Akşam yemeği vakti, hiçbir şekilde babamla karşılaşmak onunla tartışıp yemek yiyememek istemiyorum. Aklımdan Umut'u arayıp onunla yemek yemek geçiyor ama ona yük olamam onun mutlu bir ailesi var onu rahatsız edemem.
Cesaretimi topluyorum ve aşağıya iniyorum. Babam salondaki yemek masasının başköşesinde annem babamın yanındaki sandalyede benim yerimde babamın diğer yanındaki sandalye. Yerime oturuyorum. Çorba olarak tavuk çorbası var. Kaşığımı elime alıp çorbamın içine daldırıyorum.
"Kursun ve işin nasıl geçti kızım?" babamın sorusuyla dalgın olduğum için irkiliyorum.
"Muhteşemdi babacığım." Babam bana gülümsüyor yalandan. Bana yine yemeği zehir etmek istiyor.
"Senin günün nasıl geçti babacığım?"
"Harikaydı kızım her zaman ki gibi." Bende babama yalancı sırıtışını yapıyorum.
Çorbam bitiyor akşam yemeklerine kadar Saniye teyze olmadığı için ana yemeği annem servis ediyor. Köfte, brokoli ve pilav var. Yemeğin tadına bakıyorum, Saniye teyze harika yapmış.
Bu sefer babamla dalaşmadan yemeklerimizi yiyoruz, yemek yerken sakinliği seviyorum çünkü yemek yemek çok ciddi bir iş gibi ve her zaman bir pirenses kadar kibar yemeliyim ama ellerimle yemek yerken aldığım zevki alamıyorum. En son altı yaşımda elimle bir but parçasını alıp yemiştim ve o zaman annem artık büyüdüğümü, kibar bir kız kadar nazik yemem gerektiğini söylemişti.
Tabağımda sadece pilav kaldığında doyma hissine ulaşıyorum. Anneme ve babama afiyet olsun dedikten sonra sofradan kalkıyorum, babam yüzüme bakmıyor bile. Odama çıkıyorum, yatağıma oturup telefonumu elime alıyorum ve sosyal medya sitelerinde biraz geziniyorum, sıkılıp telefonumun ekranını kapatıyorum gözlerimi odamda gezdiriyorum, gözüme test kitaplarım çarpıyor. Neredeyse bir haftadır ders yapmıyorum. Belki biraz ders yapmalıyım zaten kursa gidiyorum. Sonuçta bu benim geleceğim bunu annem ve babamın inadına mahvedemem. Kitaplığımdan rasgele bir test kitabı alıp çalışma masama oturuyorum. Otuz iki soru çözüyorum ve gözlerime bir yorgunluk çöküyor her an uyuyabilirim. En iyisi bir fincan kahve, hızlıca mutfağa doğru ilerliyorum ama salon karanlık mutfakta karanlık bir lamba yakıp tüm evi dolaşıyorum evde hiç kimse yok, annemle babam nereye gittiler. İçimde korku çok büyüyor. Koskoca evde tek başımayım. Koşarak odama gidip telefonuma yapışıyorum hemen annemi arıyorum. İkinci çalışta açıyor.
"Alo, anne neredesiniz?"
"Babanı çok yakın bir arkadaşı vefat etmiş sen gittikten sonra aradılar haber veremeden evden çıktık."
"Anne ne acelesi vardı yarın sabah giderdiniz. Gecenin bu saatinde neden gittiniz? Hem ne zaman dönersiniz?"
"Eşi benimde yakın arkadaşlarımdan biri geceyi burada geçirebiliriz? Hem İstanbul'da oturmuyorlar. Bursa'ya gidiyoruz."
"Ta-tamam anne i-iyi yolculuklar." Korkudan kekeliyorum.
"Kızım sen korkuyor musun tek başına kalmaktan?"
"H-hayır anne cam açık kalmış üşüdüm o yüzden."
"Tamam o zaman görüşürüz." Dedikten sonra telefonu kapatıyor. Ev çok sessiz geliyor hemen test kitabımın başına geçiyorum. Soru çözmeye başlıyorum. Soruyu okudukça anlamıyorum ellerim terliyor kalemi tutamıyorum. Ellerimi üzerimdeki tayta siliyorum, ıslaklıkları geçmiyor. Çok korkuyorum. Aklıma korku filmlerindeki korkunç şeyler geliyor. Üstüne bir de yağmur yağmaya başlıyor telefonuma sarılıyorum, rehbere girip Umut'u arıyorum. Telefon çalma sesinden bile korkuyorum. Dördüncü çalışta açıyor.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya
ChickLit🌼 Bana göre üç renk var dünyada ya da benim hayatımda üç renk var. Siyah, beyaz ve sarı. Siyah benim için kötülük yerine iyiliği temsil eder, kusurlarımızı ve bizim kötülüklerimizi örter. Bu yüzden bizde yaptığımız kötülükleri unuturuz ve iyi bir i...