Parlayan Yıldız

209 40 126
                                    

İyi okumalar..

___

Elimin üstündeki sıcaklık beni rahatsız edip gözlerimi aralarken yatağın kenarında elimden tutup uyuyan bedene baktım. Yujin'in kolunu boynumdan çekip yerimde dikleşip oturdum. Elimi yavaşca onu uyandırmayacak biçimde elinin altından çekip çıkardım. Yüzüne çevirdim bakışlarımı. Nede rahat uyuyordu böyle. Benim kardeşimi hissettiğim tek kişiyi ölüme terk eden oyken. Tıslandım. Utanmaz herif birde yanıma gelmiş. Senden nefret ediyorum Luzia. Uyanmamalarına dikkat ederek yataktan kalktım ve parmak uçlarımda odadan çıktım. Etrafa baktım. Salonun penceresi kırılmış ve cam kırıklarının üstünde kurumuş kan lekeleri vardı. Umursamayıp Taehyung ile ortak uyuduğumuz ve artık uyumayacağımız odaya girdim ses çıkarmadan.

Kapıyı kapatıp dolaba ilerledim. Çantamı alıp kiyafetlerimin tamamını içine yerleştirdim hızla. Komodinin üstünde duran telefonumu elime alıp saate baktım. 4.40 erken olduğundan herkes uyuyor diye düşünüp üstümü ayırdığım kiyafetlerle değiştirdim ve kirlileri de katlayıp çantaya attım. Kendi telefonumu sakladığı çekmeceden çıkarıp cebime attım. Odadan çıkarken kanepe oturup içki içen beden gözüme değdi. Bakışları bana çevrildiğin de umursamadan yayından geçip kapıya ilerledim. "Nereye gidiyorsun? Taehyung'un haberi var mı?" diye ayağa kalkıp sordu. Ona dönüp "Bu evde daha fazla kalacağımı düşündüğünü sanmıyorum. Taehyung kimki ona haber vereyim?" yüksek çıkamamasına özen gösterdim sesimin. Kolumdan tuttu ve çekiştirdi. 

"Hadi odana dön. Başımıza dert açma" diyince kıkırdadım. Gerçekten derdi açan ben miyim? Yada herşeyi bilipte susan mı? Kolumu kurtardım elinden. "Şimdi burdan çıkıp gideceğim ve sende kimseye birşey söylemeyeceksin. Soran olursa da bilmediğini söyleyeceksin" diyince kaşları çatıldı. Yan kıvırttı dudaklarını. "Ya demek öyle? Peki neden yapacakmışım bunu?" elini cebine koydu. Yere bıraktığım çantayı alıp kapıyı açtım. "Çünkü aylarca aradığın sevgilinin yerini birtek ben biliyorum. Ve ben burdan gittiğim de kimseye birşey söylemezsen sana onun yerini söyleyeceğim Min Yoon Gi" kapıdan dışarıya çıktım. Korumalar önümü kesti. "Onun yerini bildiğini nerden bileceğim? Belki yalan sölüyorsundur?" arkamdan geldi. 

"Onu kelepçeleyip yatağa bağladın. Ardından Seokjin arkadaşın evi yakıp ordan kaçtı. Hoseok hyung evine girip Jimin'i kurtardı ve aaa birde ne görelim. Senin ve arkadaşın yüzünden Jimin'in eli hissizleşsin ve sakat kalsın. Bana bak Yoongi beni şimdi bırakacaksın. Ve bende sana 1 hafta sonra konum atacağım. Geldiğin de sana Jimin'in yaşadığı yeri söyleyeceğim" dedim ve adamlara çekil işareti verdim. Zandabut gibi önümde dikilip kımıldamıyorlardı. Beni dinleyen bedene baktığım da şok olmuş ifadeyle yeri izlediğini gördüm. Başımla sordum bu defa. Yüzüme bakıp "Söz verirsen eğer tamam. Jimin için susarım." diyince zaferle tebessüm ettim. "Söz. Hadi adamları çek ve ağzılarını sıkı tutmaları için talimatlarını ver. Bu arada kameraları unutma" dedim ve eliyle çekilin işareti vermesini izledim. Adamların arasından geçip bahçeden ilerledim. Omzumun üstünden baktım. Beni izliyordu.

Önüme dönüp bahçe kapısından çıktım. Kapıdan çıkar çıkmaz koşmaya başladım. Eğer uyumadığımı fark edip ararsa beni hemen bula bilirdi. Koşarak ana caddeye çıktım. Telefonumu çıkarıp açtım. Hemen Eun'u arayıp yanıma gelmesini istedim. Nerdeyse 10 dakikadan sonra ben ana yola varmıştım ki onu yolda beni beklediğini görmüştüm. Beklemeden kapıyı açıp oturdum ve "Anlatacak zaman yok gaza bas" dememle gaza köklendi. Boş yolda sadece arabanın lastiklerinden çıkan ses yankılanıyordu. Hızlı sürüp ormanlık alana girdi. Arabayı kenara çekip derin nefes almaya başladı. "Vay be uzun zamandır böyle hızlı sürmüyordum" tepkisine istemsizce gülümsedim. "Hemen geldiğin için teşekkür ederim" diyip arkama yaslandım. Gözlerimi kapattım. 

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin