Rüya ve gerçek

738 73 5
                                    

Derek beni ölümden kurtarmak için kalınca kitapları gözünü bile ayırmadan incelerken bense yanında meyve suyumu yudumlarken çizgi romanımı okuyordum. Psikolojik miydi bilmem ama beni öldürecek olması hiç umrumda değildi. Aksine eğer olacaksa bir an önce olmasını istiyordum. Henüz bedenimi ele geçiremeden ölmek istiyordum. Çünkü eğer bedenimi alırsa Derek'le ilgili gördüğüm kabusların gerçekleşmesinden korkuyordum. Her neyse, zaten benim gibi biri o kadar dayanamazdı. Hayattan umudumu tamamıyla yitirmiştim.

Derek: Sanırım bir yol buldum.

-Dinliyorum.

Derek: Nogitsuneyi senin bedeninden benimkine geçirebiliriz.

-Güzel. Daha saçma olanı var mı?

Derek: Stiles dalga geçmiyorum.

-Ama ben geçiyorum. Derek, artık pes et. Kalan zamanı kafanı o kitaplardan kaldırmayarak değil, birlikte güzel şeyler yaparak geçirsek belki hatırlayacak daha güzel anılarımız olur.

Derek: Zaten hatırlayacak daha fazla anılarımız olsun diye kafamı şu kitaplardan kaldırmıyorum. Eğer ufacık bile bir umut varsa ne dersen de bunu kullanmak için elimden geleni yapacağım, şimdi çizgi romanına dön.

-Pekala.

Meyve suyumdan bir yudum daha aldım ve romanımı okumaya devam ettim. Ne dersem diyeyim asla vazgeçmeyecekti.

Yarım saat daha çizgi romanımı okuduktan sonra sıkılmıştım. Yanımdaki defterden bir sayfa koparıp buruşturdum ve Derek'e attım.

-Hadi ama bu kadar karamsar olma. Fazla sıkıcısın.

Hiçbir şey demeden kitaba geri döndü. Sıkıldığımı daha da belli etmeye çalıştım. Kafamı arkamdaki ranzaya vurmaya başladım.

-Ben. Çok. Sıkıldım. Derek.

Beni umursamıyordu.

-Sabahtan beri bu yataktayım, artık en azından biraz ayağa kalkmak istiyorum. Biraz anlayış göstersen?

Beni hala umursamıyordu. Kalan meyve suyumu alıp başımdan döktüm.

-Oldu mu? Artık en azından banyoya gidebilirim değil mi?

Elindeki kitabı kapatıp derin bir nefes aldı. Ayağa kalkıp kolumu omzuna attı. Yavaş adımlarla beni banyoya götürdü.

-Ben hallederim.

Derek: Emin misin?

-Evet, bırakabilirsin.

Kolumu bıraktı. Banyonun kapısına tutunarak ilerlemeye çalıştım. Ayağa kalktığımda bile karnım bu kadar acırken bir de yürümeye çalışmak sanırım hataydı. O an başım döndü ve dengemi kaybeder gibi oldum. Derek henüz düşmeden beni tuttu.

Derek: Pekala, gel bakalım. Bu kadar inatçı olma.

Tişörtümü çıkardı. Sargı bezi kıpkırmızı olmuştu. Onu birazdan değiştirebileceğini söyledi. Yaram olduğu için sadece saçımı yıkayıp çıktım. En azından o yataktan kısa süreliğine de olsa kurtulmuştum. Pansuman yapmak için eşyaları alıp beni yatağa geri götürdü. Elindeki havluyla saçlarımı kuruladı.

Derek: Şimdi bakmak istemeyebilirsin.

Sargı bezini kesti. Ne kadar bakmamaya çalışsam da ne durumda olduğunu merak ettiğim için göz ucuyla bakmaya çalıştım. Hala tamamen deşilmiş gibiydi. Birsürü dikiş vardı ama bu kadar dikiş bile tamamıyla kapatmaya yetmiş gibi durmuyordu. Görünce yüzüme kötü bir ifade takındım.

Derek: Merak etme ilk haline göre çok daha iyi durumda.

Elindeki sıvı şeyi pamuğa döküp temizlemeye başladı.

-Böyle ağır yaralardan nasıl korkmuyorsun?

Derek: Maçlarda sandığından fazla yaralanmalar oluyor. Büyük bir takım olmadığımız için genelde ilk müdahaleyi hep ben yapardım. Artık alıştım.

-Ah.

Derek: Özür dilerim. Acıtmak istememiştim.

Elindeki pamuğu bırakıp yeni sargıyı bantladı.

Derek: İşte oldu.

Kitaplarına geri döndü. Sanırım beni kurtarabileceğine hala inanıyordu.

Sanırım biraz uyuyakalmışım ki uyandığımda okuldaydım. Yine bir kabusta olduğumu anladım. Hızlı adımlarla okulu gezmeye başladım.

Adam: Hala ölmeyi bir kurtuluş sanıyorsun değil mi?

Sesin geldiği yeri bulmaya çalışıyordum. Sanki okulda bir yerden değil, zihnimden geliyordu.

Adam: Benden asla kurtulamayacaksın.

Koridorlarda koşmaya başladım. Uyanmak için tırnaklarımla kollarımı çizdim. Acımıyordu ama bunu anlamış olmam bir işe yaramamıştı. Hala uyanamamıştım.

-Lütfen. Bırak beni artık. Yalvarırım. Ne ölmeme ne de yaşamama izin vermiyorsun.

Koridorun sonundan yüzü sargılı adam çıktı ve yanıma geldi. Elinde yine kılıcı vardı ama bu kez Derek yoktu. Belki de son rüyamda onu çoktan öldürmüştü. Git gide yaklaştı ama sadece bir rüyaydı, korkmuyordum.

Nogitsune: Stiles hala anlamıyorsun.

Kılıcı karnıma sapladı. Tuhaf olansa canımın yanıyor olmasıydı. Neyi anlamıyordum? Yoksa bu sandığımın aksine bir rüya değil miydi? Ya da rüya ve gerçeği ayırt edemiyordum.

Birden gözlerimi açtım. Derek yanımdaydı ve yine beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Yaptığım ilk şey karnımdaki sargı bezini sökmek oldu. Bezi çıkardığımda gördüğüm şeyse dikişlerimin patlamış olduğuydu.

Forever <STEREK>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin