Tattoo

219 43 14
                                    

İyi okumalar..

Önceki bölümü umarım beğenmişsinizdir.

Pixy- Wings  :)

___

☦︎

Canım yanıyordu, hem de en sevdiğim yakmıştı. Elin de tapanca ve onu abime taraf tumuş gördüğüm de kalbime hançer batırdılar sanki, korkmuştum çünkü. Bana zarar vermeyeceğini biliyordum ama yine de korkmuştum. Bana 'Anlatmama izin ver yoksa biter' dediğin de ona taraf gitmeyi ve elinden tutup anlatmasını istemiştim ama cesaret edememiştim. Daha sonra göğüsümün acıdığını hiss etmiş ve bayılmıştım işte, kendimi bırakmıştım hyungun kollarına. 

Gözlerimi bedenimi saran soğuk rüzgarın etkisiyle araladım ve donmuş bedenimi kımıldattım. Dirseklerimin üstün de yükseldim ve boş boş etrafa bakındım. Hoseok hyung sandalye de oturuk uyuyor, Namjoon hyungsa koluyla başını yatağın ayak ucuna yatırmış uyuyordu. Çarşafı üstümden çekip yatakta dönerek oturur pozisyona geldim. Başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu, elimle alnıma masaj yaptım bir süre. Komodinin üstüne bırakılan telefonumu elime aldım ve saate baktım.

Saat gecenin 3ü idi, ve ben bayıldığım da hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu. Yataktan destek alıp ayağa kalktım ve rüzgarın etsikiyle uçuşan perdelere taraf savsak adımlar attım. Balkonun açık kapısından dışarıya çıktım ve soğuk havayı ciğerlerime çektim. Bahçeme göz gezdirdim biraz, kurumuş güllerimin arkasın da bıraktığı budak ve köklerine. Budaklarını güzelleştiren yapraklar gitmişti ama o ayaktaydı, geri geleceğini biliyordu sonuçta. Yaz geldiğin de yeniden buluşacaklarını ve kurumuş dallarını güzelleştireceğini.

Kısa şort ve gömlekle üşüsem de kımıldamadım yerimden, ay ışığı balkonuma ve ordan bedenime temas ettiğin de rüzgar bedenimi esiri altına aldı, ani titreme geçirdiğim de aklıma gelen şeyle gözlerim yavaşca dolmaya başlamıştı. Kardeşimin gözlerimin önün de can çekişini, son anın da bile gülümseyerek "Yaz geldiğin de geri döneceğim kardeşim"  kanın kutsadığı yarım açık dudaklarından benim için bırakmıştı son kelimesini. Her yaz bıkmadan beklesemde gelmemişti ki, gelmesine izin vermemiştim onun. Gözümden bir damla yanağımda ki yaranın üstüne düşerken elimle yarayı kontrol ettim.

"Bana ne cüretle silah doğrultursun seni orospu çocuğu. Benim kim olduğumu biliyor musun? Baban ikizini öldürürken seni neden bırakmış ki, beceriksizin tekisin" diyerek hızla tabancayı aldı karşım da ki siyah uzun saçlı, esmer tenini süsleyen kırmızı rujlu beden ve bana doğrultarak gözünü bile kırpmadan tetiği çekti. Mermi yanağımı sıyırarak geçip giderken kulağım da bıraktığı uğultu ile yere yığıldım. Oluk oluk kan akıyorken yanağımdan onun gözlerine asla sönmeyecek nefretle baktım. 

Aklımda canlanan anılar benim kendime olan nefretimi körüklüyordu, derin nefes alıp elimin tersiyle yanağımdaki ıslaklığı sildim. Demirlere yaslanan bedenimi hareket ettirip odama girdim, sessiz adımlarla gurlayan karnımı tutup odamın kapısı açarak çıktım ve mutfağa yöneldim. Işığı açıp buzdolabına yaklaştım, hazır sandiviçlerimden ikisini çıkardım ve kutusundan çıkarıp tabağa yerleştirdim. Dolabın üstün de duran kağıt parçasına çarptı kızarmış ışıltılarım, tabağı masaya bırakıp dolabın üstünde ki kağıt parçasını aldım. Mors kodları yazılı olan kağıtı gördüğüm de aklıma yine Taehyung geldi, bani onun evine yönlendiren bu kod onun hakkın da başka şeyler de söyleye bilirdi belki de. 

Masaya oturdum ve telefonu cebimden çıkarıp mors alfabesini açtım Google sekmesinde. Sandiviçten ısırık alıp çözmeye başladım, zorlansam da çözmeliydim. Sandiviçimi yiye yiye nerdeyse 30 dakika için de hepsini çözmüş ve çıkan sonuca kalkan kaşlar ve şaşkın bakışlar sunuyordum. Yazanlar doğru olsa bile bunu bana kim neden gönderdi ki? Benimle alıp veremediği ne? Hayatım zaten acılar üzerine kurulu benim. Tekrar ettim bu defa sesli ve beynimin algılayacağı şekilde kelimelerimi.

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin