19

476 45 11
                                    

___

[Nehre Düşen Taş]

Jaehyun

Kaskı çıkarıp çoktan adımlamaya başlamış olan Yuta'nın arkasından giderken saçlarımı düzeltmeye çalışıyordum. Onu buraya getirmemin sebebi beklediği cevabı en etkili şekilde vermek ve bir yandan da dün gece pot kırmış mıyımdır diye ağzını aramaktı.

Sinirli olmasını anlıyordum ancak benim de kendimce sebeplerim vardı sonuçta, bile isteye ona ters düşecek hiçbir şey yapmamıştım. Sabah keskin bir baş ağrısıyla uyandıktan sonra Mark'ı arayıp öğrenmiştim benimle Yuta'nın ilgilendiğini. Sarhoşken sorun çıkarmadığımı biliyordum, herkes çenemin düştüğünü söylerdi ki bu durumda sorun çıkarmayı tercih ederdim. Yine de dikkate alınacak bir şey söylediğimi sanmıyordum.

"Beklesene Yuta, sanki yolu biliyorsun."

Cevap vermeden adımlarını aksatmaya başladığında yetiştim yanına, yüzüme bakmayıp cevap vermiyordu. Biraz zorlanacağım belliydi fakat cevabımın onu tatmin edeceğinden adım kadar emindim. Şehrin daha sakin ve işlek olmayan diğer ucuna getirmiştim onu. Az ileride küçük bir nehir vardı, üzerine geniş ve yüksek bir köprü kurulmuştu. Hiç konuşmadan arada bir attığım karşılıksız bakışlarla varmıştık köprünün üstüne, sabahın erken saatleri olduğundan neredeyse kimse yoktu. Öyle özensiz bir köprüydü ki yaslandığım korkulukların buz gibi demirleri küf tutmuştu.

Hava kapalıydı, güneş yoktu, sadece dolu bulutlar ve hırçın bir rüzgar vardı. Yanıma yerleşip benim gibi demirlere yaslandığında nihayet gözlerine bakabilmiştim, yalnız o konuşana kadar konuşmayacaktım. Sessizce nefes verip en sonunda birkaç kelime sarf edebilmişti.

"Seni dinliyorum, konuş hadi."

"Dün gece, başını çok ağrıttım mı?" Cevabını beklerken buz kesen ellerimi demirlerden kurtarmak adına manzaraya sırtımı döndüm, kollarımı demirlere yaslayarak rahat bir pozisyon aldım. Böyle Yuta'ya bakması daha kolaydı hem, mimiklerini izlemekten hoşlanıyordum. Saçmalıktı işte..

"Hayır, seni odaya getirdim ve uyudun."

"Ama üzerimde ne varsa çıkarmışsın?"

Geçiştirmeye çalıştığını anladığımda bir şey söylemediğimden emin olmuştum, o da benim gibi vereceğim cevap için sabırsızlanıyordu ancak her şeyin bir sırası vardı.

"Jaehyun, derdin bu mu gerçekten?"

"Hayır tabii ki, ama noktayı ben koyacağım. Senin öncesinde söylemek istediğin bir şey varsa dinliyorum."

Dakikalardır üzerinden çekmediğim bakışlarıma saniyelik karşılıklar veriyordu, başını eğip kızıllarının alnını kapatmasına izin verdi. Gözlerini göremiyordum şimdi ama kuruyan alt dudağını diliyle ıslatıp dişleri arasında ezdiğini dikkatle izledim. Öpme isteğiyle dolup taştığımı hissetmiştim o an, bir saçmalık daha..

"Bana hala sığınabilirsin, eğer istiyorsan seni durdurabilecek bir şey görmüyorum. Böylece beni de seni zorla yanımda tutuyormuşum gibi hissettirmezsin."

Tonlaması öyle sertti ki gerçekten sinirlendiğini kolayca anlayabiliyordum. Ona sığındığımı çok belli etmiş olmalıydım yine de zorla yanındaymışım gibi hissetmesine neden olacak bir davranışım olduğunun farkında bile değildim. "Nasıl yani, sana sığındığımı biliyorsan neden öyle hissediyorsun?"

Siesta 'YuJaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin