Bu gün cumartesiydi ve biz Mustafa ile ilk gerçek buluşmamızı gerçekleştirecektik. Yani anlarsınız ya sevgili olarak. Aslında ne yapacağımızı konuşmamıştık ama Mustafa'nın kardeş derdinden biraz uzaklaşması için değişik şeyler yapmalıydık. Çocuğu resmen çökertmişti yeni geken kardeş. Mustafa'yla buluşacağımız yere gelince beni beklediğini gördüm.
"Merhaba." A'ları uzatarak söyleyince güldü.
"Merhaba."
"Ee ne yapıyoruz?" Yolda yürümeye başlayınca sordum.
"Sinema?"
"Çok klâsik." Dedim.
"Bovling?"
"Topları kaldıramıyorum ben."
"O zaman hamburger yemeğe gidelim?"
"Çok sağlıksız." Bana artık bir şeyi beğen dermişcesince yandan bir bakış attı.
"Kokoreç yemeğe gidelim." Dedim aklıma ilk geleni.
"Iyy Buket ilk buluşmamız kokoreç mi yemeye gidelim?" Doğru, haklıydı. Ben de ne diye diyorsam? Bir kere yedin,beğendin, tamam,uzatma işte.
"Haklısın ama ben bir kere yedim. Mükemmeldi tatı."
"Saçmalama hayvanın dışkısının geçtiği yeri mi yiyeceğiz?"
"Sanki kasaptan aldığın sucuk başka bir şeyin içine doluyor."
"Daha fazla hayvanın sindirim sistemini konuşacaksak bir parka falan oturalım." Dedi Mıstık.
"Üff! Sende." Kısa süre sonra geldiğimiz yer bir lahmacuncuydu. Ne güzel lahmacunlar gömülürdü şimdi. Mıstıfa sen ne güzel şeysin çocuk.
"Bence erkek olacak. Bak şu pipisi." Siparişleri verince Mustafa telefonuna çektiği ultrason fotoğrafını bana gösteriyordu. Daha iki aylık bile olmayan çocuğun erkek olduğunu ve pipisini gördüğünü iddia ediyordu.
"Mustafa, daha çok küçük. Sadece bir nokta gözüküyor orda. Kalp atışları bile daha duyulmaz ki." Kardeş fikrine alışmış gözüküyordu.
"Doktor da öyle demiş. Ama maşallahı varmış benim kardeşimin." Bir kaç gün önce istemediğini söyleyen Mustafa şimdi övünüyordu. Lahmacunlar gelince salatayı arasına sarıp yedim.
"Şimdi ben başka şehirde okursam kardeşimin büyümesini göremeyecek miyim?" Derin bir nefes aldım. Birinin Mustafa'ya sonradan görme olduğunu söylemeliydi. Hani bir deyim vardır ya ' şey görmemişim oğlu olmuş tutmuş koparmış' Mustafa'nın durumu da oydu işte. Üniversite muhabbeti yaparken bir anda kardeşiyle ayrılacağı geldi aklına.
"Onu da götür yanında."
"Ama küçük olacak."
"Burda bir yerde oku o zaman."
"Çok mantıklı." Bu hallerinde gülesim geliyordu. Kesinlikle ona acı gerçekleri söylemeliydim. Bebek doğduktan sonra geceleri uyutmayacağını, haftada bir gördüğü yeğeni gibi olmayacağını...
"Sen seneye ne yapacaksın?" Diye sorunca ona baktım.
" Sanırım eşit ağırlık seçerim. Fizik yapamıyorum. Biyoloji de az çok işte."
"Kimya peki?"
"Ayıptır söylemesi üzerime tanımam." Lahmacunlar bitince hesabı Mustafa ödemişti. Her ne kadar istemesem de başka zaman da benim ısmarlayacağımı söyleyerek gitti.
"Ee şimdi ne yapacağız?" Yine sokaklarda boş boş geziyorduk. Biraz daha yürüyünce karşıda arkadaşları ile konuşan abimi gördüm. Mustafa'yı hemen yan sokağa çektim ve onun ne oluyor gibi sorularını cevapsız bıraktım.
"Abim oradaydı."dedim dehşete düşmüş gibi.
"Yani,ne olmuş? Bizi görse bir şey olmazdı." Yüzünün iki yanından tutup konuştum.
"Sen çok iyi niyetlisin Mıstık. Seni harcarlar." Yüzündeki ellerimin üstüne ellerini koyup o da konuştu.
"Sen harcayacaksan sesim çıkmaz." Mustafa yapma böyle şeyler jojuk. Düşersem kalkamam.
"Mustafa yapma böyle. Düşüp bayılırım şuraya."
"Yani aslında o kadar aksiyondan sonra bu bir şey değil gibi."
"Sen öyle san." Dedikten sonra ellerimi yüzünden çektim. Ben ellerimi çekince o da fırsattan istifade ederek elimi tuttu.
"Madem istikamette abin var,biz de tersine gideriz." Biraz daha yürüdükten sonra ne yapacağımıza karar vermiştik.
"O zaman rotamız Anıtkabir." Aslında daha önce bir çok kez gitmeme rağmen Mustafa ile sanki ilk defa gidecekmiş gibi heyecanlandım. Anıtkabir'e gelince Mustafa ile aslan heykellerinin orada fotoğraf çekindik. Anıtkabir'i gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık.
"Biraz yorulduk ama güzeldi." Dönüş yolunda Mustafa'nın dediğine güldüm.
"Evet. Bence tekrarlamalıyız."
"Tabi bir daha ki sefere planlı olmalı." Dedikleri ile ikimizde güldük. Gerçekten de her şey spontane gelişmişti. Durağa gelince Mustafa'ya baktım. Sanırım ayrılık vakti gelmişti.
"Seni evine bırakacağım."
"Hiç gerek yok. Otobüsten inince iki dakikalık yol." Yolunu benim için uzatsın istiyordum.
"Olmaz öyle şey."
"Olur olur." Derken onun otobüsü gelmişti. "Hadi otobüsün geldi. Hadi Mustafa. Söz bir dahakine bırakırsın beni eve." Tereddüt etsede yanağımdan öpüp eve gidince aramamı söyledi.
Eve gidince annem salonda oturmuş boş boş kapalı televizyon ekranına bakıyordu. Yanına yaklaşıp tam olarak ne yaptığına bakmak istedim ama birden hareket edip bana dönünce korktum.
"Anne ya! Ne yapıyorsun burada böyle?"
"Anne ya anne. Sen neler karıştırıyorsun bakalım küçük hanım?"
"Ne karıştıracağım ya! Altı üstü dışarı çıktım." Annem bana 'doğruyu söyle yoksa yakarım çıranı' der gibi bakınca dökülmek zorunda kaldım.
"Babam yada abim evde mi?" Hayır manasında kafasını sallayınca yanına oturdum.
"Biri var. Yani biraz normal arkadaştan başka." Tepkisini ölçmek için yüzüne baktım.
"Sevgilin mi yani?"
"Tam olarak öyle değil. Yeni görüşmeye başladık. Daha ilk buluşmamız bu gün." Her halt anneme söyleyen biri olarak bunu söylemekte geç bir kalmıştım.
"Yavrum daha küçüksün sen."
"Karşı mı çıkacaksın, istemeyecek misin?" Telaş ile sorunca gülerek baktı bana.
"Görüş tabi de çokta hızlı olmasın. Arkadaş arkadaş devam edin bir süre." Ah anne kızın neler yaptı bir bilsen. Hiç bu kadar sağ duyulu ve anlayışlı olmazsın vallahi. "Ee ne yaktınız bu gün anlat bakalım."
"Anıtkabir'e gittik. İlk önce karnımızı doyurduk ama."
"Kaç yaşında, aynı sınıfa mı gidiyorsunuz, adı ne?"
"Aynı sınıfa gitmiyoruz anne. O on birinci sınıf. Adı da Mustafa Emre." Tam bir şey diyecekken kapı açıldı. Babam içeri girince marketten geldiğini gördüm. Hemen elindeki bir kaç poşeti almaya çalıştım. Bana vermeden mutfağa gitti. Ben de boş verip Mustafa'ya mesaj attım. Yemek yediğini söyleyince rahatsız etmek istemedim. Ben de duşa girdim.
Yazdığım gibi atıyorum. Umarım yazım hatası falan yoktur mxbskska.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan B /Yarı Texting (Tamamlandı)
Чиклит[Bayan B]: Saçını bi sağa bi sola savuruyorsun ya [Bayan B]: Baka, baka doyamıyorum [Bayan B]: Gözünü süze, süze; havalı, havalı [Bayan B]:Gülünce hayran oluyorum [Bayan B ]: Yine ben. N'aber yakışıklı.