Fransa

162 28 16
                                    

İyi okumalar..

___

Karanlık beni kucağına kabul ettiğin de bedenimi soğuk hava dalgası sardı. Gözlerimi kırpıştırıp karanlığı yok etmeye çalıştım. Zar zor gözlerimi aralayıp ağrıyan belimi tutarak oturur pozisyona geldim. Açık penecereye baktım bir süre sorgularcasına. Neden açıktı? Gece örttüğüme emindim. Yorgandan kurtularak ayağa kalktım. Pencerenin önünde durup temiz havayı ciğerlerime çektim. Soğuktu evet ancak yavaştan açılıyordum. Kenarda duran sigara paketinden bir dal alıp yaktım. Aç karnına artık hiçte iğrenç hissettirmiyordu.

Ciğerlerime dolan dumanı dışarıya üfledim. O gecenin üstünden 1 hafta geçmişti. O 1 hafta da heryeri didik didik aradım, bakılmadık kamera, cadde, sokak hatta ev kalmadı. Ancak yoktu. Eşim olduğunu savunamazdım ancak kokusu tek kanıtımdı. Ya da ben sadece kafamdan uydurmuştum. Sigaranın bittiğini görünce yenisini yaktım. Şimdi ne yapmalıydım peki? Yatağın sağ tarafında uyuyan kadına mı bel bağlamalıydım yoksa eşimi mi aramalıydım?

"Uyanmışsın. Günaydın"

Arkamı dönüp yüzüne bakarak "Evet. Günaydın" diyerek eski pozisyonuma döndüm. Ayak sesleri bana taraf yakınlaştığını duydum. Kırmızı geceliğini düzeltip yanımdaki sigara paketinden bir dal alıp benim hali hazırda yanan sigaramın ucuna dokundurup yaktı ve dumanı yüzüme üfledi. "Artık vakti geldi. Ben sevgilime sende servetine kavuşacaksın. Valizin hazır mı?" Sigarasını dudaklarının arasında tutup dirseklerini pencerenin kenarına yaslandı. "Hazır. Fransa'ya gideceğimi sadece Yoongi biliyor. Kimseye söylemedim" başını sallayıp yaslandığı yerden uzaklaştı. Sigaranın izmitini pencereden dışarıya atıp "Duş alıp çıkalım" diyerek banyoya ilerledi.

Çok asil bir kadındı. Benim gibi cinsel yönelimi farklıydı. Sadece kadınlardan hoşlanıyordu. Ve sevdiği kadın için benimle beraber yaptığımız anlaşmaya göre Fransa'ya gidiyordu. Derin nefes alıp verdim. Pencereyi kapatıp hazırladığımız valizleri kapının önüne koydum. Telefonu alıp Yoongi'ye 1 saat içinde hava limanında olacağımı söyleyerek kapatıp çantama attım. Yo-Sae duştan çıktıktan sonra bende girerek duş alıp hemen çıktım. İkimiz de yemek yemiştik ama açta değildik bu yüzden kıyafetlerimizi değişerek hemen otelden çıktık, hava limanına gittik.

Fransa uçağı yarım saat sonra kalkacak anonsu kulaklarımıza dolduğunda bekletmeden pasaport kontrolü yapıp uçakta V.İ P yerlerimize yerleştik. Pilot bir iki kelime söyleyip iyi yolculuklar dediği anda uçak hareket etmeye başladı.
14 saatlik yol yolculuğumuz başlamıştı. Yo-Sae uçak havalır havalanmaz "Uyuyorum ben birşey olursa dürt uyanırım" diyerek göz bandını takıp uyumaya başladı. Ben de hostesten biraz yiyecek birşeyler istedim. Getirdiği sabah kahvaltısını bir güzel yiyerek kabı teslim ettim ve arkama yaslanarak biraz manzarayı seyrettim.

"Çok sessizsin. Sıkıcı"

Yanımda duyduğum sesle o tarafa döndüm. Yo-Sae göz bandını çıkarmadan benimle konuşuyordu.

"Uyuyordun. Uyanmanı istemedim"

"Öyle değil konuşmuyorsun. Sadece susuyorsun. Hep böyle miydin?"

Göz bandının sağını yukarı kaldırıp tek gözüyle yüzüme baktı. Gerçekten sessiz miydim? Omzunu silktim.

"Ne düşünüyorsun? Sence de alacağın para servetine servet katacak. Artık milyoner değil milyarder olacaksın"

Umrumda değildi. Sadece kağıt parçalarından başka birşey değildi. Tek istediğim kafa dinlemekti.

"Para umrumda değil. Sadece biraz kafa dinlemek istiyorum. Kore beni yordu. Dayanamayacağım yaralar verdi, darbeler vurdu bana. Kim bilir belki Fransa iyi gelir bana. Rahatlarım"

Vincere / TaeKook  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin