4. BÖLÜM: KULLANICI ADI

841 65 0
                                    

Malum olayın üzerinden iki gün geçmişti. Aslına bakılırsa pek de geçmiş değildi çünkü ben hala çok öfkeliydim. Akşamın bir vakti o mekanda yalnız bırakılmış olmayı kabullenemiyordum. Adamın telefonunu da yanıma almıştım belki adresimi polisler bulur ve o da telefonunu almak için geldiğinde öfkemi kusarım diye. Elde ne vardı peki? KOCA BİR HİÇ. 

O kadar zengin olsam ben de bir telefonu umursamazdım. Ama böyle bir telefonu umursardım. 

Bir kere telefonda kamera yoktu, ne önde ne de arkada yoktu basbayağı. Berk ve Ceren'le oturup saatlerce incelemiştik ama şarjı bitmiş olmalıydı ki ekranı bile açamadık. İşin kötüsü neydi biliyor musunuz? Bu şey yalnızca metal bir kutuya benziyordu çünkü ŞARJ SOKETİ YOKTU. Bu nedenle telefon olduğuna yemin edebilecek zihnim Berk ve Ceren'i ikna etmede yetersiz kalmıştı. 

"Gel kahve içelim." diyen Berk'i dinleyip elimdeki telefonu bıraktım. "Bu gece için çok heyecanlıyım." 

Ceren iki kaşık şeker daha atıp şerbete çevirdiği kahvesini içerken kusma taklidi yaptım. Ben süt sevmediğim için kahve kreması kullanıyordum ve şekerden oldukça uzak duruyordum. Tatlı yemeyi bile hiç sevmezdim oldum olası. Çok nadiren antik kuntik malzemelerle yapılan çikolataları yerdim, bu kadar. Tüm şeker ihtiyacımı sağlıklı meyvelerden aldığım için de cildim bebek gibiydi. 

"Niye ki?"

"Eda!" diyerek beni uyardı Ceren. "Hatırlatayım güzelim, bugün oyun için sonuçlar açıklanacak. Biz üç farklı şekilde başvuru yaptığımız için seçilme ihtimalimiz oldukça yüksek."

Başımı yukarı aşağı sallarken onları umursamadım. "Şu söylediğiniz şey Instagram'dan çekiliş kazanma şansıyla eşdeğer."

Berk yüzünü buruşturup Ceren'e telefonundan bir şeyler göstermeye başladı. "Rapsodi... Rapsodi. Rapsodi! Kullanıcı adım bu olacak. Sence nasıl?"

Daha şimdiden kazanmış gibi heyecanlanmasına asla anlam veremiyordum. Ben her zaman olaylara rasyonel yaklaşan bir kişiliğe sahip olduğum için tüm bu heyecan çok fazla geliyordu. Heves kırmamak adına "Güzel." diye mırıldandım.

"Seninki ne olsun?" Ceren'e sormuştu bu soruyu. Bir süre düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra "Luna, nasıl fikir?" Başımızı aşağı yukarı salladık. Onun Ay'a olan aşkını bildiğimiz için aslında çok mantıklı gelmişti. Bu kadar kolay bulmalarına çok şaşırdım çünkü ben ne kullanacağımı bilmiyordum. 

Mesela Berk müzikle çok içli dışlı olduğu için kendisini yansıtan bir müzik terimi kullanmıştı. Gerçi Queen'in Bohemian Rhapsody adlı eserinden de etkilenmiş olabilirdi. Her şekilde Berk'e uygun göründüğü için kendimi düşünmeye başladım. Soru da gecikmemişti zaten.

"Sen ne kullanacaksın?"

Omuzlarımı indirip kaldırdım. "GizemliKimlik yapalım, tam senlik." dedi Berk alayla. Nedense Ceren de ona katılmıştı. 

"Hayır hayır, geçenki adam kadar gizemli değil bu kız. AdımıSenKoy yapmalıyız."  Önümdeki çay kaşığını Ceren'e fırlattım ama bu kez Berk dalgasını sürdürdü. 

"Bence AçılmayanTelefon da mantıklı."

"MaviMaserati olsun."

"La Casa De Papel gelir insanların aklına, olmaz. Tokyo çakması diye kızımla gezmelerine izin vermem." Kızım mı? Ben mi senin kızınım? O kadar hızlı konuşuyorlardı ki kendimi savunmak için harekete bile geçemedim. Yalnızca kahvemi içerek onları duymamayı umdum. 

"GidenGitmiştirGittiğiGünBitmiştir yapalım derdim de RaconSavar daha iyi. Bu kız çok iyi racon kesiyor."

"Türkçe karaktere izin var mı bilmiyorum." 

"Yav başlatma Türkçe karakterine şimdi de düzgün isim bul."

"Niye biz buluyoruz be? Kendisi bulsun."

"O kız ne anlar isimden?"

"Bak şimdi internette aratacağım. Güzel şeyler çıkar."

"Başlayacağım isminize şimdi." dediğimde ikisi de susarak bana döndü. Ceren elindeki telefonu masaya bırakırken Berk de ağzının görünmez fermuarını çekti. Gerçekten sinirlendiğimi anlamış olmalılar ki bir süre konuşmadılar. 

"Sence ne kadar kazanırız?" diye sordu Ceren bu kez. Soru mantıklı olduğu için onlara karşı çıkmadım, bu kez konuşabilirlerdi.

"Aslında olay ne kadar dikkat çektiğimizle ilgili olmalı. Diğer karakterlerden sıyrılıp öne çıkacak özelliklere sahip olmamız lazım. Sponsorlarla ilgilenirken de çok dikkatli olmalıyız. Doğru desteği almazsak bir boka yaramaz oyundaki başarılar."

Umarım Berk'in oyuncu olduğu takım seçilir, diye geçirdim içimden. Ceren oyuncu olursa oradan borçlu bile çıkabilirdik. Hele ben... Allah simülasyonlardan uzak eylesindi beni. Yine içimde bir taraf her şeyin çok heyecanlı olabileceğini söylüyordu. Sonuçta filmlerdeki gibi bir efsaneyi yaşamaya gidiyorduk. 

"Bence en kötü adam başı yüz bin kazanırız gibi duruyor." dedi Berk. Kahvem boğazımda kalırken Ceren de açmış ağzını bakıyordu. "Ne? Siz bu oyun işinde küçük paralar mı dönüyor sandınız?" Aynı anda kafamızı sallarken "Fesuphanallah..." diye mırıldanan Berk yerinden kalktı. "Beşiktaş maçı var ben salona gidiyorum." Ceren şaşkınlığını atar atmaz Berk'in peşine takılırken ben de sokağın görüntüsünü izleyip varoluşsal sancılar çekmeye devam ettim. 

"Aura..." diye mırıldandım bir an vahiy gelmiş gibi. Evet, Aura. Bu isim aklıma nasıl geldi bilmiyordum ama kulağa oldukça hoş geliyordu. 

"Aura."

Kullanıcı adım bu olacaktı. 

OYUN KAMPI: TURNUVA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin