25.BÖLÜM

95 10 21
                                    


Yorgun bir şekilde Umut'u izlemeye devam ettim çünkü uyuyamıyordum, aynı şeyleri tekrar edip duruyordum içimde. Korkunun ruhumu ele geçirmesine izin vermiştim başka çarem olmadığı için. Korkumu gizlemeye çalışıyordum, belki de bunu hiç denememiştim, bilmiyordum. Kendim hakkında hiçbir şeyi. Sadece korktuğumu, yorgun düştüğümü hissediyordum. Bitsin istiyordum içimdeki acı, korku. Çığlık atmak istiyordum gökyüzüne doğru, acısın istiyordum boğazım ama bitsindi her şey.

Kafamı yasladığım yastık ıslana kadar ağladığımı fark etmemiştim. Umut uyanmasın diye sessizce yataktan kalkmaya çalıştım.

Yataktan kalkmaya başarmıştım ki Umut seslendi. Ağladığımı görmesin diye ona dönmeden "Tuvalete gidiyorum sevgilim." Dedim.

"Tamam." Dediği an olabildiğince hızla tuvalete ilerledim ve arkamdan kapıyı kilitledim.

Lavabonun başına geçip yüzümü buz gibi suyla yıkamaya başladım ama her su çarptığımda yüzüme daha çok gözyaşı döküyordum ses çıkartmamaya çalışarak. En sonunda yüzümü yıkamayı bıraktım ve kendime baktım. Çok yıpranmıştım, mahvolmuştum. Acınacak durumdaydım ve kendime acıyordum. Paramparçaydı her yanım ve toparlayamıyorum.

En sonunda ayakta durmaya dayanamadım ve sırtımı duvara yaslayıp yavaşa banyonun soğuk zeminine bıraktım kendimi.

Kapının tıklandığını duyunca sesimin ağlamaklı çıkmaması için biraz sessizce durdum.

"Güneş iyi misin?"

"E-evet." Lanet olsun sesim titremişti. Umut ağladığımı anlayacaktı ve onu daha çok uğraştıracaktım, tüm sorunlarımla uğraştırdığım gibi.

"Ağlıyor musun?"

"H-hayır Umut."

"Sesin tam tersini söylüyor ama?" dedi soru sorarcasına. Ben de cevap vermedim durumu daha çok batırmamak için. "Hadi sevgilim aç kapıyı konuşalım."

"İstemiyorum Umut."

"Sevgilim lütfen, aç kapıyı. Beraber çözelim içinde çözemediğin ne varsa."

"Çözemediğim bir şey yok sadece altından kalkamıyorum Umut, yoruldum direnecek gücüm kalmadı."

"O zaman beraber altından kalkalım Güneş. Ben senin yanındayım her şeyini benimle paylaş, ben seni anlarım. Lütfen sana sarılmama izin ver, başını omzuma koyup ağla yeter ki soğuk duvara sarılma."

Ayağa kalkıp titreyen ellerimle kapının kilidini açtım daha sonra kolu aşağıya indirdim. Umut kapının başında gözleri dolu bir şekilde bekliyordu hiç düşünmeden kollarımı boynuna doladım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Umut beni kibarca kucağına aldı ve yatak odasına götürdü ardından yatağa uzandırıp kendisi de yanıma uzandı. Başımı göğsüne yasladım ve daha çok ağladım. Tek bildiğim ağlamaktı çünkü.

Belki 10 saniye, belki 10 dakika ya da belki saatlerce Umut'un göğsünde ağladım. Zaman kavramı yok olmuştu benim için. Sadece geçmişe odaklanıyordum, sadece yaşadığım bitmiş şeyler için üzülüyordum. Rahatlamak istiyordum, mutlu olmak istiyordum ama o kadar uzak geliyordu ki bana daha çok korkuyordum. Mutluluğa kavuşamayacağımı kendime hatırlattıkça içimi dehşet kaplıyordu.

"Sevgilim yemek saati geldi istersen annemler yemekleri buraya getirtebilir."

"Gerek yok gidelim Umut. Onlar bu kadar uğraşırken biz gitmezsek ayıp olur."

"Merak etme ayıp olmaz, onlar anlarlar bizi."

"Gidelim sevgilim, hem daha iyiyim."

"Gözlerin şişmiş ve yüzün kıpkırmızı, iyi olduğuna emin misin sevgilim?"

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin