Teklif

557 52 41
                                    

Arabayı daha hızlı sürmeye başladım. Takip eden, eski model, beyaz bir arabaydı. Dikkat çekmemek için bu tür arabalar kullanırlardı ama karşılarındaki bir salak değildi, bütün taktikleri biliyordum. İyice hızlandım. Diego kemerini takıp tutunacak yer bakıyordu. Kullandığım arabanın, bizi takip edenlerinkine göre çok daha hızlı bir araba olması avantajdı. Böyle engebeli bir yolda bu yaptığım tehlikeliydi ama izimizi kaybettirebilmek için şimdiden uğraşsam anca başarabilirdim. Bir yandan dikiz aynasından aramızda ne kadar mesafe kaldığına bakıyordum.

Diego: Stiles, nereye gidiyoruz? Onun elinden nasıl kurtuldun?

-Diego, sence de şu an uygun bir zaman gibi mi?

Araba, engebesi çoğalan yolda daha da sarsılmaya başladı. Biraz sonra şehir merkezine vardık. Sokak sokak dolanmaya başladım. İzimizi kaybettirmek için aynı sokakları belki de beşinciye dolanıyordum ama sonunda başarmıştım. Derek'in apartmanına vardık ve arabayı garaja soktum ve garajı kapattım. Binaya giriş garajın içindendi ama garajın şeffaf küçük kesiminden dışarıya baktım. Bizi takip edenler binanın önünden geçip gittiler. Derin bir iç çektim. Arkamı döndüğümde Derek yanımıza gelmişti ve Diego onu görünce ruhunu teslim edercesine korkmuştu. Yüzü bembeyazdı.

-Sorun yok. Tanıştırayım, Derek Hale, kendisi yanlış anlaşılma konusunda master yapmış biridir. Tanısan çok seversin.

Derek tanışmak için elini uzattı. Diego hala elindeki metal kutlunun sapına sarılmış şekilde korkuyla bakıyordu. Aslında benim de karşımda seri katil olduğu söylenen biri olsa ben de böyle olurdum. Derek'in masum bakışları sertleşti ve elini geri çekti. Hep beraber yukarı çıktık. Diego, kutunun sapını iki eliyle tutup göğüs hizasında tutmaya devam ediyordu.

-DİEGO BİR ŞEY OLSA BİLE O ÇANTA SENİ KURTARMAYACAK SAKİN OL ARTIK.

Çok gerilmiştim, her an her şeye laf edebilirdim. Daha demin 160 kilometre hızla, takip edildiğimiz arabaları atlatmaya çalışıyordum, bence bana hak vermelilerdi. Diego çantayı yavaşça indirdi, biraz daha normalleşmiş duruyordu.

-Her neyse, anlatmaya başlıyorum. Gereksiz soru sormak, laf kalabalığı yapmak, "Stiles bir seri katille anlaşma yaptığına inanamıyorum" demek yok ki öyle dersen artık bu ortamda iki katil olmuş olur.

İkisi de bana kitlenmiş şekilde dinliyorlardı. Derek gülmeden durmaya çalışıyordu ama bir yandan da ciddiyetini koruyordu. Anlatmaya başladım.

-Hani okula bir amaçla geldiğimi söylemiştin. Derek içindi. Beni bırakıp gitmek zorunda kaldı, onu bulabilmek için okula girdim. Tam onu bulacağım gün onun peşinde düştünüz. Bilerek kendimi rehin aldırdım. Derek suçlu değil, sadece suç ona yıkıldı. Şimdiyse yardıma ihtiyacımız var.

Ona kurt adamlık ve alfa sürüsü olaylarını da anlattık. İnanmayacaktı, Derek ona dişlerini, pençelerini gösterdi, artık Diego sanırım ruhunu gerçekten teslim etmişti. Onu sakinleştirdim ve yalan makinesini bana bağladı. Birkaç önemli şeyi tekrar ettim ve makine de doğru söylediğimi gösterdi.

-Bak, gördün mü? Şimdi bize yardım etmen gerek.

Diego: P-pe-pekala yardım ederim a-ama onların i-isimleri gerek v-ve senin yine y-yalan makinesiyle sorgulanman g-gerek.

-Sorun değil ifade verebilirim ama gittiğimizde Derek'i hemen tutuklamayacaklarından emin olmamız gerek.

Diego: Onu halledebilirim s-sanırım.

Onun için bir bardak su getirdim. Sonunda biraz daha düzelince gitmek için ayağa kalktı.

-Hey Diego, eğer bizi satarsan neler olur tahmin edebiliyorsundur değil mi?

Derek'e döndüm. Derek hiçbir şey olmamış gibi masum bakışlarla pençelerini çıkarıp pençelerine baktı.

Diego: A-anladım.

Ona üzülmüştüm ama bizi satmayacağını garantiye almamız gerekiyordu. Evden çıktı ve bir taksiye binip uzaklaştı.

Derek: Stiles yine günü kurtardı ha?

-Günü değil de sevdiği adamı kurtardı.

Şirin bakışlarla yanıma gelip ellerimi tuttu.

Derek: Sevdiği adam çok şanslı biri. Stiles, evlen benimle.

-Ee bence de çok şansl... Ne?

Derek: Dur bir dakika çok kaba oldu. Benimle evlenir misin?

Öylece donup kaldım. Şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım. Gözlerim doldu ve çok değişik hissettim, hiç olmadığım kadar mutlu... Ağlamaklı olmuştum, konuştuğumda sesimin titreyeceğini biliyordum. Başımı salladım ve boynuna sarıldım.

Gülerek:
Derek: Bu evet demek değil mi?

-Evet, öyle demek.

Forever <STEREK>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin