19. BÖLÜM: DAHA BAŞLANGIÇ

592 60 32
                                    


Heyecanlandım. Neden heyecanlandığımı bilmiyordum ama panelde Maserati yazısını görmek karnımı karıncalandırmıştı. Diğer yandan, aklıma oyunu oynamayı beceremediğim için nasıl rezil olacağım gelince kafayı yiyeceğimi düşündüm. Umuyordum ki nasıl bir oyuncu olduğumdan ziyade yalnızca benimle ilgileniyordu, yoksa oyunu da oyundaki hisselerini de yakardım onun. 

Yakamazdım. 

"Kızım önüne baksana." dedi Tower. Yeniden başımı geriye çevirip acaba hangi siyah camın arkasında olduğunu düşündüğüm Miraç'ı unutmaya çalıştım. 

"Burada sıkışacağız." diye mırıldandım. Oyunculardan kalanları silah konusunda oldukça iyi duruyorlardı ve ben bu atışlarla bu gece nah sponsor bulurdum. 

"Sağa doğru koş, seni korurum." dedi Tower. 

"Mirket'i niye kimse korumadı?" diye sorduğumda bana sen ciddi misin, bakışları attı. Neden böyle baktığını anlamadım ama yine de "Gidiyorum." dedim ve yerimden çıkıp sağ tarafa doğru koşmaya başladım. Buradaki ilk kolonun arkasına geldiğimde keşke kulaklıktan yardım alma şansım olsa diye düşünmüyor değildim. 

Bari bizim ekip kazansaydı.

"Aura! Arkanda!" diye bağırdı ancak ben arkamı dönene kadar oyuncunun biri silahı yüzüme doğrultmuştu. Refleks olarak eğildim ve boya tüpünden çıkan kurşun Tower'a isabet etti. Tower yere düşerken ben şoktan çıkıp elimdeki tek silahım olan bedenimi kullanmaya çalıştım. Erkek oyuncuya yapabileceğim en iyi hareket tekme atmaktı ama canının yanmayacağını biliyordum, zira sprey sıkmışlardı. En azından dengesini bozabilmek için diz kapağına bir tane geçirdiğimde sendelemişti. O esnada elindeki silahı alıp dan diye ateş ettim. 

Hem de iki kere. 

Oyuncu yere yığılırken ekran bir kez daha yanıp söndü ama bakamadım. Archangel beni tuttuğu gibi bir duvara iteklediğinde sırıtıyordu. 

"Ne cevherler varmış sende? Şaşırttın beni." dedi. Ancak o kadar yakındı ki neredeyse bedenini bedenime sürtecekti. 

"Geri bas." diye uyardım onu. Çapraz gülüşünü bana bahşederek birkaç kişiye daha ateş etti. 

"Beş kişi kaldık." dedi sonunda.Boya tüpleri tamamen bittiği için bendeki yedeği çıkarıp ona uzattım. 

"Oyunda sana silah atarım bunun için." demişti. Göz devirerek kendisine baktığımda "Eğitimde dövme yeter." diye mırıldandım. Simülasyonda bile acı çekerken burada çekmiyor oluşumuz kafamdaki tilkileri uyanışa geçiriyordu. 

Bugün, bu gece, tam olarak neden dikkatli olmam gerekiyordu? 

Kısa süreliğine de olsa Miraç'ı unutabilmenin mutluluğunu tadarken "Artık dört." diyerek yeniden bedenini bana yapıştırdı Archangel. 

"Yapışma bana." dedim gözlerine aksi aksi bakarak.

"Bir santim bile geri gidersem vurulurum." 

Bundan bana ne, diyemedim tabi. Adam oyunda ben ölmeyeyim diye sabahtan beri korumalığımı yapıyordu. 

"Bir çıkalım da, göstereceğim sana nasıl adam vurulacağını." diye mırıldandım ağzımın içinde. 

"Hadi Aura, hoşuna gitmediğini söyleme." dedi. 

Hoşuma gitmiyordu, gitmiyordu çünkü kendimi yalnızca kötü hissediyordum. Bu kötü hissetmenin asıl sebebinin de sanırım Maserati'nin burada, yukarıdaki camlardan birinin arkasında beni izliyor oluşundan kaynaklıydı. Odada öpmeye çalıştığında Maserati yoktu ama konumuz bu değildi zaten. 

Ekran yeniden yanıp söndü. 

"Onu göremiyorum." dedi Archangel. "Geriye bir tek Maske kaldı." 

Maske mi? İnsanlar ne biçim kullanıcı adları buluyordu böyle? Hoş, benimki de çok normal değildi ama olsundu. 

"Tanıyor musun onu?" dediğimde başını salladı. 

"Ezeli rakibiz." 

"Desene, yakında en iyi dostum olacak." Gözlerini üstüme dikerken şakasının bile sinirlendirdiğini anlamıştım. Bu iyiydi, çünkü Maske ile gerçekten tanışmayı düşünüyordum. 

"Archangel dersem çık, Aura dersem çıkma!" diye bir ses duyduğumda "Yok artık." dedim. Archangel bana şaşkın şaşkın bakarken "Bu adam çok eğlenceli." diye devam ettim. Tam o esnada arkamdaki kolona atılan ateşi hissederek ağzımı açmıştım ki Archangel eliyle ağzımı kapattı. Sessiz kalacağımı anladığında usulca silahını kaldırdı ve sağ tarafa doğru yöneltti. Bedenini de sağa çevirip dışarı çıkmaya hazırlandığında soldan gelen oyuncuyu gördüm. 

Uzun boyu, yarı çıplak vücudu ve sergilediği kaslarla aklım nasıl başıma geldi bilmiyordum ama bir anda kendimi Archangel'ın önüne atarak elimdeki silahı ateşledim. 

İnsanların neden yere düştüğünü anlamıştım çünkü Maske ile beraber ben de yere düşmüştüm. Bu saatlerin içinde her ne varsa, gösterge sıfıra indiği an resmen elektrik akımı vererek dengemizi bozuyordu. Refleks olarak yere düşüyor, bu his geçinceye kadar da kalkamıyorduk. 

Acıyla inlediğimde ekranda üç yazı belirmişti. 

Maske oyundışı!

Aura oyundışı!

2. Ekip oyunu kazandı!

Renkleri sürekli olarak değişen mavi ve mor ışıklar yanıp sönmeye başladığında Archangel elini uzattı ve yerden kalkmama yardımcı oldu. 

"Kazandık." dedim inanamaz gibi. Yani ben kazanmış bile sayılmazdım aslında ama o son yaptığım hareketin baya iyi olduğunu kabul etmek lazımdı.

"Kazandık." dedi Archangel benim heyecanıma kesat oldukça normal bir tonda. Bedenimde hala sızı devam ettiği için birkaç yavaş adım atmıştım ki Archangel beni pat diye kucağına aldı. Tam da bu esnada çığlık atarken buldum kendimi. Salondaki herkesin bize baktığına yemin edebilirdim çünkü Archangel beni neden kucağına almıştı Allah aşkına!

"İndir beni!" diye cırladım. 

"Cık." dedi dilini damağına götürüp şaklatarak. Gözlerim istemsizce dudaklarına kaydığında rahat hareketlerle beni götürmeye devam etti. 

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? İndir beni. İndir vallahi çığlık atarım! Archangel! Biraz ciddiye alır mısın? Gülmesene!"

Tüm manyaklar mı beni bulur? 

"Sana sponsor ayarladım kızım." dedi gözleriyle Ceren'i gösterirken. Sıkıntı şuydu ki, Ceren'in etrafında tam yedi kişi vardı.

YEDİ.

"Ne?" diye kalakaldığımda yürümeye devam edip beni bulduğu yüksek bir yere oturttu. 

"Bu daha başlangıç." Uzanıp bileğimdeki saati çıkarmaya başladığında şok geçirmiş halde Ceren'in bulunduğu yere bakıyordum. "Archangel'ın sevgilisi olacaksın daha, sen sponsoru o zaman gör."

Ne?



OYUN KAMPI: TURNUVA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin