Final

68 3 0
                                    


Terleyen ellerimi üstümdeki beyaz saten sabahlığa sürttüm. Kuaför son dokunuşları yaparken aynadan kendime baktım. Yüzümdeki ağır makyajı en son abimin düğününde yapmıştım. Şimdi kendi düğünüm için süsleniyordum. Evet yanlış duymadınız ayol. EVLENİYORUM. Gelin odasına giren çıkanın haddi hesabı yoktu. Lakin Mustafa'yı Yasemin ve Suat gayet iyi püskürtüyordu.

Geçen bu zamanda Mustafa bilgisayar mühendisliği okumuştu, bense nasıl kazandığımı anlamadan psikoloji tutturmuştum. Üniversiteyi ayrı şehirlerde kazansakda bir şekilde bu güne gelmiştik. Mustafa askere gitmeden önce de nişanlanmıştık.

"Gelinliğini giy istersen artık. Damat evlenemedem tımarhanelik olacak yoksa." Kıkırdayan kuaförüme baktım. Zaten heyecan had safhada be kadın,ne diye söylüyorsun böyle şeyler.

"Giyeyim değil mi? "Olumlu anlamda kafa salladı. Herkes odadan çıkınca Yasemin ve annem kaldı. Annem duygusal bir bebek olduğu için yardım etme işi Yasemin'e kaldı.

"Kız bana bak giydin değil mi çamaşırları? Bak onları özellikle aldık haberin olsun." Yanaklarım kızardı. Her ne kadar bunu söyleyen yakın arkadaşım da olsa edep yahu.

"Sana ne be." Demem ile bağladığı kurdeleyi sıkınca nefessiz kaldım.

"Dur sen dur. Şu kurdeleye kırk düğüm atayım da görün." Omuz silktim.

" Ben de makas ile keserim." Dedim.

"Mesele kesmek değil yavru ceylan.  Mesele damat beyin sabrını ölçmek."

"Ben yeterince ölçtüm sabrını Yasemin."

"Aman tamam. " Aynadan kendimi süzdüm.  Arkamdan gözleri yaşlı annem belirdi. Elinde ince, uzun, kadife kutuyu fark ettim sonra. Kutunun kapağını açıp içindeki bilekliği çıkardı.

"Anne." Daha da fazlası çıkmadı ağzımdan. Bilekliği takıp elimi tuttu.

"Küçük bir hediye. Özlersin, bana ulaşamazsın. O zaman bakıp beni anarsın." Ne demek istediğini anlayınca boğazım düğümlendi. Nefes almak için etrafa bakındım ama Yasemin çıkmıştı. O sırada kapı açıldı önde babam arkadan abim girdi. Abim gelip sarıldı sonra babam hepsini odadan kovdu. Beni de koltuğa oturup yanıma oturdu.

"Seni kucağıma aldığım günü öyle net hatırlıyorum ki. Dört kiloya yakın doğmuştun. Küçük top gibi yanakların  vardı. O zaman da üstünde beyazlar vardı, yirmi beş sene sonra da beyazlar var." Gözlerim dolunca yukarı doğru baktım. Babam o sıra iç cebinden altın kutusu çıkardı.

"Annen takı toka bir şey al hediye dedi   ama ben almadım. Bu altınları al kimsenin bilmediği bir köşeye koy. Dünyanın binbir türlü hali var kızım. Bazı zaman olur çekinir gelemezsin bana,kocandan da isteyemezsin. O zaman harca."

"Baba, yüzsüzüm ben sana karşı. Gelirim ben hep sana." Dedim burnumu çekerek.

"Biliyorum. Gel her zaman kapım da kalbim de açık sana. Yine de güvencen olsun yanında."

"Teşekür ederim." Dedim ağlamama ramak kala. O sırada kapı tıkladı ve ardından Mustafa belirdi.

"Şey, bölüyorum ama nikah memuru geldi." Babam başını salladı. Mustafa içeri girince babam yolunu kesti. Omzuna vurup baş hareketi yaptı. Sonra da çıktı. Neden yaptığını anlamasamda kafa yoracak zamanım olmadı. Hayran bakışları ile Mustafa bana doğru geldi. Bakma şöyle zalimin oğlu bakmaa.

"Çok güzel olmuşsun." Terleyen avuç içlerimi bu sefer birbirine sürttüm ve utangaç bir şekilde gülümsedim. Mustafa da genişçe gülümsedi.

"Sende papyon takmam demiştin ama takmışsın." Dedim dalga geçer gibi. Bunun tartışmasını uzun zamandır yapıyorduk. Ama zafer benimdir.

"Sonucu bilinen bir savaştı." Onunla birlikte kıkırdadım. Alnımdan öpmeye yaklaşınca geri çekildim acele ile.

"Olmaz makyajım bozulur." Küçük kız çocukları gibi mızmızlandım. O da sıkıntı ile iç çekip saçlarımın dibinde bir yere öpücük kondurdu.

"Hadi gidelim artık." Kafa saklayıp beni onayladı.

"Gidelim bakalım." Diyerek duvağımı düzeltti.

Sonrasında her şey çok hızlı gelişti. En sonunda nikah masasında Mustafa ile ne kadar hasılat yaptığımızı tartışıyorduk.  Yani arkadaşlar dansta falan öyle romantik şeyler konuşulmuyor. Belki de biz bu romantiklik işini beceremediğimiz için takılan altınların düğün masrafını karşılayıp karşılamayacağını tartıştık. Lakin olsun en azından altınlar masrafları karşılayacak. Borçla evlenmek koyuyor insana biraz.

"Dedim sana altınlar bizi borçtan kurtarır diye." Şimdi arabada giderken düğün kritiği yapıyorduk.

"Farkında mısın bilmem ama bu gelen altınları çoluğunun çocuğunun düğününde geri götüreceğiz. Boşuna kameraya kimin ne taktığını çektiriyorlar kocacığım."

"Bu daha söylesene." Garip garip Mustafa'ya baktım.

"Neyi? Altınların geri gideceğini mi?"

"Hayır. En son söylediğin şeyi karıcığım." Kafamı cama çevirip gülümsedim. Sonrada Mustafa dönüp dolu dolu bir şekilde:

"Kocamm." Dedim.

"Karımm." Benim gibi söyledi. Gülerek başımı omzuna yasladım.

İyi ki o masajı atmıştım.

Bayan B'ye çok şey borçluydum.

Ve sanırım en sevdiğim tatlı olan mozaik pastaya da bir teşekkür borcum vardı. Yedikten sonra beni cesaretlendirip mesaj atmamı sağladığı için.

Merhaba buralarda uğramadığım için final yapamamıştım. Ama şimdi tatlış bir finalimiz var. Duygulandım bee. Bayan B'nin yeri bende çok başka.

 Bayan B'nin yeri bende çok başka

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bayan B /Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin