Nogitsune

766 76 4
                                    

Gecenin bir yarısı uyandım. Derek uyuyordu. Onu izlerken odanın kapısından yine o yüzü sargılı adam ve bu kez yanında iki gölge de vardı. Sargılı adam önden geliyordu. Üçünün elinde de o kılıçtan vardı.

Melodili bir ritmle:
Adam: S-t-i-l-e-s.

Ağlayarak bağırmaya başladım.

-NE İSTİYORSUN BENDEN. BIKTIM ARTIK. KİMSİN, BUNU NEDEN YAPIYORSUN? BENİ ÖLDÜRMEK Mİ İSTİYORSUN? YAP VE KURTULALIM. AMA ARTIK YETER.

Adam: Direnme Stiles.

-SADECE BİR KABUS.
SADECE BİR KABUS.

"Rüyada acı çekemezsin." Elimi karnımdaki yaraya bastırdım. Yavaş yavaş uyanıyordum. Bir yandan ağlıyor bir yandan karnıma bastırmaya devam ediyordum.

Birden gözlerimi açıp hızlıca doğruldum. Derek yanımdaydı ve bileklerimi sıkıca kenarlarda tutuyordu. Karnım kanlar içindeydi.

Derek: STİLES DUR ARTIK.

Yine nefes nefeseydim ama uyandığımda rahatlamıştım. Canım yanıyordu. Hemen doktor odaya geldi ve karnımdaki pansumanı değiştirdi. Doktor neler olduğunu sordu ama Derek ayağa kalkmaya çalışırken olduğunu söyleyerek geçiştirdi. Doktor gider gitmez elini hafifçe karnıma koyup acımı almaya başladı.

Derek: Sadece birkaç saat daha dayan. Buradan çıkar çıkmaz bir şekilde halledeceğiz.

Başımla onayladım. Bir saat kadar sonra doktor odaya gelip eve dönebileceğimi söyledi ve birkaç uyarıda bulundu. Derek uyarıları tüm dikkatiyle dinledi, bense söylediklerinin hiçbirini umursamadım.

Doktor odadan ayrıldı, Derek de çıkış işlemlerini yapmak için peşinden gitti. Şimdi ne olacaktı? Deaton bir şey bilmiyorsa ömrümün kalanını boktan bir akıl hastanesinde mi geçirecektim? Bunları düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Biraz sonra geri döndü ve kalkmama yardım etti. Beni yavaşça araba koltuğuna oturttu. Önümüzdeki üç gün için okula rapor almıştı. Kendimi zorlamadığım sürece gitmemde bir sakınca yokmuş. Okulu sevmesem de evde fazlasıyla sıkılacaktım.

Kliniğe varmıştık. Scott ve Deaton bizi içeride bekliyordu.

Deaton: Hoş geldin Stiles.

Nezaketen başımı salladım. Derek yardım etse de yürürken yalpalıyordum.

Deaton: Ayakta durma.

Karşımızdaki koltuğu işaret etti. Derek bana oraya kadar eşlik etti. Koltuğa oturdum ve biraz geri yaslandım.

-Scott her şeyi anlattı mı?

Deaton: Evet. Bir iyi bir kötü haberim var diyebilirim. İyi olan; sandığın gibi delirmedin Stiles. Kötü olansa; eğer sandığım şey doğruysa bir nogitsune bedenini ele geçirmek için bilinç altında seninle savaşıyor.

-Nogitsune de ne?

Deaton: Bir çeşit tilki. Kurt adamlık gibi ama çok daha farklı. Nogitsune istediğini yapabilmesi için bir bedene ihtiyaç duyar ve bunu da bilinci kullanarak gerçekleştirir. Birinin zihninde aralık bir kapı bulduğunda o kişinin zihnini ele geçirmek için birtakım oyunlar oynar. Senin gördüğün halüsinasyon ve kabuslar gibi. Ancak genelde bu kişiler senin kadar dayanamaz. Zihnin üç gündür nogitsuneye direniyor. Fazla vaktimiz kaldığını söyleyemem.

Derek: Ama yenmenin bir yolu var değil mi?

Deaton: Şimdiye kadar bulunmuş bir yol yok.

Derek: Önceden nasıl durdurdular o zaman? Bir yolu olmalı, olmak zorunda.

Deaton: Şimdiye kadar kimse durduramadı ki. Bugüne kadar nogitsune sürekli bedenden bedene geçti. Bir beden nogitsuneyi belli bir süre taşıyabilir, eğer iradesi zayıfsa bedenini kullandığı kişi ölür ve o da kendine başka bir beden bulur.

Derek agresif bir tavır takındı.
Derek: Ne yani? Bakalım Stiles ne kadar dayanacak diyip kenara mı çekileceğiz?

Deaton: Aklında onu durdurabilecek bir şey varsa dinliyorum Derek.

Scott: Her zaman bir yolu vardır. Öylece olup biteni izleyemeyiz.

O sırada konuşmaları dinlemeyi bırakıp duvarla bakışıyordum. Bir anda sesler kesildi ve herkes bana döndü.

-Ne?

Scott: Bedenini ele geçirmeye çalışan psikopat bir tilki var bir şey demek istemez misin?

-Eee şey. Acıktım. Çıkışta hamburger yiyebilir miyiz?

Scott: Stiles burada ciddi bir şey konuşuyoruz ve dediğin şey bu mu?

-Ne dememi bekliyorsun? Bir yolu yok Scott sen de duydun. Pes edin artık.

Kendi kendime konuşur gibi fısıltıyla;
-Bu şekilde ölüp gideceğim.

Derek: Kes sesini. Hiçbir yere gittiğin yok.

Yüzündeni ifade tamamen hissizdi. Soğuk ve çaresiz bakışları vardı. Bense olacak şeyi zaten bekliyordum. O şeyin yakamı bırakmayacağını biliyordum. Şimdiyse beni öldürecekti, bu beni fazla şaşırtmamıştı.

Deaton, Derek'e pek işe yaramayacağını da ekleyerek nogitsuneyle ilgili birkaç kitap verdi. Birlikte arabaya bindik. Eve döner dönmez beni yatağına yatırıp sırtıma iki üç tane yastık koydu. Biraz sonra kapı çaldı. Sanırım gelen kuryeydi. Odaya elinde hamburger kutularıyla döndü. Ben sanki her şey normalmiş gibi hamburgerimi ısırıp kitapları incelemekten henüz bir ısırık bile almamış olan Derek'i izliyordum. Derek'i ilk kez bir şey okurken görüyor olabilirdim. Bu ana tanıklık etmek gurur vericiydi.

Ben ne kadar normalsem Derek de o kadar soğuk ve endişeliydi. Tek kelime etmiyorduk. Tek yaptığı o kitapları inceleyip bir zayıf nokta, bir kurtulma yolu bulmaktı. Beni yalnız bırakmamak için odadan çıkmıyordu bile. Sanırım ilk kez biri beni, benden fazla önemsiyordu.

Forever <STEREK>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin