Birkaç değişiklik yapmam gerekti mantık hatası olmaması için. Yeniden yayımlıyorum bölümü.
Dikkatlice onlara bakıyordum, çok kalabalıklardı. Bir şekilde silah bulmalı ve en azından kendimi savunmalıydım. Top 100'e giremeden ölmek istemiyordum. Alamadığım puanların her biri bana sponsor konusunda yol, su ve elektrik olarak geri dönecekti. Derin bir nefes aldım. Bu oyunda ilk ölen ben olacağım, diye düşünerek etrafı kolaçan etmeye devam ettim. Ama paraya ihtiyacım vardı, bu yüzden şu bok çukurundan bir şekilde zengin olarak ayrılmak zorundaydım. Yani, zorundaydık. Ben ve bana çok güvenen yardımcı arkadaşlarım.
Serbest oyunların en iyi özelliği arkadaşlarımla ayrı bir mikrofondan konuşabilmemdi ama henüz oyunun başında olduğumuz için kimseden ses çıkmıyordu. Hadi ama! İlk oyundan bu kadar rezil bir oyuncu olduğumu belli edemezdim!
Sokakta durmanın tehlikeli olacağını düşünerek koşmaya başladım. Oyunun başlamasına kalan süre 13 saniyeydi. İlk gördüğüm inşaat halindeki binaya girerek kendime silah bulmaya çalıştım. Dolapları kurcaladım, kapısı olmayan odalara girdim, demir takılmamış balkonlara baktım ama hepsi fiyaskoydu. Tam vazgeçip geri dönüyordum ki çevresi yeşil renkle parlayan bir sırt çantası gördüm.
"Harika!" diye mırıldanarak ilerlediğimde içinden bir tane tabanca, iki tane de şarjör çıkmıştı. Ne işe yaradığını bilmediğim bir sağlık kutusunu da görünce oh çekerek hepsini çantama doldurdum. Zaten sırt çantası da içi tamamen boşalınca ışığını kaybederek yok oldu. Silahın kendi şarjörünü kontrol ettiğim anda gözlerimin önünde bir yazı belirdi.
"OYUN MODU: SERBEST YARIŞ
OYUNUN BAŞLAMASINA KALAN SÜRE: 3, 2, 1.
OYUN BAŞLADI."
Daha yazı kaybolduğu anda gelen silah sesleriyle olduğum yerde kaldığımı hissettim. Eğer bir simülasyon olduğunu bilmeseydim altıma yapabilirdim çünkü sesler oldukça gerçekçiydi. Yine de saklanarak en azından ilk 50'ye girebileceğimi düşünüyordum. Ta ki, merdivenlerden gelen adım seslerini duyana kadar. Kulaklıktan konuşmaya başlamışlardı:
"Sakın ses çıkarma. Haritana bak. Kırmızı noktalar düşmanın nerede olduğunu gösteriyor."
Haritaya gözlerimi çevirdim ve bana doğru gelen birileri olduğunu fark ettim. Hay sikerler.
İlk oyunda ilk ölen ben olacaktım. Sikerler böyle işi! Hangi akla hizmet bu boklara bulaşmıştım ki ben? Yedi sülalem benimle ölene dek dalga geçecekti, acilen bu işten sıyrılmam gerekiyordu.
Gözlerimi ayırmadan merdivenlere bakmaya devam ettim. Put gibi durup gelen adamın beni öldürmesini beklemekten başka çarem yoktu ama en azından yiğitçe ölebileyim diye silahımı doğrulttum. Adamın kafası göründüğü an panikle sıkmaya başladım. O kadar fazla ateş etmiştim ki adamın kafasından fışkıran kanlar duvara yapışmıştı, adam düşmüştü, mermiler duvara saplanmıştı.
"Dikkat et Aura!" dedi Rapsodi. O kadar sakin konuşuyordu ki küfür etmemek için kendimi zor tuttum. "Şarjörünü yenile."
Arka cebimde duran şarjörlerden birini tam silaha takmak için elime almıştım ki merdivenden gelen yeni adamı fark edemedim. Bir anda kurşunlar üstüme doğru yağarken en yakındaki odaya kaçtım. Bulduğum kolonun arkasına saklanırken görüş alanımın çevresinde kırmızı ışıklar yanıp sönmeye başladı. Bir yandan şarjörü takmaya çalışıyordum ama paniklemiş vaziyetteydim.
Ben birini mi öldürmüştüm?
"Güzel olduğun kadar zeki olsan keşke." dedi bir erkek sesi. Kolona sinerken şarjörü takmayı başarmıştım ama yerimi bildiğinden adım gibi emindim.
"Gelenler var. Yardım kitini alabilir misin?" dedi Rapsodi. "Hızlıca kaç oradan. Camdan atla."
Önce başımı kaldırıp kalan oyuncu sayısına baktım: 129. Oha, ne ara? Sonra birinci katta olduğum için camdan atlayabileceğimi düşündüm ama diyelim ki 50. kattan atlamıştım. Ölür müydüm? Ben bu eğitimlerde neden bunları hiç sormamıştım ki?
"Oradan çıkıp diz çökmeye ne dersin Noob?" diye sorduktan sonra sırtıma yaslandığım kolona ateş etti. Yerimden sıçrasam da pek kıpırdayabildiğim söylenemezdi. Üstelik o herif bana ezik mi demek istemişti?
"Diz çökmek mi?" dedim sinirlendiğimi belli ederken.
"Siz acemiler..." İç çekmişti. İstemsizce kahkaha attım. Bir Premium oyuncuya denk geldiğime inanamıyordum. Adam beni havada kara delik deşik edecek silahlara sahip olmalıydı. Beni değil buradan oyun kampından bile sağ çıkarmazdı bu herif.
"Güzel bir acemi." diye düzelttim onu. Dikkatini dağıtmaya çalışıyordum ama içimdeki ses olduğu yerde zıplayarak nah dağıtırsın diyordu. "Kendin söyledin."
"Evet." diyerek onayladı beni. Sonra bir kez daha ateş etti. "Şimdi o güzelliği son görüşüm olacak diye üzülüyorum."
Gözlerimi devirdim. Silahın kabzasını öyle sıkıyordum ki, oyunda bile olsa ölme fikri beni dehşete düşürmüştü. Ama düşüncelere dalamayacak kadar adrenalin salgılıyordum. Bir şekilde kurtulmam lazımdı. Kalan oyuncu sayısı 58 olmuştu. Dışarıdan feci bir halde silah ve bomba sesleri geliyordu ve bu sesler benim kalp atış hızımı değiştiriyordu.
Rapsodi bu kez "Sıçmak üzeresin." dedi. Sağ ol ya. "Sağdan sana yaklaşıyor. Nişan aldı."
"Neden?" dedim dalga geçerek. "Birazdan seni öldüreceğim için mi?"
Ölümün pençesinde olduğumu hissettim. Gerçek hayatta bir dakika sonra öleceğinizi bilseniz ne düşünürdünüz? Ben düşünemiyordum. O yüzden soldan çıktığım gibi ateş etmeye başladım. O kadar hızlı ateş ettim ki beni fark edemeden yere düştü. Tam yaralandığını düşünüyordum ki etrafı yeşillerle kaplı bir sırt çantasına dönüştü.
"Hassiktir." dedi Rapsodi. "Night'ı mı öldürdün? Oyun kurucunun eski sevgilisini? Archangel'ın baş rakibini?"
Ona soru bile soramadan koşarak çantaya ilerledim ve açtığım gibi karşıma çıkan mor bıçağı aldım. Elime aldığım anda görüşümde bir yazı belirdi:
"NADİR SİLAH: ASALET HANÇERİ"
Yazıyı okumamış gibi yaparak iki tane el bombasını aldım. Tam kapının girişinde birini görmüştüm ki bombanın pimini çekip bana yaklaşmasına izin vermeden ileri doğru fırlattım. Aynı anda ateş etmeye başladığında cama doğru koşarak kendimi dışarı atmayı başardım. Ancak yeterince hızlı olamamıştım çünkü attığım bomba beni havada savurup yere atarken kırmızı bir yazı belirdi.
"ÖLDÜN!"
Bir süre sonra kendi avatarımı gördüğüm bir ekran karşıma çıktı. Avatar kendi etrafında bir tam dönüş attıktan sonra sayılar hızlıca 200'den geriye doğru düşmeye başladı. İlk 100'e gelince daha çok yavaşladı ve 10'a kadar düştü. O kadar yavaş ilerliyordu ki beynim neler olduğunu algılayamıyordu bile.
"OYUNCU SIRALAMASI: 7"
Hassiktir. İlk 10'a nasıl girebildim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN KAMPI: TURNUVA (+18)
ActionAura, henüz kampa katılmadan önce bile bir şeyler olacağını seziyordu. Ancak bu kadarını kimse tahmin edememişti. Oyundaki botlar, aslında sonsuza dek uykuya yatırılmış gerçek insanlardı ve sahte oyun kurucularla gerçek oyunkurucu arasında büyük bi...