"Dalga geçme benimle." diyebilmiştim yalnızca.
"Sakin ol, nabzın hızlanıyor. Sana ulaşamadıkları için birazdan uyandırırlar." Gözlerimi belerttim. Hayır yani tek derdimiz benim nabzımın artmasıydı, öyle mi? Ulan senin burada ne işin var, önce ona cevap versene?!
"Miraç!"
"Maserati." diye düzeltti beni. "Oyundaki adım bu."
Adımı sen koy, demişti.
"Ne yani? Sen de mi oynayacaksın? Ya hayatıma girdin, yetmedi bir de oyunuma mı girdin? Ne istiyorsun benden ya?" Cırladım, tam anlamıyla cırladım. Sesim öyle tizdi ki utanmasam yüzümü buruşturacaktım.
"Az önce oyun kurucuyum demiştim, benim oyunum yani. Senin değil."
"Vay anasını..." dedim bir anda. "Buraya beni zorla sokmadıysan benim adım da Aura değil!"
"İyi iyi, alışmışsın şimdiden." Sinirden delirmek üzereydim. Bu adam beni delirtmek üzereydi.
Allah'ım, sana gelmeme çok var mı? Eğer varsa ben sırayı öne çekmek istiyorum. N'olur Allah'ım kurtar beni bu adamdan.
Elimi saçlarımın arasına atarak çekiştirmeye başladım ama çok da kendime gelemedim. Ne çok isterdim bir nisan şakasının ortasında kalmayı. Kimseye kızmazdım bile bunu yaptıkları için. Üstüne oyun çok iyiydi, bir daya yapmayın ama diye alınlarından bile öperdim.
Sakinleşmem lazımdı.
"Sakin ol." dedi o esnada Miraç.
E ama sen sakin ol dersen ben nasıl sakin olabilirim ki?
"Ya delirtme beni! DELİRTME!"
Ellerini havaya kaldırarak bir adım gerilediğinde gülmek üzere olduğunu anladım. Uyanmam lazımdı, acilen uyanmalıydım. Adamın beynimin içinde olması asla kabul edilebilir değildi. Hani biz aşmıştık bunları? Oturup kahvaltı bile yapmıştık ya, ayıp değil mi?
"Sana biraz zaman vereceğim." dedi Miraç. "Sen de beni gördüğünü kimseye söyleme ki diksalifiye olma. Gerçi inanmazlar ama yine de seni oyundan çıkarırlar."
"Bana ne? Ya asıl sana ne?"
"Aura, Aura, Aura..." dedi bıkkınlıkla. "Bu kadar hırçın olmamalısın. Para için buradasın, biliyorum. Elenirsen boşuna gelmiş olursun, değil mi?"
Zaten kimseye söylemeyi düşünmüyordum. Keza, şizofren etiketi yemek için çok gençtim. Allah'ın da beni yanına alma planı yok gibiydi zaten. Bari aklı başında bir deli gibi durarak yaşama tutunmaya çalışmalıydım.
"Beynimin içine bir daha girme." dedim sakin görünmeye çalışarak.
"Buna söz veremem."
"Siktir git Miraç!" diye cırladığımda dayanamamış olacak ki gitti. Hayır, ben gitmiştim. Çünkü şu an gözlerimi açıyorum ve karşımda Rapsodi'yle birlikte üç doktoru görüyorum. Işığa hassaslaşan gözlerimi kırpıştırdıktan sonra "Her şey yolunda." dedi Rapsodi.
Aynen, yolunda. Ama bok yolunda.
"Bir sorun oluşmuş, sana bağlanamadık ama senin alana gitmiş olman lazımdı. Korktun sanırım, o yüzden uyandırdık."
"İyiyim." dedim sandalyeden kalkarken. Doktor Doremi ekranda gördüğü birkaç bilgiyi tablete aktardıktan sonra liderin de odada olduğunu gördüm.
"Bunu raporlayacağım, merak etme." Ah, meraktan çatlamıştım ben de. Asıl sen merak etme. Başımda deli çakması bir adam var altı üstü, kafamın içinde benimle dalga geçip durdu. Bence sen merak etme, çünkü o hala sizi kovmayı düşünmeyen bir oyun kurucu!
Derin derin nefesler alırken bana uzatılan suyu tek seferde içip bardağı yeniden uzattım. Bu işe alışmam zaman alacak olmalıydı. Gelmek başlı başına bir hataydı zaten ya, neyse.
"Yemeğe kadar dinlen." dedi Lider. Odadaki herkese çıkmasını söyledikten sonra tek başıma kalmış, çift kişilik ultra rahat yatağıma kırılmıştım. Uyumaya bile korkuyordum Miraç oraya da gelecek diye. Neyse ki kapı çalmıştı da uyumama gerek kalmadığını anlamıştım.
Ancak gördüğüm kişi Archangel'dı.
"Hiç iyi bir komşu değilsin, Aura."
Sanırım Miraç'ı görmeyi tercih ederdim.
Bana müsait olup olmadığımı sormadan içeri daldığında derin derin nefesler aldım. En sonunda kalbim bunca aksiyona dayanamayıp kriz falan geçirecekti de insanlar beni azat edecekti. Başka türlü belalardan kaçışım yoktu.
"Niye geldin?" diye sorduğumda 32 diş sırıttı.
"Yardım lazımmış." dedi alayla. "Lider seninle konuşmamı istedi, sonuçta en iyi oyunculardan biri benim. Eh, sana yardım etmek de benim birinci önceliğim."
Simülasyon koltuklarından birinin önünde durup eline gözlüğü aldığında başımı iki yana salladım ama hiç kaçışım yok gibiydi. "Otur otur, yemem seni." dediğinde geçip koltuğa oturdum. Az önce çıkan gözlükleri yeniden bana takarken "Hemen arkandayım." demişti. Daha ben olanları anlayamadan uyuduğumda gözlerimi açmam saniyeler sürdü.
OYUN MODU: EĞİTİM
OYUNUN BAŞLAMASINA KALAN SÜRE: 3, 2, 1.
OYUN BAŞLADI."
İlk duyduğum silah sesiyle beraber yere yığılmam bir oldu. Sırtımda bir şey öyle çok acıtmıştı ki gerçekten öleceğimi falan sandım. Gözlerimden yaşlar akıyordu, tüm sinirlerim yalnızca o bölgede toplanmış gibi olduğunda inleyerek gözlerimi sıktım. Elimin altındaki toprak da yumruğumun içine sıkışarak nasibini almıştı.
Daha ne olduğunu anlayamadım abi n'oluyor?!
DAHA BAŞLAMADI BİLE OYUN!
"Kalk kalk." dedi Archangel'ın sesi. Ağzıma bir şişe dayadığında her yere dökerek içmiştim ki hissettiğim acı saniyeler içinde kayboldu. Kendimi sırtüstü attığımda yukarıdan yukarıdan bana nasıl alayla baktığını gördüm. "Arkadayım derken bana güven demedim, arkanı kollamanı söyledim." dediğinde gözlerimi kapattım.
Bu turnuva benim başıma belaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN KAMPI: TURNUVA (+18)
ActionAura, henüz kampa katılmadan önce bile bir şeyler olacağını seziyordu. Ancak bu kadarını kimse tahmin edememişti. Oyundaki botlar, aslında sonsuza dek uykuya yatırılmış gerçek insanlardı ve sahte oyun kurucularla gerçek oyunkurucu arasında büyük bi...