Ertesi gün birkaç dersim olmamasına rağmen Derek'le birlikte erken çıktım. Onu antrenmanda biraz izledim. Bir süre çizgi roman okuyor gibi davrandım ama gözüm sürekli ondaydı. Bu maçta kazanmak için çok iyi oynamalıydı. Çünkü rakip takım oldukça iyiydi.
Derek oynarken fazlasıyla sertti. Kimseye pas vermiyordu ve bir kez olsun o sert bakışlarını bozmuyordu. Bu maçı fazla ciddiye alıyordu. Sonunda herkes bitkin düşmüştü.
Danny: Derek, biraz mola verebilir miyiz?
Derek: Bugün maçta da mola mı isteyeceksiniz? Kimle oynayacağımızı bilmiyor musunuz? Böyle oynarsak ilk beş dakikada kaybederiz. Bu işi biraz ciddiye alın.
Topu Danny'e attı. Kimsenin ne koşacak ne de topu atacak hali yoktu. Danny topu gelişigüzel havaya attı, top potanın yanından bile geçmemişti.
Derek: Gerçekten böyle oynayıp kazanabileceğimizi mi düşünüyorsunuz. Henüz bir saati bile doldurmadık ve şu halinize bakın.
-Derek!
Derek: Kazanm...
Sözünü bitirmeden bana döndü.
-Bir dakika gelir misin?
Yanıma geldi. Diğerlerinin duymaması için biraz kısık sesle konuşmaya girdim.
-Derek, herkese bağırarak kazanmayı veya takımda disiplini sağlayamazsın. Bağırmak ve mola vermeden full tempo oynamak heves kaçırmaktan başka bir işe yaramıyor. Bak şunlara, hiçbir düzelme var gibi mi?
Cevabı biliyor olmasına rağmen takıma dönüp baktı. Sonra umutsuzca başını tekrar bana çevirdi. Yavaşça omzuna dokundum.
-Sen görüp görebileceğim en mükemmel takım kaptanısın Derek. Şimdi git ve takımını toparla.
Biraz düşündükten sonra başıyla onaylayıp yanımdan uzaklaştı. Ben de geri yerime oturdum.
Derek: Pekala yirmi dakika mola. Moladan sonra herkes kendine bir eş seçsin, top çalmaya çalışacaksınız.
Herkesin rahatladığı yüzlerinden okunuyordu. Evet bu işi ciddiye almak gerekiyordu ama bunu bir işkenceye çevirmek saçmaydı. Eşli çalışmak daha eğlenceli olacaktı. Derek suyunu alıp yanıma gelip oturdu.
Derek: Sanırım haklısın. Herkes daha rahatlamışa benziyor. Onları zorlamam saçmaydı. Bazen çekilmez bir kaptan olabiliyorum.
-Endişelenme, sen hala gördüğüm en iyi kaptansın.
Gülümsedi. Elimdeki çizgi romanı işaret etti.
Derek: Clark Kent ha?
-Bir Derek Hale olmasa da o da hep günü kurtarıyor.
Biraz daha sohbet ettikten sonra Derek'in kolundaki saati ötmeye başladı.
Derek: Gitmem gerek.
Başımı "tamam" anlamında salladım. O an fark ettim ki Derek'in bilekliği kolunda değildi. Hani şu, her şeyin başlamasına sebep olan bileklik. Aslında onu bayadır kolunda görmemiştim. Kaybetmiş olabilir miydi?
Derek: Herkes partneriyle karşı karşıya dursun.
Top torbasından topları çıkarıp her çifte birer tane attı. Bu kez herkes daha hevesli gözüküyordu. Derek de dahil. Boynunda asılı düdüğü öttürmeye başladı. Ben de ders saatimin geldiğini fark edip sınıfıma gittim. Malia sınıftaydı. Uzun zamandır onu görmemiştim. Zaten okula pek gidememiştim ama gittiğim günlerde de Malia gelmemişti. Yanına oturdum.
-Hey.
Malia: Hey.
Morali oldukça bozuk gibiydi.
-Bir süredir yoktun. İyisin değil mi?
Malia: İyiyim. Yalnızca biraz kişisel sorunlar.
-Anlatmak istersen dinlerim.
Ne de olsa yeni biriydi ve pek arkadaşı yoktu. Üzülmesine de dayanamamıştım. Bir derdi varsa benimle paylaşabilirdi.
Malia: Anlatacağım ama lütfen kimseye söyleme. Henüz kimse bilmiyor.
-Söz veriyorum.
Gözleri masmavi bir ışıkla parlamaya başladı ve hemen geri söndü.
-S-sen de mi b-bir kurt adamsın? Yani kurt kadın, yani işte...
Malia: Hiçbir fikrim yok. Birkaç gündür geceleri odamda uyuyup sabahları bambaşka yerlerde uyanıyorum. Bazen üstüm kan içinde oluyor ama kimin kanı bilmiyorum. Gözlerim parlıyor; tırnaklarım, dişlerim sivrileşiyor. Sen neler olduğunu biliyor musun?
-Kısmen. Yani ben de bu işlerde yeni sayılırım.
Malia: Sen de mi böylesin?
-Ha-hayır ama sanırım sana ne olduğunu biliyorum.
Ağlamaya başladı.
Malia: Kendimi kontrol edemiyorum. Aileme zarar vermekten korkuyorum.
Başını omzuma koydu ve ağlamaya devam etti. Bu olayları tek başına atlatmış olması gerçekten zordu. Onu anlıyorum. Sarıldım ve sakin olmasını söyledim.
-Hepsi geçecek. Söz veriyorum yardım edeceğim.
Bir süre daha başını omzumdan kaldırmadı ve biraz sonra da öğretmen geldi. Yerinde doğruldu ve göz yaşlarını silmeye çalıştı. Ders boyu yaşananları düşündüm. Scott da bana bakıp duruyordu. Ona kaş göz yapıp her şeyin yolunda olduğunu söyledim. Ders biter bitmez çıktık. Malia'yı yalnız bırakmayı düşünmüyordum. Herhangi bir şeye sinirlenip birini öldürebilirdi bilemiyorum.
Maç için tribüne oturduk. Derek'in sorgulamaması için Malia'yla çok yakın gözükmemeye çalışıyordum. Sonra bir şeyler sorduğunda onu yalan söyleyerek de atlatamazdım.
Sonunda maç başladı. Top bizim takımdaydı. Oldukça iyi oynuyorlardı. Birkaç kez top kaptırdılar ama hızlıca topu geri almayı başardılar. Top çalmak için o antrenman oldukça işe yaramış gibiydi. Bu tur için süre azalmıştı. Top Derek'e geçtiğinde karşı takımın kaptanıyla karşı karşıya kaldılar. Herkes pür dikkat onları izliyordu. Derek topu sürekli bir sağa, bir sola sektiriyordu. Birbirlerinin gözlerine kitlenmişlerdi. Derek çok değişik bir hareketle karşısındakini şaşırtarak topu kaçırdı ve koşarak topu potaya attı VE SAYII!
Derek sayıyı atar atmaz devre arası için düdük geldi. Bütün tribün coşmuştu. O an Erica Derek'e koşup sarıldı ve ve öptü. Yüzümdeki gülümseme birden yok oldu. Bütün tribünden gelen sesler sanki zihnimde tamamen kısılmıştı. Sadece onlara bakıyordum. Kendimi toparlamaya çalışıp yerime geri oturdum.
-Çapkın Derek Hale ha?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forever <STEREK>
WerewolfBir hayat nasıl bu kadar boktan olabilir? Bir insan nasıl sahip olduğu her şeyi kaybedebilir? Bugün buna bir son verecekken kaybettiğim bunca şeye karşın ilk kez bir şey kazandım.