Oniler

724 77 16
                                    

Derek ağlıyordu.
Derek: Şşş, geçti... Sözümü tutamıyorum Stiles. Ölmeni istemiyorum, seni bırakmak istemiyorum.

Bir yandan bana sarılıyordu. Sarılmayı kesip elini karnıma koydu ve acımı almaya çalıştı. Bütün damarları siyaha döndü. Bu kez tam anlamıyla simsiyahtı. Sanki acımı yavaş yavaş değil birden söküp almış gibiydi. Karnımdan akan kanlar geri çekilmeye başladı ve açık olan yara yarı da olsa iyileşti. Bir kurt adam başka birinin yalnızca acısını alabilirdi. Şimdi iyileştirebilmesi beni şaşırtmıştı.

-Bu-bunu nasıl yaptın?

O da şaşırmış görünüyordu.

Derek: Bi-bilmiyorum.

-Hem bir kurt adam hem de bir şifacı olamazsın değil mi?

Derek: Bir dakika, ne dedin?

-Hem bir kurt adam hem de bir şifacı olamazsın değil mi dedim.

Derek: İŞTE BU! SENİ NASIL KURTARACAĞIMIZI BULDUM. Nogitsune eğer bir tilkiyse, aynı anda hem bir tilki hem de bir kurt olamaz.

Düşününce çok mantıklıydı. Scott'ı arayıp Deaton'ı da alıp buraya gelmesini söyledik. Yarım saat sonra geldiler. Onlara Derek'in fikrini anlattık. Aslında hala pek umudum yoktu.

Deaton: İşe yarayabilir bir fikir.

Scott: Peki ya Derek'in ısırığı nogitsune yerine Stiles'ı etkilerse? Vücudu bir de kurt adamlıkla uğraşırsa direnebileceği vakti daha da azalır.

-Haklı. Süremin azalması umrumda bile değil ama hem bir nogitsune hem de bir kurt adamla uğraşmak sizin için çok daha büyük bir sorun olur.

Deaton: Belki nogitsuneyle senin bedenini ayırmayı başarabilirsek böyle bir sorun kalmaz.

-Nasıl yani?

Deaton: İkinizi ayırdığımızda iki ayrı Stiles bedeni olacak. Derek, nogitsune olanı ısırdığında böylece seni etkilemeyecek.

Derek: Peki onları nasıl ayıracağız?

Deaton: Bilmiyorum ama yapılabileceğini biliyorum. Bir iki güne öğrenmiş olurum.

Derek: Ya o zamana kadar dayanamazsa?

Deaton: Dayanmasının bir yolunu bulmak zorundasın Derek. Aksi takdirde ölecek tek kişi Stiles olmayacak.

Dedikten sonra Scott'ı da alıp çıktılar. Yani önümüzdeki iki gün daha böyle geçecekti. En azından yaşayabilmek için iki gün daha buna katlanabilirdim. Derek onları kapıdan geçirdikten sonra yanıma geldi. Artık biraz daha mutlu sayılırdı.

-Sözünü tuttun.

Derek: Henüz tutmadım. Yarın okula gidecek misin?

-İstemiyorum ama gideceğim. Zaten birkaç sınavı kaçırdım.

Derek: İstemiyorsan gitmek zorunda değilsin. Sınavları daha sonra olabilirsin.

-Daha iyi hissediyorum ve evden sıkıldım.

Derek: Pekala o zaman şimdi uyu, erken kalkacaksın. Bir şey olursa ben uyanık olacağım.

Yanıma gelip üstümü örttü ve ışığı kapatmak üzereyken:

-Derek.

Derek: Efendim.

-Yanımda kalır mısın?

Ufak bir tebessüm atıp yatakta yanıma yattı. Yine de uyumayacak gibiydi. Biraz sonra uyumak için gözlerimi kapattım. O yanımdayken korkmuyordum.

Derek: Stiles, okul vakti. Tatile bu kadar alışma.

Hala fazlasıyla uykuluydum. Uykulu bir sesle:

-Haa?

Derek: Hadi geç kalacağız.

-Bensiz devam et.

Gülmeye başladı.

Derek: Ne?

-Ben seni yavaşlatırım, bensiz git.

Hala gülüyordu. Sanki her şey normale dönmüş gibiydi. Bir haftadır neredeyse gülmeyi unutmuştuk.

Derek: Pekala o zaman jeepine ben binerim.

Tamamıyla aklımdan çıkmıştı. Jeepim kaç gündür nerelerdeydi. Kazadan beri onu görmemiştim. Aslında eskiydi ve fazla para etmezdi ama o bana babamdan bana kalan tek şeydi. Birden yatakta doğruldum.

-Jeepim mi?

Derek: Kapıda.

Koşarak kapıya çıktım. Yeni gibiydi. Derek benim için yaptırmış olmalıydı. Derek yanıma gelip elindeki anahtarı bana uzattı. Gözlerim dolmuştu. Dönüp Derek'e sarıldım.

-Teşekkür ederim.

Derek: Hadi geç kalıyoruz. Git üstünü değiştir.

İçeri gidip üstümü değiştirdim ve evden çıktık. Derek arabayı benim kullanmamı istemiyordu. Son kullandığımda yaşananlardan sonra ona hak veriyordum. En azından nogitsune olayı bitene kadar araba kullanmasam iyi olurdu.

Okula vardık. Hoca beni, kaçırdığım sınavları olmam için beni alt kattaki etüt sınıfına aldı. Derek beni sınava girdiğim sınıfın orada bekleyeceğini söyledi. Beni hala pek yalnız bırakmak istemiyordu. Hala kabuslardan kurtulmuş sayılmazdım. Sınavımı on beş dakikada bitirip bir sonraki sınavı beklemek için koridora çıktım. Derek'i ve yanında yine o sarışın kızı gördüm. Bu kız tamamen aklımdan çıkmıştı. İzlemeye başladım. Derek beni fark etmemişti. Sohbet ediyor gibilerdi. Kız konuşurken elini Derek'in omzuna koyuyordu. Bu beni gereksiz derece kızdırmıştı. Zaten o kıza yeterince sinirliydim. Sakinleşmeye çalıştım. Ancak kızın hareketleri beni daha da sinirlendiriyordu. Birden yanımda oluşan iki siyah gölgeyi gördüm. Yine bir rüya mı görüyordum? Sabahtan beri yaşadıklarımı düşündüm. Rüya olması için bir detay bulamadım. Elimdeki kalemi koluma batırdım.

-Ah!

Rüya değildi. Gölgeler Derek'e doğru ilerliyorlardı.

-DEREK! GİT!

Bana döndü. Olayı kavraması birkaç saniye aldı. Kızı itti ve gölgelerle savaşmak için pençelerini çıkardı. Ancak gölgeler sandığım gibi Derek'e değil, kıza gidiyordu. Bir saniye, benim öfkem mi onları yönlendiriyordu? O an bu hoşuma gitmişti. Kontrol duygusu bana haz vermeye başladı. Bu ben değildim, ben olamazdım. Ancak benim hislerime göre hareket ediyor olmaları beni güldürmüştü. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu. Acımasız bir gülümseme...
Artık bedenimi sanki ben kontrol etmiyordum. O an dediklerim, yaptıklarım; hiçbirini ben yapmamıştım.

Derek: ERİCA KAÇ!

Erica tam kapıdan çıkacakken elimi havaya kaldırdım ve kapı çarparak kapandı. BUNU NASIL YAPMIŞTIM? Derek gölgelerin karşısına geçti.

-Derek, sahiden onilerimle savaşabileceğini düşünmüyorsun değil mi?

Derek: Stiles?

-Yolumdan çekil Derek. Zarar vermek istediğim kişi sen değilsin.

Oniler Erica'ya doğru ilerlerlemeye başladılar. Tamam, kıza sinir oluyordum ancak ÖLMESİNİ İSTEYECEK KADAR DEĞİL! Derek Erica'nın önüne geçti.

Sesim git gide değişiyordu ve daha korkunç bir hal alıyordu.
-Sana önümden çekil dedim!

Derek: Stiles, sen bana asla zarar vermezsin.

Oniler ilerlemeye devam ediyordu, bense normale dönmek için zihnimde büyük bir savaş veriyordum. Ancak Derek'e asla zarar vermeyecek olan bendim, nogitsune değil.

Forever <STEREK>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin