Gizlenen Dürüstlük

249 45 37
                                    

İyi okumalar..

Bu bölüm Kim Tae Hyung'un dilinden olacaktır.

Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin..

___
𐂂

Kollarımın arasın da minicik olmuş bedene öyle odaklanmıştım ki; yüz hatları, yüzünü güzelleştiren minik yumru burnu, alt dudağının dolgun olupta üst dudağının inceliği mesela ya da dudağının altında ki beni. Uzayan kahverengi saçları ve okşamaya doyamadığım dolgun yanakları. Her zerresini aklıma kazımıştım onun, zira kalbime de. Ne zaman böyle bağlanmıştım ona bilmiyorum, belki yarışma da dans ettiğin de , belki ilk sevişmemiz de ya da yaralıyken dizimi öptüğün de. 

Yumşak saçlarını okşayıp öptüm bir süre izledim öylece uyuyuşunu. Ağlamaktan gözleri şişmiş, yanakları kızarmıştı ama yine de güzel görünüyordu. Bana anlatmadığı yada anlatamadığı şeyler olduğunu biliyordum, öğrenecektim. Önceler onunla ondan kısas almak için görüşsem de git gide harekerleri ya da gülüşü belki göz yaşı belki de dansı beni kendine aşık etmeye başladı. Hele anlattığı Lotu çiçeğinin hikayesi. 

Nefesi boynuma çarpıp beni rahatlatıyorken uykum gelmeye başladı, bu gün çok yorulmuştum ve peşin de olduğum adamın saatler sonra Kore'e geleceği haberini almıştım. Gözlerimi yumup daha sıkı sarıldım minik bedenine. Kendimi uykunun ağırlığına bıraktım onunla birlikte. Çok güzel kokuyordu, beni rahatlatıyordu. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama sesli ağlama sesine uyandım. Hava hala karanlıktı, Jungkook sırtını bana dönmüş sesli ağlıyordu. 

Yerim de dikleşip çarşafı kaldırdım. Elimi omzuna koyup çevirdim. Hala uyuyordu, uykusun da ağlıyordu ama göz pınarları kendini bırakmıştı boynuna doğru. Gözlerini sıklıkla kırpıyor ellerini yumruk yapıp çenesinin altında birleştimişti. Yataktan hızla çıkıp yatağın diğer ucuna geçtim. "Jugkook uyan" elimi omzuna koyup uyandırmaya çalıştım. Ağlaması şiddetleniyordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum. Alnından ter damlıyordu, saçı alnına yapışmış ve çenesi de titriyordu. Elimi alnına koydum yanıyordu. 

"Jungkook uyanmalısın bebeğim" endişeli sesle uyanması için çabalıyordum. Çarşafı üstünden alıp yere attım. Tenine temas eden soğuklukla yatakta cenim pozisyonunu aldı. Saçını alnından çekip kulağının arkasına geçirdim. "Jungkook duyuyor musun beni" tekrar seslendim. Uyanmıyordu ve ağlamaya devam ediyordu. Ne yapacağımı bilmez hal de komidinin üstünden telefonumu aldım. Rehbere girip yardım isteye bileceğim birini aradım. 

"Onu alma benden nolur Baba yalvarırım"

Duyduğum kelimeyle yerim de dondum. Neyden bahis ediyordu, kimi ondan almasınlar? Bağırmaya başladı. Telefonu yere atıp bedenini tuttum. Bağırarak ağlamaya başladığın da artık onu durduramıyordum. "Sung Yoon!" birisinin ismini bağırdı yine. Bedenine sarılıp "Sakin ol burdayım sakin ol" saçını okşadım bir süre. Sonun da biraz da olsa sakinleşip gözlerini açtı. Kollarını bedenime sardı yüzüme kızarmış gözlerle bakarak kendinde olmadığının kanıtı olan kelimelerini sundu bana.

"Senden nefret ediyorum Baba!"

Gözleri kapandı ve belimi saran elleri güçsüzleşip yatağa düştü. Yüzünü göğüsümden ayırıp yüzüne baktım telaşla, "Jungkook iyi misin?" bedeni ağırlaştı birden. Onu yatağa yatırıp bu defa Jungkook'un telefonunu aldım elime. Telefonunun güç tuşuna basıp açtığım da gördüğüm fotoğrafla kalbime sanki bıçak sapladılar. Aradığı çocuğun fotoğrafını telefonunun ana ekranına koymuştu. Benimle olan birsürü fotoğrafı varken neden O?

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin