12.BÖLÜM

115 62 30
                                    


Her film, her kitap bize bir şeyler öğretir, yaşadığımız zorluklar tecrübe kazandırır, yaparken hoşlandığımız şeyler yaşadığımızı hissettirir. Peki yaptığımız her şeyden tam olarak hoşlanmıyorsak ya da tutkuyla bağlı değilsek o zaman nasıl hissetmeliyiz? Bunun cevabını bilmiyorum, yaşamayı bilmiyorum sadece nefes alıyorum. Hoşlandığım bir şarkı yok, kararsızlıklar içinde renkleri seviyorum, en sevdiğim yemek bunu hiç düşünmedim, uğurlu sayım yok, en sevdiğim ders hiçbirini sevmiyorum, bir hobim yok. Benim kendime ait bir dünyam yok.

Yatağımdan doğruluyorum tuvalete gidiyorum yüzümü yıkıyorum ve kendime bakıyorum, bu kadar sıkıcı olamam. Karmakarışık olan saçlarım...

Saçlarımı düzleştiriyorum acele etmeden, dümdüz olana kadar düzleştiriyorum orta kısmını balık sırtı gibi örüp şeffaf lastik tokayla bağlıyorum. Yüksek bel yırtık kot pantolon giyiyorum üzerine göbeğimi açık bırakan beyaz tişört giyiyorum. Makyajı abartmadan yapıyorum ve dudaklarıma artık benim rengim olan kırmızıyı sürüyorum. Harika gözüküyorum. Ayağıma gizli topuklu olan spor ayakkabılarımı giyiyorum ve dört santim yükseliyorum. 1.62 gibi değil 1.66 gibi gözükmek mükemmel. Cüzdanıma para ilavesi yapıp küçük sırt çantama koyuyorum telefonumla birlikte. Son olarak Umut'un tişörtünü çantama sığdırıyorum. Gitarımı elimde taşıyorum. Odamdan çıkıp kahvaltıya iniyorum. Gitarımı bir köşeye bırakıyorum. Annemle babam beni görünce garipseyerek bakıyorlar 'sen böyle giyinmezdin' bakışı. Masaya oturup tabağımı dolduruyorum. Yemeğimi bıçak kullanmadan sadece çatalımla yiyorum, ağzıma en büyük lokmaları bile sığdırmayı başarıyorum. Annem 'yavaş ye diye' fısıldıyor.

"Afiyet olsun. Bu arada babacığım bugün beni kursa bırakır mısın?"

"Memnuniyetle." Dedikten sonra ikimizde yalandan gülümsüyoruz, annem gergince bize bakıyor. Babamın koluna giriyorum ve gitarımı elime alıyorum. Evden beraber çıkıyoruz arabaya binerken babam bana kapıyı açıyor sonra kendisi de arabaya biniyor.

"Kursun ne tarafta."

"Şuradan sağa döndükten sonra düz ilerleyince karşına çıkıyor." Deyip bir yandan elimle yolu işaret ediyorum.

Yaklaşık on dakika sonra kursun önüne varıyoruz. "Teşekkürler." Deyip arabadan iniyorum ve kursun içine doğru yürüyorum, dördüncü kata çıkıyorum. Kapıyı tıklamadan içeriye dalıyorum. Umut ve Çağla içeride sohbet ediyorlar. Onların çaprazındaki koltuğa oturuyorum.

"Hoş geldin." Diyor Umut

"Hoş buldum." Dedikten sonra onlar konuşmaya devam ediyor ben çantamdan Umut'un tişörtünü çıkartıyorum ve Çağla'nın lafını bölüyorum,

"Bana geldiğin akşam tişörtünü unutmuşsun." Dedikten sonra sinsice gülüyorum.

"Senin tişörtünün bu kızın evinde ne işi var?" diye soruyor pislik Çağla.

"Aslında şöyle oldu." Diye söze giriyorum. "Ben Umut'un kucağındayken kolum içinde kola olan bardağa çarptı ve üzerine kola döküldü."

"Peki senin Umut'un kucağında ne işin var?"

"Elektrikler gittiğinde korkmuştum o yüzden." Diyorum masum bir tavır takınarak.

"Umut senin onun evinde ne işin var?"

"Evde tek başınaydı yani annesi babası evde değildi,"

"Pes yani pes Umut." Çağla kapıyı çarparak odadan çıkıyor.

"Bir saniye bekler misin?" diyerek Umut'ta arkasından gidiyor. İçimden gülüyorum kahkahalarla, kızın bana karşı tavırlarından nefret ediyorum.

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin