Kalk!

179 26 25
                                    

İyi okumalar~

Önceki bölümü okumayanlar okusun.

Oy verir misiniz? Okuyucuların nerdeyse %1-lik kısmı oy veriyor. Emeğe saygı lütfen. Yıldıza bas ⭐

___

2 saat sonra

Yorgunluktan kızaran ve yanan gözlerimi ağır ağır kırpıştırdım. Şimdi ben ne yapacaktım? Bakışlarımı odanın heryerinde gezdirdim. Duygularım çok karışmıştı. Ağlamak mı istiyorum yoksa deli gibi kahkaha mı atmak istiyorum bilmiyordum. Öylesine düşüncelere dalmışken telefonum titremeye başladı. Yerde sürünerek ilerleyip yerden telefonu aldım ve açarak kulağıma yasladım. Hırıltılı ses geliyordu. Duymadığımdan hoparlöre alıp elimde sıkıca tuttum.

"Alo Taehyung nerdesin?"

Cevap verecek mecalim olmadığından sadece sustum. Ne diyeceğini bekledim.

"Cevap versene Taehyung-"

"Hı"

"Hastanede otopsi yapıldı. Şimdi Jungkook'un cenazesini kaldırıyorlar nerdesin? Mezarlığa gel hemen"

Cenazesi kaldırılıyor..

Yavaşça dizlerim üstüne kalktım. Bedenim titriyordu. Kim Taehyung acizlikten titriyordu. Canı yanıyordu. Yatağa bıraktığım ceketimi giyinip ayağa kalktım. Savsak adımlarla odadan çıktım ve evden dışarıya adımımı attım. Karşımda gördüğüm bedenle sanki saatler önce uçup giden ruhum yeniden kendine gelmiş ve kanatlanmıştı. Bana bakıyordu. Üstünde beyaz uzun gömlek ve altında beyaz şort vardı. Yüzünde ise beyaz maske. Ancak gözleri..Bedenim heyecandan titrediğinde elimi ona uzatarak gelmesini işaret ettim. Başını salladı olumsuzca. Kaşlarımı çattım. Kırmamak adına kollarımı iki yana açtım. Sakin tında seslendim.

"Jungkook kollarıma gel"

Ben ona seslenince arkasını bana dönerek kaçmaya başladı. Arkasından koşup yakalamaya çalışırken ayağım taşa değerek yere düştüm. Dizlerimin acısıyla..

Gözlerimi açtım..

Gözlerimin önündeki odanın kapısı ve dizlerimi deşen çıplak parke. Gözlerimin yandığını hissettiğimde parkeye düşen damlalarla ağladığımı anlamıştım. Ben az önce eşimi görmüştüm ama.. ama rüya mıydı? Ellerimi yere bastırıp zorla ayağa kalktım. "O yok artık.." fısıltıyla söylediğim şey odanın duvarlarına vurup kulaklarıma ulaştığında dirseğim büküldü ve kendimi parkeye uzanmış buldum. Alnım çıplak parkeyle buluşmuşken dilim sadece onun yok oluşunu tekrarladı. "O artık yok.. Jungkook yok.. Sesi.. Kokusu... Neşesi.. Gülüşü.. Dokunuşları.. Artık yok. O gitti. B-ben-" elim göğüsümü saran gömleği sıkıyordu. Boğazım düğümlendi ve nefesim tıkandı. İç çekişleri hıçkırığa dönüştü küçücük zaman diliminde. Sessiz çığlıklar kendini belli ederken boğazımdaki ağrı nefesimi daha da kesti.

Dışardan odaya doğru gelen adım seslerini anımsasamda umursamadım. Artık güçlü Kim Taehyung yoktu. İnsanlara sert davranan, sürekli emirler veren acımasız Taehyung yoktu. Ben başımı kollarım arasında gizlemişken odanın kapısı açıldı ve birisi önümde diz çöktü. Elini saçlarıma daldırıp okşayarak "Ben burdayım sevgilim. Güçlü ol ve ağlama" duyduğum sesle başımı hızla kaldırıp benimle konuşan eşime baktım. "Yine mi rüya?" Dedim kısık sesle. Başını salladı hafifçe. Yakınlaşıp alnını alnıma diredi ve gözlerini kapattı. "Ağlama" ve birden o sıcaklık, o hiss yok oldu. Gözlerimi açtığımda yine boşluğa düştüm. Ama bu defa ağlamadım. Ayağa kalktım hızla. Gömleğin koluyla ıslak göz ve yanaklarımı sildim. Kısılmış sesimden ötrü iki defa öksürdüm.

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin