28

2.7K 358 231
                                    

"Ya oğlum ne kem küm ediyorsun söylesene işte? Bir şey anlamıyorum ne anlattığından- Chan sen de bir belimi bırakır mısın artık? Bir rahat dur ya!"

Felix sitemle başını yana çevirdi ve söylendi Chan'a karşı. Omzuyla kulağı arasında sıkıştırdığı telefon bu sırada düşmeye yeltendiğinden toparlanmıştı hızla, elindeki çırpma telini kaseye bıraktı ve telefonun yerini düzeltti. Bu sırada Chan dediklerini hiç umursamamış, beline daha çok sarılmıştı. Hyunjin ise telefonun öbür ucundan ona bir şeyler açıklamaya çalışıyordu.

"Ya anlayıp ne yapacaksın ki zaten? İşim vardı uğrayamadım diyorum işte."

"Diyorsun diyorsun," Felix telefonu yerine oturttuktan sonra çırpma işine geri dönmüştü. "Diyorsun da, fazla bir şüpheli diyorsun."

"Altı üstü bilmeni istemediğim biriyle bilmediğini istemediğim bir yerde bilmeni istemediğim bir şey yaptığımı söyledim."

Felix derin bir nefes aldı. Göremeyeceğini bilse de iki yana sallamıştı başını kınayarak.

"Şu açıklamayı bana yapmak için harcadığın nefese üzülüyorum sadece."

Hyunjin de göremeyeceğini bilmesine rağmen göz devirdi.

"Bilmeni istemediğim işlerime karışmayı bırak artık tamam mı? Git Chan'la falan ilgilen. Hadi bay canım öpüyorum çok enişteyi de öp benim için."

Ve telefon suratına kapanmıştı. Felix donakalarak önündeki duvarı izledi bir süre.

"Lan senin için Chan'ı niye öpeyim ben oğlum?"

Konuşmayı duymuş olan Chan kıkırdamıştı kulağının dibinde. Yanağını yasladığı omzundan çekti ve Felix'e baktı.

"Niye? Öpmez misin beni?"

Felix de ona bakmıştı göz ucuyla.

"Tamam da Hyunjin seni öpmüş oluyor o zaman. Ben iletici oluyorum."

"Asıl amaç beni öpmen. Boş ver bunları."

Chan söyledikten sonra gözünü kapatmış ve dudaklarını büzerek ona doğru uzanmıştı. Yavaşça ona doğru yaklaşırken Felix gülerek göz devirdi. Yanağından ittirerek önüne çevirmişti Chan'ın başını.

"İşim var şu an. Çekil çekil."

Söyledikten sonra şaşkınlıkla kalakalmış Chan'ı boşvererek telefonunu açtı tekrardan. Hızlıca Jeongin'i arayıp tekrar omzuna yaslamıştı telefonu. Chan bozulmuş bir şekilde ona döndü. Felix onunla ilgilenmemişti bile. Biraz sonra çağrıyı yanıtlayan Jeongin'le ilgilendi sadece.

"Ah, Jeongin! Selam."

"Selam Felix. Nasılsın?"

Felix gülümsedi.

"İyiyim çok iyiyim, seni soracaktım ben de ya. Hyunjin'e dün mesaj atmıştım da yanımıza uğrasın diye, galiba seni görmesi gerektiğinden gelememiş. İyi misin hayatım bir sorun mu var?"

Chan kıkırdadı. Kendisi de Hyunjin'in kıvırıp durmalarından Jeongin'in yanına gitmiş olabileceğini düşünmüştü ama Felix fazla kurnazdı.

Gülme seslerinin öbür taraftan duyulmaması için yüzünü onun omzuna gömdü Chan. Felix omzunun gıdıklandığını hissetmişti onun nefeslerinden, kendisi de kıkırdamamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Jeongin o sırada utangaç birkaç ses çıkarmıştı hattın öbür tarafından.

"Ah, öyle değil ya. Yani iyiyim bir sorun yok. Aslında ben gelmese de sorun olmayacağını söylemiştim ona, kendisi istedi daha çok."

"Vay hayırsız, bile isteye sattı bizi yani." Alıngan sesinin aksine gülmemek için büyük çaba veriyordu Felix. Chan, yanında kendini tutamamıştı bile. Sadece sesinin çok duyulmamasını sağlamaya çalışıyordu. Felix devam etti. "Sizin eve uğramıştı yani değil mi ben öyle hatırlıyorum sanki de?"

housemate [chanlix]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin