"Ne efsanesi?"
•§•
"Bir dakika okuyorum." Jisung yazıyı açıp okumaya başladı.
"Efsaneye göre, Chung Cha adında genç bir kız varmış. Adından da anlaşıldığı gibi soylu bir aileden geliyormuş."
Chung Cha yandan bir gülüş attı. Saçını kulağının arkasına sıkıştırırken başını iki yana salladı. 'Ne geldiyse başıma zaten ondan geldi...' diye geçirdi içinden.
"Denilene göre bu kız, o kadar güzelmiş ki, herkes ona aşık olmadan edemiyormuş. Beline kadar uzun, kahverengi, dalgalı saçları; büyük, bal rengi gözleri; kirazlardan da kırmızı dudakları varmış. Küçük bir yüzü, altın orana sahip bir vücudu varmış. Çoğu kişi onun güzellik tanrıçası olduğunu düşünürmüş."
Jisung kafasını kaldırıp baktığında Chung Cha'yı süzdü. "Woah, cidden burada tarif edildiği gibisin."
Chan tekrar Chung Cha'ya bakarken Jisung tekrar söze girdi.
"Bütün erkekleri kendine aşık ettiği gibi, birçok kadını da kendisine aşık etmiş. Tabii çoğu kadın eşlerinin başka bir kadından hoşlanmasını sevmediği için, ondan nefret edermiş.
Halk onun evinden çıkıp pazara gelmesini ve yüzünü göstermesini dört gözle beklermiş. O, iki haftada bir sadece perşembe günü dışarı çıkar, meydanda gezer ve pazarda dolaşıp alış veriş yaparmış. İnsanlar onun baktığı ve üzerinde bir süre ilgilendiği herhangi bir eşyanın olduğu dükkanın bereketlendiğini düşünürmüş. Akşam vakti gelmeden o dükkanda tek bir satılacak eşya kalmazmış. Çünkü insanlar onun ilgi gösterdiği her şeyin değerli olduğunu düşünüp ne var ne yoksa alırlarmış.
Bu yüzden esnaf, onun pazara geleceği gün raflarına onun ilgisini çekebilecek eşyalar koyarmış."
Jisung, "Bu doğru mu? Cidden mi? Gerçekten böyle mi yapıyorlardı?"diye sordu.Chung Cha başını salladı sadece. O dışarı çıkmayı sevmezdi. Ne zaman dışarı çıksa tüm yüzünü gizlemek zorunda kalırdı.
"Chung Cha, güzelliğinin farkındaymış elbette. İnsanların kendisine ilgi göstermesine bayılırmış. Kendisini gerçekten bir Tanrıça gibi hissedermiş. Her hangi bir insana gülümsediğinde bile diğerlerinin o insana olan kıskanç bakışları onun en büyük eğlencesiymiş.
Hipnoz edecek kadar çekici bal rengi gözleriyle etrafına kısacık bir bakış attığında dahi bütün erkeklerin kalplerini tutup bayılıyormuş gibi yapmaları onu mutlu edermiş.
Bütün bu gördüğü ilgi, onun şımarmasına ve insanlara tepeden bakmasına sebep olmuş. Hayatta en sevdiği şey sadece kendisiymiş. Yüzüne ya da vücuduna herhangi bir zarar gelse dünyayı ayağa kaldırırmış. Eğerki bir hizmetçi bunu yapmışsa, cezası ölüm olurmuş.
-bazıları Chung Cha'nın bizzat öldürdüğünü söyler""Deabak! Ne?! Bu doğru mu?"diye sordu Jisung. Elleriyle ağzını kapatmıştı.
Chung Cha kaşlarını çattı. "Kim yazmış bunu Tanrı aşkına? Ne yapmalıydım? Yüzümü zehirli suyla yakmaya çalıştıklarına onları hoşgörüyle mi karşılamalıydım?"Chan, 'ne?!' diye düşündü. 'Zehirle yakmak mı?'
"Yani şimdi onları gerçekten öldürüyor musun?"
"Evet, bu bir suçtur ve cezası ölümdür. Şimdi de öyle değil mi? Yüz yıllar geçince artık suçlular cezalandırılmamaya mı başladı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Legend Of The Queen | Bang Chan
FanfictionBir efsane var zamana yayılmış, Bir kader var gerçekleşecek olan. Hem melek hem de şeytan olanlar var, Sadece masum olanlarla birlikte. Efsanenin parçası olan da var, Kaderin parçası olan da. Bir de ikisini birbirine bağlayan bir kraliçe... • Tüm ha...