( 2 yıl 3 ay sonra )
Her şey bitmişti. Her şey gerçek anlamıyla dün gece bitmişti. Annem. Çocukluğum. Anılarım. Kutum. Paramparça olan yanıp kül olan kutum.
İki yıl olmuştu ben ortadan kaybolalı. İki yıl üç ay. 810 gün. 87 kez kaçmaya çalışmış, hiç birini başaramamıştım. Buradayken sayıların anlamı giderek artmıştı. Babam beni kaçırdığından beri. Evet. Öldü sandığım, ama yıllar içinde sadece canımı yakmaya odaklanan babam. Ne oluyordu şimdi? Arkadaşlarım ne haldeydi? Türkiye'de hâlâ arıyorlar mıydı beni?
Çoğu şey yoktu hafızamda. Her gün üstümde denenen şeylerden sonra, olmalarını beklemiyordum zaten.
Amacı beni yakıp kül etmek olan babam, çocukluğumu, annemle olan anılarımı yakıp kül etmeyi tercih etmişti. Bu en acısıydı. Hiç bir şey yapamamıştım. Hiç bir şey. Elimi bir saniye bile düşünmeden sokmuştum o yanan kutuya. Canım yana yana içinden almaya çalışmıştım her şeyi. Ama çoktan yok olmuşlardı. Bunca yıl bu kutu ve arkadaşlarım için çabalamıştım ben. Artık çabalamama gerek kalmamıştı.
Kapının çalınmasıyla ayaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına sardım. Korumalardan biriydi sanırım. Yemek yedirmeye çalışıyorlardı her zaman ki gibi. Bazen açlıktan bayıldığım oluyordu. Ama yiyemiyordum işte. Yiyemezdim.
"Gelebilir miyim?"
Her zaman soruyor ama bir cevap alamıyorlardı. İçeri giren korumanın yüzüne sadece bakıyordum. Artık yüzüm ne ifade alacağını bilmiyordu. Burada olduğum sürece sadece ağlıyordum ben. Sadece buna gücüm yetiyordu. Hakan abiydi gelen. Burada benimle bir o ilgilenebiliyordu. Dışarıdan sertti ama bana üzüldüğünü belli etmekten kaçınmıyordu.
"Al bakalım ye şunları hadi."
Yemeyeceğimi o da biliyordu artık. Önüme bıraktığı tepsiyi hafifçe itikledim.
"Miray olmaz böyle abiciğim."
"Lütfen, lütfen bana abimmiş gibi davranma."
Doruğu özlemiştim. Anıl'ı. Sude'yi. Kelebeğimi. Hatta Barkın'ı.
"Bak, biliyorum. İnan bana yardım etmek istiyorum."
"O zaman et. Ne olur Hakan abi. Lütfen artık yardım et bana. Çünkü ben dayanamıyorum."
İntihar etmeye kalkıştığım her zaman anılarım geliyordu aklıma. Hafızamda kalan kısımları. Anıl'ın sesini duyar gibi oluyordum bazı zamanlar. Evet. Zihnim artık bunlara karşı koyamıyordu. Her gece ağlayarak kalkıyordum bu yataktan. Her gece nerede olduğumu bilmeyerek çırpınıyordum. Güneş ışığında sakladığım izler gece gün yüzüne çıkıyorlardı. Benim babam hastaydı. Şizofreni. Ve her şeyi benim üzerime yıkmaya karar vermişti.
"Arayabileceğin birisi var mı Miray?"
Bunu yapabilirdi. Evet ama, aldığım ilaç bir numarayı dahi hatırlamama izin vermiyordu. Ellerimi başımın üstüne koydum.
"Hatırla. Hatırla. Hatırla!"
Sayıları, harfleri hatta bazen ismimi unutmak. Bu başbaşa kaldığım en zor olaydı. Tektim. Tek başıma. Yalnızdım. Yapayalnız.
Hatırlamaya çalışırken kafama vurmam Hakan abiyi rahatsız etmiş olacak ki ellerimi havada yakaladı. Fısıldadı.
"Hatırlayacaksın. Sakin ol. Sana yardım edeceğim."
Yapar mıydı? Babama karşı gelir miydi?
Hâlâ fısıldıyordu.
"Bu gece yuvana kavuşacaksın Miray. Bir gün daha kalmayacaksın burada. Kaybedecek hiç birşeyim yok benim. Senin de kendini kaybetmene izin vermeyeceğim."