İyi okumalar aşkolar.
(M!)
Rahatsız olanlar okumadan geçsin :)
___
☯Yalan söylemek bazı insanlar için kolaydır ama benim için her zaman kolay olmadı. Yalan söyleyen insanlardan her zaman nefret ettim çünkü en sevdiğim insan bana yalan söyledi. Ben şimdi ne yapıyordum peki? Hoşlandığım insana yalan mı söylüyordum? Belki de yanılıyorumdur bilmiyorum. Fotoğraflar yalan söyler mi peki?
Araba da yanın da sesizce oturmuş sadece fotoğrafta ki çocuğun yanım da oturma ihtimalini hesaplıyordum. Yanılıyorumdur diye lafımı eksik söylemiş ve yerime sinmiştim. Bana fotoğrafı görmek istediğini söylediğin de ona daha sonra göstereceğimi söyleyerek geçiştirmiştim ama göstermeyecektim. Emin olmadan göstermek istemedim.
Düşüncelere öyle dalmıştım ki, beni çağırdığını bile zor algılamıştım. "Jungkook duymuyor musun beni ?" diyerek kolumu dürttü. "Hah! Dalmışım üzgünüm" geçiştiriyordum yine. Başını sorun yok anlamın da sallayıp gülümseyerek "Sana süprizim olduğunu söylemiştim. Hazır mısın?" dedi.
"Hazırım" derken uzanarak arka koltuktan siyah şarfı eline alarak bana uzattı. "Bununla gözlerini bağla güzelim" , elinden alıp gözlerime bağladım. İtiraz etmedim çünkü günün çabuk sonlanmasını istiyordum. "Aferin böyle uslu ol güzelim benim" dedi ve eğilerek saçıma öpücük kondurdu, kıkırdadım. Ellerimizi bir birine kenetledi ve devam etti.
Yolculuk sessizdi ama Taehyung kah elimi öpüyor , kah yanağımı öperek beni güldürmeye çalışıyordu. Anlıyordu fotoğraf yüzünden morelimin bozulduğunu. Nerdeyse yarım saatlik sürüşün ardından araba durdu. Taehyung elimi bırakarak arabadan indi. Oturduğum tarafın kapısı açıldığın da elimi tuttu ve dikkatle arabadan indirdi beni. Hava temizdi, galiba ormanlık alan gibi bir yerdeydik.
"Burası neresi?" dedim elimi tutarken. "Soru sormak yok" dedi ve ilerlemeye başladı. Gözlerim bağlı olduğu için ellerinden tutsam da her an düşecekmişim gibi hiss ediyordum. Biraz yürüdükten sonra durduk. Etraftan kuş cıvıltılarının sesleri geliyordu, öyle güzeldi ki. Huzur veriyordu insana.
Arkama geçip gözlerimi yavaşca açtı ve şarfı eline doladı. Ani ışıkla yüzümü buruştursam da, etraf renklerini kazandığın da ağzımı kapatmak bi nebze zor gelmeye başladı. Ormanlık alandaydık, bizden başka kimsenin olmadığını netlikle söyleye bilirim. Başımı çevirdiğim de yerde bizi bekleyen sofraya baktım.
Piknik yapmak için gelmiştik. Sofrada görünümünden belli pahalı şarap ve iki kadeh, kitaplar, üzüm ve bazı meyveler vardı. Ortam çok güzeldi. "Beğendin mi?" sorduğun da "Aha hem de çok" diye cevapladım. Elimden tutarak ilerledik ve bizi bekleyen sofraya oturduk. Ben etrafı izlerken kadehlere şarabı dökerek birini benim diğerini kendi yanına koydu.
"Taehyung burası muazzam bir yer", yüzüne baktım gülümseyerek ve hayran bakışlarla. "Kısa süre de sadece bu kadarını ayarlaya bildim. Kendi gücünle kazandığın için" dedi, eline kadehi alarak bana taraf uzattı. Yanım da duran kadehi elime aldım ve tokuşturduk. Bir yudum aldım ve yüzümü buruşturdum. Tadı çok acıydı, alkol almayı sevmezdim ama istisnalar vardır elbette.
Yüzümü buruşturduğumu gördüğün de "Sevmedin galiba?" diye alay etmeye başladı. Kaşlarımı çatarak "Çok acı ve çok sert " , kıkırdadı. Eliyle saçlarımı okşadı, "Bu gün harikaydın. Gözlerimi senden alamadım" diyerek kahdehi yere bıraktı. Ellerini yana açarak arkasına yaslandı. "Çok güzel dans ediyorsun Jungkook-", yüzüme baktı , ışıltılarını daha da parlattı sanki. Kalbim de hiss ettim bakışlarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vincere / TaeKook
FanfictionZümrüdüanka Kuşu küllerinden Anka Kuşu olarak doğarmış Taehyung. Peki ben Ballet Jeon Jungkook küllerimden kim olarak doğacağım? © Viridianismom Not: Acemi hataları mevcuttur 11.05.21 - started 15.04.22 - over