6. BÖLÜM: TEBRİKLER

798 68 11
                                    

*Kitapta her 10 bölümde bir seviye atlanacak. Yani 10. bölümde kampa giriş yapılacak.

Uzun bir soluk aldım. Ne zamandan beri nefesimi tuttuğumu bilmiyordum ancak bu şey ellerimi titretmeye yetmişti bile. Dışarıda bana ismini bile bahşetmeyen o adamın olduğundan emindim. Sorun şuydu ki telefonun açılması ve onun gelmesi bir tesadüf müydü? Gerçekten dışarıda mıydı? Buraya neden gelmişti?

"Eda!" diye odaya bodoslama giren kişi Ceren'di. "Sanırım o adam hayal değilmiş. Aşağıda mavi bir Maserati duruyor."

Benim kadar şaşkın olduğundan emindim. Ancak kıpırdamıyor oluşum Ceren'i germiş olacak ki omuzlarımdan tutup beni sarstı.

"Eda! Eda, sana diyorum. İyi misin?" Başımı zor da olsa salladığımda elimde açık olan telefonu gördü. Korkmamın asıl nedenini anlamış olacak ki bir süre o da öylece kaldı. Elinde bir bardak suyla içeri giren Berk bana birkaç yudum içirmeye çalıştı. Yutkunmak daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı.

Ama yerimden kalkabildim. Üzerimdeki kıyafetlere aldırmadan ilk bulduğum botları ayağıma geçirip dışarı çıkmaya hazırlandım. Anahtarı, kendimin ve o adamın telefonlarını almayı unutmadım.

"Ben de geliyorum." diyen Berk'i dinlemeden koşar adımlarla merdivenleri aşıp dışarı çıktım. Gerçekten oradaydı. Titrememi yok sayarak yolcu kapısını açıp içeri bindiğimde beni gülümseyen bir surat karşıladı. Ancak ben bir ölü gibi durduğuma emindim.

"Uyandırmadım ya?" diye sordu. Uyanık olduğumu bildiğine yemin edebilirdim ama hiçbir kanıtım yoktu.

"Kimsin sen?" diye sormaya başladım. Hemen ardından Berk'in "Eda in hemen aşağı!" dediğini duydum. Oysa ki çoktan emniyet kemerim takılmıştı. Bunu duyan yalnızca ben olmadığım için araba hareket etmeye başladı.

"Durdur arabayı!" diye bağırdım. Oralı olmadı. "Sana durdur dedim! Bu yaptığın adam kaçırmaya girer! Nereye götürdüğünü sanıyorsun? Hemen arabayı sağa çek!"

"Biraz sakin ol!" demesine aldırmadan yandaki kapıya asıldım ama ne zaman kilitlendiyse, açılmamıştı. Hemen sonra hızlandığını hissederek elimi direksiyona attım ancak emniyet kemeri o kadar sıkıydı ki direksiyona ulaşamadım. Tek yapabildiğim şey bacaklarımı kaldırıp ona tekme atmak oldu ki beni tek eliyle itekleyip eski halime dönmeme neden oldu.

"Bi' dur!" dedi. "Kaçırdığım falan yok seni. İneceksin birazdan bekle!"

Onu dinlemeyerek bağırıp çağırmaya devam ettim. Gözümle bir süre camı açan tuşu aradım ama kapıda yalnızca kapının açılmasını sağlayan bir kol vardı.

"İmdaat! İmdaaat!" diye hayırkırarak ona yeni bir tekme savurdum. Direksiyonu yalnızca sol eliyle tuttuğu için hiç tereddüt etmeden ayağımla direksiyonu itekledim. Ancak bir tuşa bastıktan hemen sonra iki eliyle birden bacaklarımı tuttu.

"Eda!" dedi. Al işte, adımı da öğrenmişti Berk yüzünden.

Öncesinde bilmediğini bana kim söyledi ki?

"Durmazsan çok kötü şeyler olacak!" dedi bir süre sonra. Kollarımı ve bacaklarımı sabitleyerek üstüme doğru eğildiğinde fark ettim. Arabayı kim kullanıyordu? Dehşet saçan gözlerimle ona bakarken "Kaza yapacağız, bırak beni!" diye hayırdım. "Direksiyonu tut, öleceğiz!"

Ciddiyetini bir kenara bırakıp gülmeye başladı. Niye olduğunu anlayamadım ama bu durum beni daha çok germişti. Sanırım şizofrendi. Akıl hastasıydı, sağlıklı değildi. Aklım çıkıyordu. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki ölümün bu kadar yakın olacağını düşünmek beni dehşete düşürdü. Gözlerimin dolmasına engel olamadım.

"Lütfen, bırak beni."

Onunla sakince konuşmam işe yaramış olacaktı ki gülmeye ara verip bacaklarımdaki ellerini çekti. Hemen ardından mengene gibi kollarımı saran büyük elini de bedenimden uzaklaştırıp koltukta arkasına yaslandı.

Araba yaklaşık otuz saniye sonra durduğunda ellerim kalbimin üstünde ona bakıyordum. Yere ne zaman düştüğünü bilmediğim telefonun sesini de o zaman fark ettim. Eğilip alamıyordum çünkü emniyet kemeri gerçekten çok sıkıydı, üst bedenimin koltuktan ayrılmasına imkan tanımıyordu.

"Otomatik pilot devreye girdi, araç kontroldeydi." Gözümden ne zaman aktığını bilmediğim yaşların yanağımda soğuyordu. Sakince konuşması beni de sakinleştirmeye başladı ancak hala bu arabadan nasıl çıkabileceğimi düşünüyordum. Yan tarafından bir şişe su çıkarıp bana doğru uzattı.

"İç şunu da sakinleş." dedi. "Nabzın çok hızlı."

Bunu nerden bildiğini soramadım ama suyu alıp birkaç yudum içtim. "Benden ne istiyorsun?" diye soran sesim oldukça titrekti.

"Bu kadar korkacağını düşünmedim. Sakin ol. Yalnızca konuşmak istemiştim seninle. Arkadaşın olay çıkarmasın diye arabayı sürmeye başladım."

Beni öldürecek gibi durmuyordu. Tamam, daha sakin olabilirdim ama HANGİ AKLA HİZMET BUNU YAPABİLİRDİ?

"Ya sen manyak mısın?" diye cırladım bir anda. Sesim o kadar tiz çıkmıştı ki tek eliyle bana yakın olan kulağını kapattı. "İNDİR BENİ HEMEN ÇÖZ ŞU KEMERİ!"

"Sakinleşirsen onu da yapacağım." dedi. Sabır dilenir gibi bir hali vardı.

"Bırak beni." dedim bir kez daha. "Ne isteyebilirsin ki benden?"

Alayla başını sağa sola sallarken elimdeki tek silah olan şişeyi ona fırlattım. Refleksleri o kadar müthişti ki şişeyi havada kapıp eski yerine koydu. Sonra kendi emniyet kemeri açıldı ve daha rahat şekilde bana doğru döndü. Yeniden saldırmaya başlayacağım ilk anda da ellerimi ve bacaklarımı tıpkı az önceki gibi tuttu.

Kahretsin, çok güçlüydü. Daha fazla hareket edemeyeceğimi anlayınca güç kullanmayı kestim ama o ellerini gevşetmedi bile.

"Sakin ol, senden bir şey istemiyorum. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yok. Sadece sakin ol, beni dinle."

Zorla yutkundum. Gözleri o kadar derin bakıyordu ki ister istemez "Derin nefes al şimdi." diyen sözünü dinleyip nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Yeniden konuşamayacak kadar gergindim.

"Seni buraya tebrik etmek için çağırdım." dedi usulca. "Turnuvaya seçilmişsin, tebrikler."

OYUN KAMPI: TURNUVA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin