Maske

154 22 29
                                    

İyi okumalar~

Alttaki yıldıza basarsanız sevinirim.

___

11 ay sonra - 29.12

Jungkook hayatımdan soyutlandıktan sonra tek tutunduğum şey hatıralarıydı. Evine gidip haftalarla orda kalır, DvD disklerinin hepsini tekrar tekrar izler, kıyafetleri kokularını kaybetmesin diye hepsini özenle kılıfına yerleştirmiş ve herşeyine özenle bakmıştım. Bu zaman diliminde de kimseye dokunmamış, herkesten uzaklaşarak bütün gücümü işime vermiş ve artık ellerim silah tutamaz olmuştu. Hoseok ülkeyi terk etmiş, Yoongi ise diğerleri gibi benim emrim altında çalışıyor, benden fazla şirket için varını yoğunu ortaya koyuyordu. Namjoon ise bir vardı bir yoktu. Pek fazla samimiyetim de yoktu açıkçası. Diğerleri ise hep yanımdaydı. Her günüm nerdeyse aynı geçiyor, konuşturmasalar ağzımı açıp tek kelime etmiyordum. Yorgun değildim sadece-

Ruhum intihar etmişti...

Elimde tuttuğum kitabı masaya bırakıp kahve doldurmak için ayağa kalkıp mutfağa ilerlemiştim ki masanın yanı başında oturup dışarıyı izleyen eşimi gördüm. Hah birde gördüğüm halüsinasyonlar vardı. Evimin her köşesinde oturup dışarıyı izleyen Jungkook. İlk defalar da hep ağlayıp ona yakınlaşır ve kaybolmasını izlerdim ancak alıştım. Yakınlaşmadıkca gitmiyordu ve bende ona yakınlaşmıyordum. Onu biraz izleyerek kahve makinasından kahveyi bardağa doldurarak geri çəkildim. Biraz izledim onu öylece. Her zamanki gibi. Özlemimi gideriyordum. Kımıldamadan sadece dışarıyı izliyordu. Nefes alıp almadığından da emin değildim. Halüsinasyonlar nefes almaz ya da bize dokunamazdı değil mi? Ya da ilaçlarım bitmişti. Derin nefes alıp verdim ve bardağı elime alıp kendi odama adımladım. Bardağımı masama bırakmıştım ki, kapı çaldı.

Kapıyı kıracakmış gibi vuran çocuğu alnından vurmamak umuduyla kapıyı açtım. Eunwoo yine beni sinir etmek ya da hareketlendirmek için yaramazlık yapıyordu. Jungkook'tan sonra bana em çok yakın olan oydu. Yanımdan ayrılmaz komutlarımı da asla yarıda bırakmazdı. Başımla içeri geçmesini söyledim ve içeri geçer geçmez kapıyı kapattım. "Abi ilaçlarını aldım. Dün bitmişti raftan gördüm" elindeki poşeti bana uzattı. Başımı salladım ve elinden alıp içinden birini çıkarıp susuz yuttum ve sehpanın üzerine bıraktım. "Abi konuşsana" nazikce söylediği cümleye karşın gözlerinin içine bakıp "Teşekkür ederim" dedim ve odama geçtim. Kitabı kaldığım yerden devam etmeye başladım.

Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim.. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir ruhum olduğunu öğrettin..

Her cümle..

Her cümle sanki onun için yazılmıştı..

Daha fazla devam edemeyeceğimi anladığım anda kitabı kapatıp sandalyemin yönünü pencereye çevirip dışarıyı izleyerek kahvemi içmeye başladım. Kar yağıyordu. Jungkook çok severdi. Hatta ben izin vermediğim için gizli gizli yerdi. Dudağımda belli belirsiz gülümseme belirivermişken kapım tıklandı. Kapım yavaşça açılıp kapanırken Eunwoo "Abi sana birşey göstermem gerek. Müsait misin?" dedi. Ona taraf dönüp başımı salladım. Elinde sıkıca tuttuğu zarfı bana uzattı. "Bu ne?" Dediğim de elini ceplerine sokup "Abi bunu bana hastanede Jungkook vermişti. Sen de okusan iyi olur diye düşündüm" zarfı açıp içindeki buruşmuş kağıdı çıkardım. İçim bir tuhaf olmuştu.

'Eunwoo kardeşim, olacakları az çok tahmin etmiştiniz. Karşı da çıkamayacaktınız. Biliyorum. Kendinizi asla suçlamayın. Kardeşim Taehyung sizlere emanet. Kendi kanınızdan kardeşinizmiş gibi koruyun onu. Eline silah almasına karşı çıkın. Sürekli evde oturup işlere kafa yoğunlaştırmasına izin vermeyin. Gülsün hep. Kahkahasının sesi bana kadar gelsin. Birde kardeşim biliyorum belki Taehyung ben yokum diye kabul etmeyecek ama onun doğum gününlerini kutlayın tamam mı? Yalnız girmesin hiç bir yaşına. Yanında olun yokluğumu aratmayın. Sadece çilekli pasta sever. Lütfen bir birinize iyi bakın. Sizi seviyorum'

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin