19. • Beklenmedik •

4.6K 529 69
                                    

Yol boyu Routh'u taşımıştım. Rahlea ve Crysea arasındaki mesafe çok olmasa da uçarak gitmek ve vakit kazanmak istemiştim. Malikâneye vardığımızda Ashriel'in gelişimizi hissettiğini biliyordum. Öfkesi sanki havada dolaşıyordu ve tuhaftır ki demirden ağır gibi bir his veriyordu.

Malikânede Routh'un odasına ait olan terasa iniş yaptığımızda Ashriel çoktan odaya varmıştı ve hemen önümüzdeki çift kanatlı kapının arkasındaydı.

Routh'u yere, ayaklarının üzerine bıraktığımda bana doğru döndü ve elini göğsüme yerleştirdi. "Karanlığını sakinleştir Lucian."

Sözümü dinlemeyen karanlığım bana değil ona itaat ederek derinliklere çekilmişti. Routh, çift kanatlı kapıyı güçlerini kullanarak açtığında karşımda yalnızca Ash değil, eski dostumuz Freya ve Damien de vardı. Elbette Elismera da eşinin hemen yanındaydı. Hatta Liel, Shannon da buradaydı. Vay canına, neler oluyordu? Ah tabii... Herkes bizim mühürlenmemize karşıydı ve doğal olarak da bizi böyle karşılıyorlardı. Savaş meydanı Routh'un odası olmuştu.

Routh'un önüne geçerek Ashriel'e baktım. "Konuşmalıyız. Bizi daha sonra kutlarsınız."

Ashriel ölüm dolu bakışlarla ellerini iki yana açarak avuçlarına güç toplamaya başladığında Routh öne çıktı ve herkesi şaşkına çeviren şeyi yaparak konuştu. "Baba, bize böyle mi hoş geldin diyorsun?"

~~~

Routh'daki değişimi fark ettikten sonra Routh, Ashriel ve Elismera dışındaki herkes dışarı çıkmıştı. Buna ben de dâhildim. Birlikte aşağı inmiş ve bahçeye çıkmıştık. Damien ve Freya'nın gelişine epey sevinmiş olsam da aklım yukarıdaydı. Orada neler oluyordu?

Liel'in yanında dikilmekte olan Shannon, "Buna nasıl cüret edersin?" diye sordu.

Gözlerimi devirdim. "Sırası değil Shannon."

"Evet," dedi Liel. Bakışları üzerimde dolaştı. "Sırası değil. Şimdi söyle bakalım, Ritüelin ilk aşamasının Routh üzerindeki bazı büyüleri kaldıracağını biliyor muydun?"

Merakla kaşlarımı çattım. "Hayır ama büyüler mi? Yalnızca konuşmasıyla ilgili olan sorun gitti sanıyordum."

Liel başını iki yana salladı. "Hayır Lucian, üzerindeki birçok büyü ve lanet kalktı. Evelyn'in ona neler yaptığını Tanrı bilir fakat şuna eminim ki onda çokça değişim gözleyeceğiz. Dikkat etmeni istiyorum."

Başımı eğdim. "Söylemene gerek bile yok."

Damien yanıma yaklaşıp dostça omuzuma vurdu. "Demek Ash'in küçük kızı ha?"

Freya geç kız edasıyla gülerek eşinin onu kanadıyla sarmasına izin verdi. "O çocuk doğduğunda arkana bakmadan kaçışını dün gibi hatırlıyorum Lucian. Kim derdi ki?"

İstemsizce güldüm. "Ruh eşi kavramının bu denli ağır olacağını düşünmemiştim."

Damien boğazını temizledikten sonra sanki kimse duymayacakmış gibi kısık bir ses tonuyla konuştu. "Konu yalnızca onun ruh eşin olması değil dostum."

Bunu sorgulamak yerine kaşlarımı çatmakla yetindim.

Liel ellerini önünde kavuşturdu. "Bu gece Routh'un dönüşü şerefine meclisin balo salonunda bir kutlama düzenlenecek. Hem hanedanlar arasındaki ilişki kuvvetlenmiş, hem de gezegenimizin kurtuluşu da taçlanmış olacak. Dünya'dan birçok melez dostumuz da bu gece bize eşlik edecek. Routhelia'da tuhaf güç dalgalanmaları olacaktır ve bu aşamada olası kötü güçleri ayrıştıramayabiliriz. Hepinizin dikkatli olmasını rica ediyorum. Aynı zamanda hepiniz kutlamaya dâhilsiniz. Geleneklerimizi sürdürebilmek adına otantik giyişiler giymelisiniz beyler. Ve siz Hanımlar, en kabarık ve uzun eteklere sahip elbiselerinizle geceye ahenk katın lütfen."

Liel gitmek üzere harekete geçmişken kolundan tutarak ona engel oldum. "Hiç kızgın değilsin olanlar için. Oysa o odada karşımda duranlar arasındaydın. Şimdi ise hiçbir şey olmamış gibi balodan bahsediyorsun."

Liel gülümsedi. "Odaya geldiğimde yalnızca Routh'u görmekti amacım. Ondaki ışıltı ve değişim göz kamaştırıcıydı ve ben doğumunda bulunduğum o küçük kızın bu anına tanıklık etmek istemiştim. Evet, kızgın değilim. Olmaması gereken bir şeydi ama oldu. Kimse kaderin önünde duramaz Lucian, sen bile. Eğer batmakta olan bir gemideysek Titanik'teki gibi bunu kutlamayla karşılayacağım. Kim bilir? Belki de filikalar hepimize yeter."

~~~

Koridorda dört dönüyordum. Damien ve Freya dinlenmek için odalarına çekilmişlerdi. Liel ve Shannon ise gitmişlerdi. Shannon kesin bir pürüz çıkaracaktı ama meclis üyesi olması onun çizgisini bozmasına engel oluyordu. Tuhaf davranıyordu. Ona durumu anlatmış ve Routh'a karşı rol yapmam gerektiğini ifade etmiştim. Sanki ona umut vermişim gibi bir tavır içerisindeydi. Yüzlerce yıllık yaş almış olmama karşılık bazen kadınları anlamıyordum. Biz erkeler için her şey düz mantıktı. Siyah siyahtı ve beyaz da beyaz. Ama kadınlarda şey vardı, ekru ya da krem rengi. Veya kırık beyaz ya da kirli beyaz. İlla her şeye bir varyant ekleyeceklerdi. Boşuna kafalarını karıştırıyorlar ve bu karışıklığa bizleri de sürüklüyorlardı.

Routh'un odasının kapısı açıldığında ilk olarak Ash, sonra da Mera dışarı çıkmıştı. Ash kapıyı çekip kapatırken, "Routh biraz dinlenmek istedi," dedi.

Gözlerimi devirdim. "Başa dönmeyelim Ashriel."

Mera öne çıktı. "Doğru söylüyor Lucian. Kan paylaşımı çok fazla güç salınımına sebep oluyor. Bu onu yormuş olmalı." Yan gözle eşine baktı. "İstersen yanında durabilirsin. Routh uyandığında seni gördüğünde mutlu olacaktır. Yalnızca onu uyandırmamanı rica ediyorum."

Harekete geçip kapı kolunu kavradım. Ashriel'le romantik olamayacak şekilde burun burunaydık. "Çekil."

Ash geri adım atmak yerine göğsüme yarı dolu bir işaret parmağı dokundurdu. Aslında tek bir parmağıyla göğsümü deldiği de söylenebilirdi. "Tek bir hatanda..." Başını iki yana salladı. "Sakın, Lucian."

Kaşlarımı havaya kaldırdım alayla. "Bu işi fazla abarttın. Şimdi, çekil."

Routh'un odasına girdiğimde onu yatağında uyurken bulmuştum sahiden de. Zihnine ulaşmaya çalıştığımda bir boşlukla karşılaşmıştım. Rüya bile görmüyor olmalıydı. Sanıyorum gerçekten yorgun düşmüştü. Terasa açılan kapının yakınındaki koltuğa oturdum. Kanatlarım pek rahat değillerdi ama bu pek de sorun değil gibiydi. Bir süre Routh'u izledim. Yan yatıyordu ve bir eli yüzünün hemen yanındaydı. Beyaz saçları siyah çarşaflarıyla hoş bir zıtlık içerisindeydi. Tenine eşlik eden siyah ona yakışmıştı. Kırmızının da yakışacağına şüphe yoktu. Ya da diğer tüm renklerin.

İstemsizce ayağa kalkıp yatağa yaklaştım. Kısacık bir sürede usulca yanına uzandım. Yüzüne yakın olan elini alıp dudaklarıma yaklaştırdım ve avucuna bir öpücük bıraktım. Sonra kokusunu içime çektim. Elini kendi yanağıma yerleştirip gözlerimi kapattım. Öyle huzurlu bir andı ki daha önce böyle bir şey hissettiğimi hatırlamıyordum. Bana neler oluyordu?

"Ben sana ne olduğunu söyleyeyim."

Kulağıma ulaşan sesle aniden doğruldum. Routh'un hâlâ derin bir uykuda olmasına şaşırmaya dahi fırsat bulamadan savunma pozisyonu aldım.

"Uyanamaz," dedi. "Şuan etkim altında huzur dolu bir uykuda. Onu boşuna koruma, istediğim o değil." Başını öne eğdi. "En azından şu an için."

Gördüklerim karşısında şaşkındım. Hiçbir güç yaymadığı için varlığını ve gelişini hissetmemiştim. Karanlıklar içerisindeki Evelyn, teras kapısının eşiğinde havada süzülüyordu.

"Sana olan şeyin adı..." derken odanın içine girdi. "Aşk, sevgili Lucian. Bunu doyasıya yaşayamayacak olman ne acı." 

Routhelia'nın KalbiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin