"Ah, Felix! Kolama bir şeyler kat lütfen! Pizzamız bitiyor, bitişini hatırlamak istemiyorum!"
Hyunjin elinin tersini alnına yaslayıp kendini sandalyede geriye bırakırken söyledi. Felix ısırmak üzere olduğu pizzayı ağzından çekmiş ve sert bir tekme savurmuştu ona. Hyunjin inleyerek bacağını tuttu.
"Ay, zorba var imdat!"
"Kes be zırlak!"
Sinirle bir kere de eline tokat atmıştı uzanıp. Hyunjin gülmesini tutamadığı halde dramatik rollerine devam ederken, göz devirip yerine döndü Felix.
İki gündür aynı şeyle dalga geçip duruyordu. Bu kadar çok versiyonunu nasıl uydurabilmişti anlam veremiyordu Felix, zihninde dalga geçmek için ayrı bir bölme vardı sanki. Geceleri bunlara çalışıyor bile olabilirdi.
Felix'in tek bildiği sinir bozucu olduğuydu. Dalga geçen kendisi olmadığı sürece dalga geçme olayı sinir bozucuydu.
Somurtarak kollarını göğsünde bağladı. Hyunjin ise tatlı bir şekilde gülümsemişti, "Ya, sevgilisiyle dalga geçilmesine de izin vermezmiş. İşte haşin erkek. İşte evinin direği-" koluna bir tokat daha yemesiyle sözü kesilmişti. "İşte şamarcı." diye tamamladı sonunda, ağlamaklı bir ifadeyle.
Felix de gülerken göz devirmişti.
"Biraz ciddi ol oğlum ya, ciddi konular bunlar. Sana ev hayatımı açıyorum burada!"
"Aşk hayatı olduğunu kabul edersen ciddi olacağım."
Hyunjin kolasından büyük bir yudum almadan önce söyledi. Felix bıkkın bir bakış atmıştı. Pes etmeyeceğini biliyordu ne yazık ki.
"Olayın minik bir kısmında Rowoon da dahil olduğu için aşk hayatı olduğunu kabul ediyorum, tamam."
Hyunjin başını salladı.
"Büyük kısmının Chan'a ait olduğunu fark etmiş olman güzel. Tamam, başlayalım o zaman."
Felix dehşete uğramış bir şekilde bir tokat daha attı koluna. Hyunjin kolunu ovalarken söylenmişti, "Of ne var ya? Ne desek suç."
"Chan'la aramızda bir şey yok." dedi Felix de. Hyunjin omuz silkti.
"Evet. Ama ikiniz de olmasını istiyorsunuz."
"Kes şunu. Ah, cidden."
Felix kollarını masaya yaslayıp başını da kollarının arasına gömdü. Hyunjin gülümsemişti.
"Tamam, tamam. Utanma. Anlat hadi dinliyorum."
Tekrar kolasını içmeye başlamıştı ardından. Felix bu defa çenesini kollarına yaslayıp Hyunjin'e bir bakış attı. İtiraz etmek fayda sağlamıyordu. Ona uymaya karar verdi. Omuz silkip asıl konuya dönmüştü sadece.
"Bana öyle söylemesi sence de haksızlık değil mi?"
"Hangisinden bahsediyorsun? O kadar çok şey söylemiş ki seçemedim şimdi."
Felix göz devirdi. Çoktan anlatmıştı işte, neyini uzatıyordu? Ona tekrar söyletiyor olması sinirini bozmuştu. Parmağıyla masada daireler çizmeye başladı. Biraz oyalandıktan sonra cevaplamıştı.
"Güzel olduğumu falan işte."
"Birileri etkilenmiş galiba."
Hyunjin sırıttığında, Felix gözlerini kısarak kızgın bir bakış attı ona. Hyunjin biraz daha güldükten sonra toparlandı.
"Tamam, tamam. Bir şey demedim. Niye haksızlık olduğunu düşünüyorsun?"
Felix derin bir nefes alıp masada daireler çizmeye geri döndü böylece.
"Çünkü o hiçbirini hatırlamıyor. Hatırlamadığı kelimeler için bir düşünceye sahip olamam, tepki verme hakkımı çaldı."
"Ne tepki verecektin ki? Dudaklarına yapışmak istiyordum diyorsan geç de- Ah! Yeter ama!"
Hyunjin başına bir şaplak daha yemesinin üstüne acı dolu bir inlemeyle bölmüştü cümlesini. Felix ağlamaklı ifadesini umursamadı. Kendi kaşınıyordu sonuçta.
"Hayır, tabii ki. Sevgilim var diyorum."
Hyunjin sesini incelterek onu tekrar ettiğinde Felix tekrardan onu unursamamıştı. Açıklamasına devam etti.
"Normalde olsa dalga geçip onunla uğraşabilirdim ve bu cümleler bende ciddi bir etki bırakmazdı ama sarhoş olduğu için yapamadım çünkü sarhoş insanlar yalan söylemez Hyunjin o ciddiydi yani ve bir şey diyemedim sabah olduğunda da zaten hatırlamıyordu o yüzden nasıl dalga geçeyim beni öyle bir çelişkiye soktu ki gerçekten-"
"Gerçekten durup nefes almazsan kendi kendini boğabilen ilk insan olacaksın Felix."
Felix, Hyunjin'in araya girmesiyle duraksadı. Çok mu konuşmuştu? Fark etmemişti. Yine de, işi dinlemek değil miydi sonuçta niye bölüyordu ki?
Derin bir nefes alırken başını eğdi Felix.
"Kısacası, dalga geçme hakkımı çaldığı için bu cümleler şu an oldukça ciddi bir şekilde aramızda kaldı ama o aramızda kaldığından haberdar değil."
"Evet bu oldukça kısa açıklama için teşekkürler." Hyunjin tekrar dalga geçtiğinde Felix göz devirdi. Hyunjin onu umursamadan gülmesine devam ederken eklemişti. "Bence bu cümlelere bu kadar fazla anlam yükleyen kişi olarak sen neden o anlamları yüklediğini sorgulamalısın önce."
"Of sen taktın bana ya! Konu benimle veya olmayan hislerimle alakalı değil!"
"O zaman niye yarım saattir Chan'ın sana güzel olduğunu söylemesini konuşuyoruz?!"
Hyunjin sitem ettiğinde Felix de sinirle dudaklarını büzmüştü.
"Berbat bir arkadaşsın." Ardından çantasını alıp ayağa kalktı. "O yüzden hesabı sana kilitliyorum ve Rowoon'la buluşmaya gidiyorum. O daha iyi fikir veriyor."
Uzaklaşacağı sırada Hyunjin hemen arkasından seslenmişti,
"Rowoon'a tam olarak ne sormayı planlıyorsun acaba? Ya aşkım senin kankan var ya benim de ev arkadaşım geçen içti içti bana çok güzelsin dedi ne düşünmeliyim sence mi diyeceksin?"
Felix duraksadı. Yavaşça ona döndüğünde, yukarıda bir noktayı inceleyerek düşünmüştü. Sonunda başını sallayıp omuz silkti.
"Evet."
Ve tekrar arkasına dönmüştü. Hyunjin şaşkınca arkasından baktı. Felix anlaması zor bir insandı.
xoxoxoxo
iftardan sonra atcaktım ama ödeve oturur unuturum dedim siz iftardan sonra okursunuz artık burası için 10dk kaldı zaten ve bölüm de kısacıkkkk bi geçiş bölümü
hadi öpüyorummm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
housemate [chanlix]
FanfictionHer şey zamanlamayla ilgiliydi. Felix evinden olmuştu, Chan tam o dönem ev arkadaşı arıyordu. İlan asmaya karar verdi, Ve Felix tam o sırada panonun önünden geçiyordu. [Mate serisi birinci kitap.]