Ü ç: "İsmi Avcı mıymış?"

93 6 0
                                    


Sırt çantamın askılarına sıkı sıkı tutunurken gözlerim ürkekçe etrafta dolanıyordu. Yanımdan geçen birkaç kişi bakışlarımdan rahatsız olup bana dik dik baktı. Ama bu elimde olan bir şey değildi. Hissettiğim korkunun yoğunluğuyla kafamı eğdim. Belki de böyle tutuklanmayı beklemek beni stres yapıyordu. Gidip, kendim polise teslim olmalıydım. Aynen, en iyisi buydu. Okul yolunun tersine doğru dönüş yaptım. Aynı anda omzuma atılan elle tekrar okul yoluna döndürülmüştüm.

"Okulu ekmeye mi niyetlisin küçük kız?"

Şansım beni hiç şaşırtmıyordu cidden. Dansına karşılık vermemi bekleyen psikopat bir katil, peşimde olan geveze artı takıntılı polisten sonra belki de hayatımdaki en doğru kararı verecekken yoluma çıkan muhtemelen son sınıf, sorunlu şahıs kötü şansımın tam tanımı olmaya adaydı.

"Evde ödevimi unutmuşum." diye bir bahane uydurdum.

"Hımm."

Kaşlarımı çattım. Onun iznine ihtiyacım olduğunu da nereden çıkarmıştı? Basit bir hareketle omzumdaki elinden kurtuldum. Karate kursuna gitmek aldığım en iyi kararlardan biriydi. Tabi hayatım fazla kısa sürmüştü. 

Sadece on altı yıl. 

Sonrası demir parmaklıkların arkasında geçecekti- ki o yaşamak bile sayılmazdı.

Artık tam karşısında duruyordum. Yüzünü görmemle, "Sen son sınıf olduğuna emin misin?" sorusu ağzımdan istemsizce döküldü. Üzerine bir tık dar gelen üniforma vücudunun yapılı olduğunu belli ediyordu. Yüzü ise son sınıflara göre fazla olgun görünüyordu. Elini kızıl saçlarının arasından geçirip gülümsedi.

"Kesinlikle eminim. Yeni transfer oldum."

Transfer olmuştu demek. "Nereden?"

"Imm." Uzun bir süre düşündü. Hangi öğrenci gittiği okulun ismini bilmezdi ki? Bu garipliği örtmek istermiş gibi dişlerini göstererek gülümsedi. "Korkmaz erkek lisesi. İlk günüm ve gördüğüm ilk öğrenci sensin. İnanıyorum ki, beni ilk günümde tek bırakmayacak kadar iyi birisin."

O kadar beklentiyle bakıyordu ki direkt reddedemedim. "Ben... ama... ödev..."

Mırın kırın konuşmamı umursamayarak koluma girdi. Okula doğru yürümeye başladık.

Belki de bu bir işaretti.

Polise gitmemem gerektiğine dair bir işaret.

Sınıfının önüne gelmemizle minnetle bana baktı. "Teşekkürler. Bu arada tanışmadık." Elini uzattı. "Ben Enes."

Elini sıkarken, "ben de İzgi." dedim.

Zilin çalmasıyla, "İyi dersler." diyerek yanından ayrıldım. Yürürken kaşlarımı çatmadan edemedim. Enes iyi çocuğa benziyordu ama garip bir enerji almıştım ondan.

Merdivenlerden aşağı hızlıca indim. Koridor bomboştu, ders başlamış olmalıydı. Ve ben geç kalmıştım, çok güzel.

Sınıf kapısının önünde durakladım. Kendimi azara hazır hissetmemle kapıya elimle tıkladım. Çok zor duyulan, "Girebilirsin." sesiyle kapıyı açtım. Ufak bir özür konuşması ve çekilen kısa bir azarın ardından yerime başarıyla oturabilmiştim. Arkama heyecanla döndüm. Ama Beste'nin oturması gereken masa boştu. Telefonum da yoktu ki neden gelmediğini sorabileyim.

Teneffüs zili çaldığında dersin nasıl geçtiğini hiç anlamamıştım.

"Naber?" diyen Mina bana tatlı bir sevecenlikle bakıyordu. Sırtına kadar dökülen sarı saçları ve masmavi gözleriyle tam bir tatlılık abidesiydi.

Kanlı Dans (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin