu olaya birçok kez şahit olmuştuk. Jungkook konservatuarda, hatta binamız ana kampüste olduğu için üniversitede bile adını duyurmuştu. Herkes yakışıklı ve sempatik modern dansçı Jeon Jungkook'u tanıyordu.

Elbette onun biseksüel olduğunu da tüm üniversite biliyordu. Diğer insanlar gibi yönelimini saklayan ve ondan utanan birisi hiçbir zaman olmamıştı. Ki zaten üniversitemizde böyle şeyleri problem eden tipler yoktu. Hatta Jungkook gibi yönelimi farklı olan birçok insan vardı.

"Söylemek istediğin şeyi burada da rahatça söyleyebilirsin. Merak etme, onlar benim en yakın arkadaşlarımdır." dedi kibarca Jungkook. Dışardan her ne kadar öyle görünmese de insanları incitmemeye oldukça özen gösterirdi.

Kız kaküllerinin altından kısaca bize baktıktan sonra gözlerini kaçırarak Jungkook'a döndü.
"Pekala, şey...Öncelikle beni sakın yanlış anlama. Sadece, arkadaşım adına konuşmaya geldim. O, senden çok hoşlanıyormuş ve eğer müsaitsen kendisiyle bir şeyler içmek isteyip istemediğini soruyor."

Gözlerimi irileştirerek her zamanki gibi merakla Jungkook'a baktım. Üniversitenin ikinci senesindeydik ve Jungkook şimdiye kadar yalnızca iki kişiyle çıkmıştı. Bunların birisi erkek ve birisi de kızdı. İkisi de konservatuar öğrencisi değildi. Bu yüzden biz de çok sık görüşmezdik. Jungkook bile çoğunlukla telefonda mesajlaşırdı. Zaten bu iki ilişkisi de çok fazla sürmemişti.

Ancak ikinci sınıfa geçtiğimizden beri kendisine gelen her teklifi geri çevirirdi. Bunun nedenini ise Jungkook'u çok iyi tanıyan yalnızca iki kişi bilebilirdi. Bu kişiler de elbette biz oluyorduk.

Jungkook derin bir nefes vererek kızın baktığı tarafa baktı ve karşıdaki çardaklardan birinde oturan başka bir kızla göz göze geldi. Tekrar önümüzdeki kıza dönüp "Ona, şu sıralar bir ilişki düşünmediğimi söyle lütfen." dedi.

Kız yüzünde oluşan üzgün bir ifadeyle kafasını aşağı yukarı salladı. Daha sonra arkasını dönüp karşı çardağa doğru yürümeye başladı.

"Oğlum senin kadar şeytan tüylüsünü görmedim amına koyayım. Yılda her cinsten elli tane çıkma teklifi alıyorsun. Bu senenin başından beri zaten yirmisine hayır dedin. Artık açıl şu çocuğa da biz de şu muhabbeti her seferinde dinlemek zorunda kalmayalım."

The Pianist | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin