7.BÖLÜM

132 78 16
                                        

   Pamuk şekerimi bitirip ayağa kalkıyorum, yakında bulunan bir çöp kutusuna pamuk şekerin çubuğunu atıyorum ama sorun şu ki ellerimi nerede yıkayacağım, ya da neyle sileceğim. Yürümeye başlıyorum belki bir yer bulurum diye ama ben nereye geldim bilmiyorum. Uzakta bakkal gibi bir şey görüyorum yürüyorum ve bakkalın önüne geliyorum içeri giriyorum. Islak mendil var mı diye soruyorum kasa başında olan göbekli ve bezgin bakışlı adama. Adam bana birbirine yapıştırılmış olan üçlü mendil veriyor. Ücretini ödeyip bakkaldan çıkıyorum üçlü paketten bir tanesini alıp geri kalanları bacağımın arasına koyuyorum bir tane ıslak mendil çıkartıp elimi siliyorum. Bacağımın arasına koyduğum ıslak mendil paketlerini de alıp hepsini çantama atıyorum. Kullandığım kirli ıslak mendili de çöpe. Hava yavaş yavaş kararmak üzere ben pamuk şeker yerken kaç saat oturdum.

                                                                                   ***

Lunaparkın oyuncaklarının ışıkları hep olduğu gibi beni yine büyülüyor. Etrafıma bakınıyorum kalabalığın arasından geçip yedi tane jeton alıyorum. Ranger'a binmeye karar veriyorum. Görevliye jetonu verip en güvenli yer neresi diye soruyorum. Hepsinin aynı olduğunu söylüyor. En öne geçiyorum neden bilmesem de. Adama emniyet kemerlerimi ikinci defa kontrol ettirdikten sonra bir daha kontrol ettiriyorum.

"Bu kadar korkuyorsan neden biniyorsun?" diyor yanımda oturan çocuk. Yüzüne bakıyorum sanane demek için ama donup kalıyorum çünkü KJ Apa'ya aşırı derecede benziyor ve çok yakışıklı. Nihayet çocuktan gözlerimi ayırıp sanane diyorum. Oyuncak hareket etmeye başlıyor tutunma demirini ellerimle çok sıkı tutuyorum ve eklem yerlerim beyazlaşıyor ellerim soğuk soğuk terliyor ellerimin demirden kaymasından çok korkuyorum. İçimden bildiğim tüm duaları okumaya başlıyorum bir yandan çığlık atarken ranger ters dönüyor çığlık atarken yanaklarım hissizleşiyor çığlık atmayı bırakıyorum. Yanımdaki çocuk kahkaha atınca sinirlerim bozuluyor gözümden bir damla yaş akıyor ve çocuk ağladığımı görüyor. Midem bulanmaya başlıyor çok bulanıyor kusmak istiyorum. Ranger ters dönmeye başlıyor ve bir süre ters bir şekilde duruyor. Demiri sıkıyorum tüm gücümle.

Çocuk bana bir elini uzatıyor. Hiçbir şey demiyorum çocuğun suratına bakıyorum kafasını sallıyor düşünmeden elini tutuyorum. Elini demiri sıktığım kadar sıkmasam da acıtacak derecede sıktığıma eminim. Ranger son bir kez daha döndüğünde midem bir kez daha alt üst olmuştu. oyuncak yavaşlamaya başlayınca mutluluktan ağlayacak gibi hissediyordum. Duran oyuncağın içinden mahvolmuş bir şekilde inmeye çalıştım ama başım çok dönüyor ve mide bulantım katlanamayacağım kadar artıyor. Topuklu ayakkabılar yürümemi zorlaştırsa da en yakın çöp kutusuna koşarak kusmaya başladım. Etrafımda çalan şarkı öğürme sesimi duymama bile engel oluyor ama yine de kusmamı hissetmemeye engel değil. Midemde hiçbir şey kalmadığında kusmam durdu hemen çantamdan ıslak mendil çıkartıp ellerimi ve ağzımı sildim. Arkamı döndüğümde kızıl KJ Apa'yı gördüm elinde bir tane su şişesi vardı kapağını açıp bana verdi hemen içtim. Su şişesini yarılayıp aşağıya indirdim. Kızıl benim gözlerime bakıyor iyiyim dememi bekliyor galiba.

"Teşekkür ederim, iyiyim." Dedim.

"İstersen yakındaki kafelerden birinde otur ya da seni hastaneye götüreyim."

"Hayır, hastane istemiyorum kafeye giderim teşekkür ederim." Kafelerin olduğu yola doğru yürüdüm ve kızıl çocuk yanımda gelmeye başladı. Kafeye girip nasıl olduğuna bakmadan önüme gelen ilk masaya oturuyorum. Kızıl karşımdaki sandalyeye oturuyor. Başımıza gelip ne istersiniz diye soran garsona aynanda su diye cevap veriyoruz.

"Neden o oyuncağa bindin?" diye soruyor kızıl. Hiçbir şey söylemek istemiyorum tanımadığım bir insanla neden konuşayım ki.

Sana yardım ettiği için olabilir mi? Diyor iç sesim ama bana her yardım edenle neden konuşayım ki.

PapatyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin