8 YIL SONRA,
"Papatya hazır mısın?" diye sesleniyorum üst kata doğru.
"Geliyorum anne." Diyor ve merdivenden ayak sesleri geliyor.
"Senin yüzünden geç işe geç kalacağız." Diyorum yalandan bir sinirle.
"Özür dilerim." Diyor utanarak.
"Yerim ben seni." Diyorum gülerek ve kızıma sarılıyorum.
Evden beraber çıkıyoruz. Arabaya biniyoruz ve Umut arabayı çalıştırıyor. İlk önce Papatya'yı okula bırakıyoruz, pembe çantasıyla sekerek okula girişini izledikten sonra. Kendi işimize, hukuk büromuza gitmek için yola çıkıyoruz. Evet, ben de avukat olmuştum ve Umut'la kendi hukuk büromuzu kurmuştuk.
"Sevgilim bugün için korkuyor musun?" diye soruyor Umut büroya varmak üzereyken.
"Sadece biraz korkuyorum ama bugün ki çıkacak iyi bir karardan sonra her şeyin daha güzel olacağını biliyorum." Diyorum Umut arabayı park ederken.
"Babanın aleyhine olan bir sürü delilimiz var, o yüzden sen içini rahat tut. Bugün her şey çözülecek." Diyor ve arabadan iniyoruz.
İçeri girince bende Umut'un odasına giriyorum. Kolumdaki saate bakıyorum, "Duruşmaya daha iki saat var, bütün dosyaları toplayalım. Sonra duruşmaya gideriz." Diyorum.
"Dün toplamıştık zaten." Diyor unuttuğumu anlayarak.
"Şey tamam o zaman baştan kontrol edelim." Diyorum her şeyden emin olmak isteyerek.
"Peki." Diyor Umut rahatlatıcı bir gülümsemeyle. Tüm dosyaları açıyoruz hiçbir eksik olmadığına emin olana kadar defalarca kez kontrol ediyorum. İçinde yazan şeyleri iki yıl boyunca gördüğüm için artık canımı yakmıyor.
Duruşmaya bir saat kaldığında bürodan çıkıyoruz. Stresimi bastırmak için müzik dinliyorum. Yarım saat içinde mahkemeye varıyoruz ve içime oturan öküzün kalması için bekliyoruz. Duruşma solonun önündeki koltuklara oturuyoruz. Umut gözlerime güven vermek isteyerek bakıyor ve elimi tutuyor.
On beş dakika sonra babamı avukatı ve birkaç koruması ile koridorda görüyorum, istemsizce Umut'un elini sıkıp yerimde kıpırdıyorum. Babamla göz göze gelmek istemeyerek bakışlarımı topuklu ayakkabılarıma çeviriyorum. Dimdik oturuyorum asla gözlerimin dolmasına izin vermiyorum.
Duruşma sırası gelince ayağa kalkıp Umut'la beraber salona giriyoruz bizden hemen sonra babamda giriyor. Hakim konuşmasını yapıyor ve konuşma hakkını bana veriyor, tüm olanları hakime anlatıyorum. İçimi acıtan ve babamı hapse attırmak için yeterli olan bütün sebepleri söylüyorum. Babama kendini savunma hakkını veremeyene kadar savunuyorum kendimi, annemi. Ardından salondaki babamın mağdur ettiği diğer insanlar da konuşuyor.
"Karar verildi!" diye başlıyor hakim bütün salon ayağa kalkarken. "Adam kaçırmadan 5 yıl, yaralama ve öldürmeden 40 yıl, uyuşturucu kaçakçılığından 20 yıl, yasa dışı işlerden 10 yıl toplam 80 yıl müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır." Mutlulukla gözlerim doluyor ellerim titriyor Umut'a sarılıyorum.
"Her şey geçti." Diyor bana babamın eline kelepçe takılırken.
Babamın gözlerine zafer dolu bir gülümsemeyle bakıyorum. Beni mahvetmeye çalışmıştı ama şimdi kaybeden oydu, hem de ölene kadar. Artık gerçek huzuru tatmak için hazırdı bedenim. Adalet yerini bulmuştu, bize yaşattığı kötü günlerin acısını çekecekti babam.
***
Üzerime giydiğim beyaz elbiseyle kahverengi toprakta yürüdüm ve yemyeşil çimenler ile rengarenk çiçeklerin dikili olduğu mezarlığı bulup kenarına oturdum.
"Anne... ben geldim." Diyorum toprağı annem olduğunu varsayıp okşayarak. "Bugün sana çok mutlu haberlerim var." Diyorum gülümseyerek gözlerim dolu bir şekilde. "Başardım anne, artık rahatça uyuyabilirsin. Babam hapse girdi, ben başardım. Çok emek verdim anne yaptığı her şeyin yanına kar kalmaması için ve başardım. Aferin tatlım dediğini hissedebiliyorum ve daha çok mutlu oluyorum. Sen artık rahat uyu anne ben uğruna savaştığım her şeyin karşılığını aldım." Diyorum.
Mezar taşından kalkıyorum ve mezarlıktan çıkıyorum arabama binip yola çıkıyorum, kafamda tekrarladığım notalar eşliğinde konser salonuna varıyorum. Hızlı adımlarla salona giriyorum daha sonra kulise gidiyorum. Makyajımı tazeliyorum ve sahneye çıkıyorum. En ön koltukta oturan Papatya'yı görüyorum bana hayranlıkla baktığını görmek içimi ısıtıyor. Papatya'nın yanında oturan Umut bana güven dolu bakıyor. Yavaş adımlarla piyanonun başına geçiyorum, ellerimi tuşlara yerleştiriyorum ve çalmaya başlıyorum kopan alkış tufanı bitince. Çalıyorum kendimi kaybederek daha sonra söylemeye başlıyorum.
"Küçüğüm, daha çok küçüğüm
Bu yüzden bütün hatalarım
Öğünmem bu yüzden
Bu yüzden kendimi özel, önemli zannetmem
...
Küçüğüm, daha çok küçüğüm." Diyorum ve bitiriyorum, gözlerim doluyor. Ayağa kalkıp alkışlayan insanları gittiğim ilk kafedeki insanlar gibi görüyorum ve asla pes etmediğim için kendimle gurur duyuyorum.
Tekrar merhaba! Ben Güneş 26 yaşındayım. Ne olduğumu sorarsanız bana size hayallerimin peşinden koştuğumu söylerim. Uğruna kayıplar versem de istediğim kişi olduğumu söyleyebilirim. Ben piyanist oldum, avukat oldum ve en önemlisi anne oldum. Ben büyüdüm ve beni büyüten acılarım oldu. Pes etmedim acılarımdan beni kırmaya çalışan her şeyden daha çok güç aldım ve artık ayakta dimdik duruyorum o küçük kızı büyüttüm. Bir yola çıktım ve kaybettiğim çok şey oldu ama kaybettiğim tek bir şeyi bile boşa çıkartmamak için çabaladım. Her şey başladığından daha iyi bitti...
+++
MERHABA,
Bir kitabın sonuna geldim ve bu sonuna geldiğim son kitap olmayacak. umarım kitabımı severek beğenerek okumuşsunuzdur, destek olduğunuz için çok teşekkür ederim.
şimdilik görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya
ChickLit🌼 Bana göre üç renk var dünyada ya da benim hayatımda üç renk var. Siyah, beyaz ve sarı. Siyah benim için kötülük yerine iyiliği temsil eder, kusurlarımızı ve bizim kötülüklerimizi örter. Bu yüzden bizde yaptığımız kötülükleri unuturuz ve iyi bir i...