Eski Fotoğraf

415 60 55
                                    

İyi okumalar dilerim..

İtalik kelimelere dikkat edin, her bölüm için geçerli.

Bazı paragraflarda olayı anlamanız için spoiler atıyorum ehe :)

___
𓆝 𓆟 𓆞

Kalbiniz herşeye dayanır, kötüsüne en kötüsüne bile dayanır. Aşk acısına, aile baskısına, yada yokluğuna. Peki nefrete dayanır mı? Benim kalbim dayanmıyor. Nefretim karşıma çıkmıştı. Hayatımı uğruna değiştiğim nefretim karşıma çıkmıştı. Gözlerinden öptüğüm, üşüyen ellerinine buharımı üflediğim nefretim. Biliyorum hayır h-hayır bilmiyorum. Kim o? Küçüklüğümü yok eden miydi? Karşıma neden çıkmıştı peki?

Yeri boylayan kaseyi korku ve endişeyle yerden toplarken gözümden düşen damlalar canımı neden yaktığını bilmeden , elimi kesen cam parçaların canımı o kelimeden daha az acıtması , kalbimin yavaşlamasını hiss etmem ne kadar doğru olurdu? Elimden akan kanları görmezden gelipte sadece kalbime odaklanmak ne kadar zordu biliyor musunuz? Etrafımda duyduğum yüksek sesler, kime ait olduğunu ayırt edememek nasıl hiss? Kendimden nefret ediyorum..

Gözlerimi açtığım da beyaz ışıklar gözümü nerdeyse kör edecekti. Elimi gözümün üstüne getirdiğimde sargıları görmemle endişe ve korkuyla bağırdım. Dışardan iki kadın hemşire yanıma gelerek "Sakin olun sadece sargı, ellerinizdeki kesikler derin olduğu için sarıldı, çıkarılacak" diye beni sakinleştirmek için konuştuğun da derin nefesler almaya başladım. Göğüsüm patlayacakmış gibi oluyordu.Elimi göğüsüme atıp nefes almaya devam ettiğim de dışardan bağırış seslerinin geldiğini duymam o kadar da zor olmadı. Hemşire sakinleştirici verip yavaşca bedenimi yatağa yatırdığın da gözlerimden damlaların düştüğünü hiss ediyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapandığında karanlığa mahkum olmaktan korktum. Uyumak istemiyordum ama gözlerim bana ihanet ediyordu. Gözlerim kapandığın da karanlığa bıraktım kendimi, kalbimi..

Rüya olmadığını biliyordum ama kendimi boşlukta hiss ettim, düştüm. Boşluktan düştüm. İrkilerek uyandım. Saçlarım da hiss ettiğim el ve gözlerini bana dikmiş ne olduğunu anlamaya çalışan bedene baktım. Gözleri ağlamaktan kızarmış, yanaklarında ki yaşlar kurumamıştı bile. "Neden ağladın?" diye sordum pürüzlü sesimle. Göz yaşlarını yanaklarına misafir ettiğin de sargılı elimle yanaklarını sildim. Eğilerek bana sarılmaya başladı. "Hyung ağlama, iyiyim" diye bildim ancak hıçkırıklarının seslerimi bastıracak kuvvette oluşundan. Dayanamayarak incilerimden bir damla firar ettirdiğim de benden ayrıldı. Kızarmış gözlerle "Kalbin durmuştu Jungkook. B-ben sana birşey oldu san-sandım. İki gündür uyuyorsun." hıçkırıklarının ardı arkası kesilmiyordu. Doğrularak oturmak istediğim de fazladan bir elin arkamdaki yastığı dikleştirdiğini hiss ettim. Sağ tarafıma döndüğüm de Taehyung'u endişeli bakışlarıyla bana baktığını gördüm.

"Çık dışarı" dedim umursamayarak. Söylediği sözler kafamın için de fırlanıyordu sanki. Eliyle ellerimi tuttuğun da hızla kurtardım sargılılarımı. Bana soru işaretlerini andıran kırmızı gözlerle bakıtığında "Yanlış bir şey mi yaptım?" dedi. Daha fazla nefretimi karşım da görmeye dayanamayarak "Çık dışarı dedim sana!" diye bağırdım. Artık dayanamıyordum. Herşeyi görmezden gelmek istiyordum. Dolan gözlerle odadan çıktığında Namjoon hyunga döndürüm başımı. "Niye çıkardın onu?" sorduğun da dolan gözlerimle ona bakarak konuştum.

"O da babam gibi Hyung"

Ağzımdan ilk hıçkırığı serbest bıraktığım da Hyungun şaşkın ifadeyle bana baktığını gördüm. Ona sarılmak için ellerimi kaldırdığım da bekletmeden bana sarıldı. Unutulan nefret tekrar alevlenmişti. Kollarını gövdemden ayırdıktan sonra kapıyı tıklatarak içeri girmeğe hazırlanan bedenlere baktım. Annem, Hoseok hyung, ablam."İçeri gelin" dediğin de Namjoon hyung , üçüde korku ve endişeyle yanıma geldiler. Namjoon hyung oturduğu yerden kalkıp yerini anneme verdiğin de yüzüne burukça gülümsedim. Annem bir ellerime, bir koluma takılan seruma bir de solgun suratıma bakarak "İyi misin oğlum " dedi. Gözleri ağlamaktan şişmiş, kızarmış, harap olmuştu.

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin