14. BÖLÜM: EĞİTİMSEL MEVZULAR

657 60 3
                                    

Archangel, baş melek demekti. Aslına bakılırsa bu ismin anlamını bilmek şu an içinde bulduğum siktiri boktan durumu düzeltmiyordu. Daha oyun başlamadan ölmüştüm ve kendimi rezil hissediyordum. 

"Seni yeniden öldürmemi istemiyorsan, kalk bence." dediğinde az önce yattığım yerden doğruldum. Bana her ne içirdiyse oldukça enerjiktim. 

Liderin de, ona bu fikri veren beynini de...

"Rezilsin." dedim doğrudan. "İntikam mı alıyorsun?"

"Yok." dedi ama k harfini söylememişti bile. Üstümdeki tozları çırparken beni silahla vurduğunu anladım çünkü tek elinde bir tabanca duruyordu. Hayır, simülasyonda böyle acı çektiysem ve aklım çıktıysa gerçekte silahla vurulsam ne olurdu çok merak ediyordum.

Ölürdün, Aura.

Sus, iç sesim.

"Sana oyunu öğretmeye çalışıyorum. Sonuçta ben 14 yaşından beri bu oyunun yıldız takımındayım." Gözlerimi belertmeme rağmen devam etti. "Sen de yeni yetme bir oyuncu olarak benden bir şeyler kapmaya bak." O kadar rahattı ki göz kırpmıştı. 

"Saçmalık." dedim doğrudan. "Rakip değil miyiz?"

"Sence, sen benim rakibim olacak kadar iyi bir oyuncu olabilir misin? Hem de yalnızca bir ayda?"

Haklı olmasına lanet ettim ama yine de cevap vermedim. Tamam, birinci olmak falan derdim değildi. Biraz para toplayıp çekilecek kadar iyi oynasam yeterdi. Gerçi, şu senaryoda o bile çok zormuş gibi duruyordu. 

"Her zaman arkanı kolla." dedi. İlk kural buydu sanırım. "Madem ki herkes senin rakibin, ona göre davran." Yine tepkisizce onu izliyordum ki elindeki silahı bana uzattı. Uzanıp aldığımda görüş açımda bulunan çantada aynı silahtan bende de olduğunu fark ettim. Miraç gelip dengemi bozmasaydı şu an nasıl kullanacağımı ve o silaha nasıl erişeceğimi öğrenmiş olurdum!

Maserati'nin tekerleklerini patlatacağım Miraç. 

Ölümün benim elimden Miraç.

Senin de beynini yakacağım.

"Vur beni." dedi Archangel. Dikkatimi ona yeniden verip silahı doğrultuğum anda sırıtarak silahı aldı. Bacağıma öyle bir vurdu ki dizimin üstüne düştüğümde kafama yine silah dayamış haldeydi. 

"Birincisi, yakın dövüşte iyi değilsen silahı her zaman düşmanın senden alamayacağı mesafede tut. İkincisi, Archangel'a silah doğrultma."

Egosunu siktiğim.

Kendimi elinden kurtarıp yeniden ayağa kalktıktan sonra en az on kez daha yeri boyladım. Silahı elinden alabilseydim kendimi öldürüp simülasyondan çıkmayı bile düşündüm ama asla bana imkan tanımıyordu. Sanırım, gerçekten iyi bir oyuncuydu ve turnuvada beni öldürmekten kaçınmazdı. 

"Kalk artık." dedim karnımı saran bacaklarını iteklerken. Canım çıkmıştı, çok ama çok yorulmuştum. O da bacaklarını bırakıp "Yeter bugünlük." dedi. Bir anda kaybolduğunda oyun alanında yalnız kaldım. Nasıl gitmişti ki?

Aslına bakılırsa terk edilmiş gibi duran bir binanın pis bahçesindeydik. Koku alamıyordum ama çöp gibi koktuğundan emindim. Gri binanın yer yer camları kırılmıştı, kapıları yoktu. Altı katın altısı da çok izbe durduğu için binanın dışında antrenman yapmak işime gelmişti. 

Saniyeler sonra uyandığımda beni çıkaran kişinin Archangel olduğunu anladım. Az önce hissettiğim acıların tamamı yok olurken sağlam bir bedenle karşılaşmak huzura ermeme neden oldu. Gözlükleri çıkarıp yandaki masaya bıraktığımda Archangel kalktığı koltuğa yeniden oturmuştu. 

"Liderine söylerim." dedi. "Oyun içinde yakın dövüşe ihtiyacın var, sana tamamlaman gereken görevleri söylesin. Silahı düzgün kavrayamıyorsun bile, berbat haldesin."

"Başka?" dedim alayla. Ardından koltuğumdan kalkıp kendime dolaptan bir su çıkardım. Şişedeki suyu kana kana içtikten hemen sonra Archangel kalan suyu kafasına dikmişti. Benim su içtiğim şişeden. Resmen salya paylaşımı. 

Bir adım ötemde olmasına aldırmadım çünkü kaçarsam beni kesin kovalardı. Tek eksiğim turnuvada bir sapığın bana eşlik etmesi olurdu. 

"Şimdi dinlenebilirsin. Akşam yemekte görüşmeyiz ama çok özlersen odamı biliyorsun." Yanağımdan uzanıp bir makas aldıktan sonra dışarı çıkmasını izledim. Nefesimi bırakarak kendimi kalktığım yatağa geri attım. Bu kez elimde bir tablet de vardı, içinde bulunan bireysel oyun görevlerini okurken Archangel'ın ne demek istediğini anladım. 

Oyundaki görevleri tamamlamak sahip olduğumuz yetenekleri arttırıyordu. Mesela bir hedefi 12'den vurmak silahları profesyonel kullanmamızı sağlıyordu. Bir kişiyi çıplak elle öldürmek de yakın dövüşte çok iyi olacak puanları kazandırıyordu. Bu puanlar rozet haline geliyor, rozetler de bizim oyuncu seviyemizi arttırıyordu. Yani simülasyondaki yeteneklerimizi simülasyonda kazanıyorduk, oyun oynarken. 

Kendi profilime girdikten sonra sahip olduğum iki rozeti gördüm. Bunlardan ikisi de bakır rozetlerdi ki neredeyse işlevsizdi. Sanırım Archangel ile olduğum zaman diliminde kazanmıştım çünkü yalnızca şu kadar rakiple dövüş falan diyordu. Biri yakın dövüşle ilgili olan Yumruk rozetiydi, diğeri de Hedef isimli silah rozetiydi. 

Bu oyun ne zaman bitecekti?

Günün planlamasında akşam yemeği, hemen sonrasında bir lider konuşması vardı. Luna'nın profiline girip ona mesaj atarken acaba mesajlar okunuyor mu diye düşünmeden edemedim. Paranoyak mı olmuştum? 

Mesajları Miraç da okuyor muydu? Sonuçta oyun kurucu olsam ben herkesin mesajını okurdum. Sanırım o da benim merak duygumla alakalıydı ama sonuçta kim okumak istemezdi ki?

"Odama gelmek ister misin?"

"Nasıl sponsor kazanacağımızı öğreniyorum aşkım, sana yazarım."

"Oyun kurucuları nasıl tavlayacağımızı da öğren." 

Mesajıma ben bile yüz buruşturdum ama umarım Miraç bunları okuyordur. 

"O iş biraz zor. Öğrenirim."

Gelen kutusuna girdiğimde okunmamış bir mesajın Rapsodi tarafından atıldığını gördüm. 

"Liderin yanındayım, sana rozet kazanma planlaması yapıyoruz. Yarın sıkı bir gün olacak. Planı yollarım."

Herkes bir şeyler için uğraşırken ben de gözlerimi kapatıp yemeğe uyanmak için alarm hazırladım kendime. Umarım rüyamda beni rahat bırakırdı bu Oyun Kampı. Aksi türlü buradan sağlam kafayla çıkamazdım. 

OYUN KAMPI: TURNUVA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin