___
[Son Söz]
Jaehyun
Başımın arkasında hissettiğim keskin ağrı ile dudaklarım arasından derin bir inleme sıyrıldı, ağrıyı hafifletir düşüncesiyle elimi oraya bastırdım. Dokunduğum yere yapıştırılmış medikal olduğu dokusundan anlaşılan bir bez vardı. Bastırmam hiç bir işe yaramayıp ağrının şiddetini arttırdığında gözlerimi zorla açıp etrafa bakındım. Fazla aydınlık ve oldukça boş bir odada tek eşya olan yatağın üzerinde yatıyordum. Yuta ayak ucumda sırtını duvara dayamış gözleri kapalı bir şekilde bekliyordu. Kıpırdayışımla birlikte gözleri şaşkınlıkla aralanmış, anında hareketlenerek yanıma gelmişti. Dizlerini kırıp eğilerek dudaklarını alnıma bastırdığında gözlerim kapandı, yine yanımdaydı ve bu rahatsız edici bir huzur veriyordu.
Son zamanlarda huzurlu hissetmeyi hak ettiğimi düşünmüyordum, hele onun verdiği huzurdan olmasını hiç istemiyordum.
Başıma gelenleri o anda hatırlamıştım, Ten'in durumu ve Yuta'nın her şeyi öğrenecek olması.. Fiziksel ağrımla birleşerek canıma okuyacak olan düşüncelerimle buluşmuştum işte. Ancak öldüğümde kurtulabilirdim bütün bu düşücelerden ve ağrılardan, ancak öldüğümde huzur rahatsız edici olmaktan çıkardı. Çok cazip gelmişti o an ölüm..
"Uyandın.. İyi misin?"
"Ten iyi mi?"
Sorusuna benim için daha mühim olan soruyla karşılık verip doğrulmaya çalıştım, bana cevap vermek yerine bakışlarını kaçırarak destek olmaya başlamıştı. Sırtımı yatağın başlığına dayadığımda yanıma oturup ellerimi tuttu. Beni hangi cevaba hazırlamaya çalıştığını tahmin edemiyorum. Davranışlarından anlaşılan, kötü huylu olma ihtimali çok fazlaydı.
"Ten yaşıyor.. Ama durumu o kadar da iyi değil, Jaehyun. Onu görmemize izin vermiyor, kendini evine kapattı."
Derin bir nefes vererek duyduklarımı hazmetmeye çalıştım, hepsi benim yüzümden yaşanmıştı. Her dakika vicdan azabı çekiyordum. Hesap vermem gereken onca şeyin içinde bir de Ten eklenmişti, bu şeylerin içinde yer almasını gerçekten istememiştim. Ellerimi saçlarıma geçirerek başımı eğdim, gözlerimi kapattım birkaç saniye. Aklımdan sadece Taeyong'a olan biteni anlatmak geçiyordu, Ten bu kadar kötüyken ona anlatmak ne denli işe yarar bilmiyordum.
"Ben ne zamandır uyuyorum?"
"İki saattir. Sert bir darbe almışsın, başının arkası kanıyordu seni bulduğumda. Kimin yaptığını gördün mü?"
"Hayır, görmedim. Koşuyordum, arkadan vurdular."
Baş parmağını çeneme bastırıp başımı kaldırdığında gözlerine bakmak durumunda kalmıştım. Sorgulayan bakışlarını sürdürdüğünde ellerini ittirip yataktan kalkmaya çalıştım. Yalan söylemek istemiyordum, açıklama yapacak gücüm de yoktu.
"Taeyong ile konuşmam lazım, gitmem gerekiyor, Yuta."
Ayağa kalktığımda başım şiddetli bir şekilde dönmüştü, Yuta yine destek olmak için ayağa kalktığında yutkundum. Önüme geçerek belki atabileceğim üç adımı engellediğinde sadece gözlerine bakarak anlatmaya çalıştım istediğimi.
"Seni bıraksam iyi olur, değil mi? Çünkü hem nerede olduğumuzu hem de Taeyong'un nerede olduğunu bilmiyorsun."
Sessizce onay vermiştim söylediklerine. Diğer türlüsüne izin vermeyeceği açıktı, onun ne kadar inatçı olduğunu bilirken sınamak istemiyordum ve bunun için de gücüm yoktu. Odadan çıkmadan önce başımın arkasına özensizce yapıştırılmış olan bezden tek hamlede kurtuldum. Birlikte küçük bir binanın küçük dairesinden çıktığımızda kaşlarım çatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siesta 'YuJae
FanfictionSeninle bambaşka bir dünyada rast gelelim isterdim. [Jaehyun + Yuta] *satır arası yorumları tarafımdan yenilmiş bir kitap