4. • İtaatsiz •

5.6K 649 66
                                    

Anthony

Karanlığın gölgesinde kalan hücreye doğru yaklaştım. Her adımda korkum da peşimden geliyordu. Korkuyordum, bu doğruydu. Bir iblis olarak korkudan yoksun bir yüreğe sahip olmalıydım ancak o kadın... Beni iliklerime kadar korkuyla dolduruyordu.

Elimdeki tepsiyi hücrenin önüne bıraktım. Karanlığın içinden bir el uzandı ve hücrenin parmaklıklarından dışarı çıktı. Kanla kaplı parmaklar tepsideki bardağı kavradı. Konuşmadı. Duyabildiğim tek şey fısıltılardı. Anlayamıyordum da zaten. Neyden bahsettiğini hiçbir zaman anlayamamıştım.

Kavradığı bardağı biraz daha sıktığında bardak parçalara ayrılarak etrafa yayıldı ve içindeki kan da yere döküldü.

"Beslenmen gerek," diyerek yere çömeldim. Yerdeki cam kırıntılarını toplamaya koyulmuştum.

Kanla kaplı el geri çekilip yeniden karanlığa karıştı. Bu sırada bana doğru yaklaşmakta olan adım sesleri ilişti kulağıma. Hemen doğrulup sesin geldiği yöne baktım.

"Burada neler oluyor Anthony?"

Başımı öne eğip ellerimi önümde birleştirdim. "Beslenmeyi reddediyor efendim. Günlerdir tek damla kan içmedi. Bu şekilde ondan kan alamayız."

Evelyn bir hayal gibi önümden geçerek hücreye yaklaştı. Hücrenin kapısını bir parmak şaklatmasıyla açtı. "Dışarı çık!"

Hiç hareketlenme olmadı. Salt karanlıktaki dalgalanma gözüme çarptı yalnızca. Hipnotize olmuş biçimde oraya bakıyordum. Bir kadın gölgesi dolaşıyordu içeride.

"Sana dışarı çık dedim!" diye bağırdı Evelyn.

Birden her şey duruldu ve karanlığın içinden sıyrılan bir siluet yine karanlık bir sis bulutuyla çevrelenmiş halde dışarı adım attı. Ondan yayılan kan kokusunu almamak mümkün değildi. Biz Gölge İblislerinin İmperium kanına zaafı vardı ancak Routh'un kanı öylesine kuvvetliydi ki, genç bir iblis ondan asla beslenemezdi. Yalnızca kadim olanlar buna dayanabilirdi ve ne yazık ki birçoğumuz yüz yaşını bile göremeden ölüyordu.

Evelyn elini havaya kaldırdığında tırnakları sivrileşti ve siyah bir sıvı belirdi tırnaklarının ucunda.

"Hanımım..." diyerek öne çıktım. "Henüz bir öncekini atlatamadı. Bu kadarı fazla değil mi?"

Evelyn göz ucuyla bana baktı. "Zerre umurumda değil. Dersini alması gerek. Yerimizi ifşa etmek üzereydi."

Sert bir darbeyle Routh'un sırtını boydan boya çizdi. Kadın haykırarak dizlerinin üzerine düştü. Elleriyle yerden destek alırken karanlığı büyüdü, genişledi. Canının nasıl yandığını biliyordum. Evelyn nadir olan bir güce sahipti. Ölüm Dokunuşu... Bir çeşit zehirdi ve kişiyi öldürüyordu ancak Routh bunca zamandır bu zehre karşı bağışıklık kazanmıştı. Ölmüyordu. Zavallı kız, keşke ölseydi. Ölmüyor ve yarası iyileşene dek kan kaybediyor, acı çekiyordu.

Evelyn, "Lucian'ın zihnine girmeye nasıl cüret edersin?" diye sorarken sırtına tırnaklarıyla bir darbe daha indirdi. Routh'tan acı dolu bir haykırış yükseldi. "Bana nasıl itaat etmezsin?"

Evelyn arka arkaya darbeleri indirmeye devam etti. Routh'un gücü tükenirken karanlığı da silikleşmeye başladı. Artık direnemiyordu. Acıdan dolayı hareketsizleşmişti ancak Evelyn durmuyordu. Elinde bir kırbaç belirdi. Ucunda paslı kancalar olan bir kırbaç. Biraz geri çekilip kırbacı havaya kaldırdı. Tam darbe inecekken aralarına geçtim.

"Çekil Anthony!" diye bağırdı.

"Efendim, şu an bitkin bir halde. Lütfen daha fazla yapmayın. Ölüm dokunuşu yeterince ağır."

Gözlerime baktı dikkatle. Zihnimde dolaştığını hissediyordum. Başımdaki korkunç ağrıyla yere çöktüm. Kafamın içinde bir şeyler oluyordu. Ağzımdan, burnumdan ve kulaklarımdan kan akmaya başladı.

"Bana bir daha karşılık verme sakın!" diye bağırdı Evelyn ve havayı yöneterek beni uzağa savurdu.

Kırbacı sertçe Routh'un sırtına indirdi. Kancalar tenine saplandığında Routh çığlık attı. Evelyn kırbacı geri çektiğinde etinin yırtılma sesini dahi işittim. Aynı şeyi birkaç kez tekrarlayıp Routh'u hücrenin içine savurdu ve kapısını kapattı. Kırbaç bir toz bulutu gibi silikleşti, yok oldu. Evelyn bana yaklaştı. Öfkesini üzerime yöneltti. Nefes dahi alamıyordum. Sanki bir el boğazımı sıkıyordu.

"Ben gelene dek buraya göz kulak ol," dedi. "Ve sakın onun yaralarını sarayım deme. Eğer birilerinin geldiğini hissedersen bana haber ver. Nasıl yapacağını biliyorsun."

Evelyn beklemeden ortadan kayboldu. Ben de yeniden nefes almaya başlamıştım. Doğrulup oturdum. Routh'un hücresinden ses çıkmıyordu. Onun yaralarını sarmayı ve iyileşmesi için yardımcı olmayı çok istiyordum ama buna ne zaman kalkışsam beni ölümün eşiğine getiriyordu. Hücresine yaklaşmak bile cesaret istiyordu.

Buradan birine ait olmayan bir koku aldım. Hiç şüphesiz bir İmperium'a aitti. Merakla kaşlarımı çattım. Yerimizi kimse bilmiyordu. En son Lucian bizi bulmak üzereydi ancak Evelyn son anda bizi oradan çıkarmıştı. Keşke bulsaydı. Keşke Routh'u kurtarsaydı. Her günü işkenceyle geçiyordu. Tek bildiği şey acı çekmekti. Bir kez olsun şefkatli bir dokunuş tatmamıştı.

Henüz bebekken her şey normaldi. Hatta Evelyn'in onu sevdiğini bile düşündüğüm zamanlar olmuştu ama Routh güçlerinin farkında vardığında işler değişmişti ve o hücreye hapsedilmişti. Nereye gidersek gidelim yatağı soğuk zemin, örtüsüyse karanlıktı. Onu Routhelia'dan çıkaramıyorduk çünkü yaşam enerjisi bu gezegene bağlıydı. En fazla birkaç gün buradan uzakta kalabiliyordu. Aksi takdirde ölüm usulca ona ulaşıyordu. Evelyn bu bağı yok etmenin bir yolunu arıyordu ve bulmuştu da. Bu gece buradan gidecektik ve bizi bir daha asla kimse bulamayacaktı... Keşke böyle olmasaydı...

Çevremdeki koku git gide yoğunlaştı. Öyle ki mağaraya girdiğini hissediyordum kokunun sahibinin. Ayağa kalktım. Boynumdaki kolyeye gitti elim, Evelyn'e haber vermek için içindeki gücü kullanacaktım ama birden durdum. Bu kokuyu tanıyordum. Lucian buralarda olmalıydı.

Kolyeden çektim elimi Routh'un hücresine yaklaştım ve kapıyı açtım. Kurtuluşu ona geliyordu. Hücreyi yalnızca ben ve Evelyn açabilirdik. O halde Routh'a küçük bir yardımda bulunabilirdim.

Tam geri çekilmek üzereyken ensemde bir nefes hissettim. Lucian tam arkamdaydı, biliyordum. Kanatlarının gölgesini görebiliyordum ve üzerime salmaya hazırlandığı karanlığını hissedebiliyordum.

Bir darbeyle duvara savrulmadan ve bilincimi kaybetmeden hemen önce duyduğum son şey Lucian'ın öfke dolu sesiydi. "Çekil önümden iblis!"

Routhelia'nın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin