Gözleri sinirle dolmuştu genç kızın. Bu şekilde tehtid edileceği aklının ucuna bile gelmezdi.
Onu bu şekilde kıstırma fikrinin karşısındaki bu saf genç adama ait olmadığına emindi. Hemen arkasında bulunan saray leydisinin fikri olabileceğini düşünüyordu fakat eğer oysa da, bu tip saçma bir fikre karşı çıkacağını düşünüyordu.
Kapana kısılmıştı.
Şuan kendisini destekleyebilecek tek kişi olan annesi de yoktu. Ne söyleyeceğini bilemiyordu ama bu tip saçma bir konu yüzünden öldürülmek istemiyordu.
"Evet, cevabınız nedir?"diye sordu saray leydisi.
Uzun boylu ve zayıf bir kadındı. Geldiğinden beri Chung Cha için oldukça sinir bozucu bir insandı fakat bir şey söyleyemiyordu.
"Kabul etmekten başka şansım mı var?"dedi Chung Cha sinirden gözleri dolmuş bir şekilde. Tahta çıkmak için tehtid edileceğini söyleseler bir yerleriyle gülerdi. Fakat şimdi gerçekti.
Yongbok, rahatlayarak gülümsedi. "Teşekkür ederim Chung Cha. Söylediğim gibi dilediğin her şeyi vereceğim. Şimdi, akşamki düğün için hazırlanalım. Yakında da tahta çıkacağım."
Chung Cha öfkesine yenik düşüp onu şuracıkta boğazlamamak için zor tutuyordu kendisini. 'Aptal' diye geçiriyordu içinden sürekli.
O çıktıktan sonra saray leydisi, "Sizde beni takip edin."dedi ona. Chung Cha birkaç saniye duraksamanın ardından ayağa kalktı ve onu takip etti.
Hala saklanıyor gibiydiler. Chung Cha bunun nedenini anlayamamıştı. Sonunda farklı bir odaya girdiler. Burası bir odadan çok, hamam gibiydi. Daha küçüktü sadece. İçeride hazır bekleyen saray görevlisi kadınlar onların içeri girmesiyle birlikte eğilerek selam verdiler.
"Bu leydi veliaht prensimiz Yongbok'un kendine seçtiği eştir. Yani müstakbel kraliçemiz, Chung Cha. Onu bu akşamki düğün için hazırlayacaksınız."dedi saray leydisi. Hizmetçiler şaşkınlıkla başlarını kaldırıp baktılar.
Onun ciddi suratını gördüklerinde tekrar eğildiler, "Emredersiniz hanımım."
Saray leydisi çıkıp gittiğinde hizmetçiler Chung Cha'yı yıkadı, aklayıp pakladı. Ardından düğünde giyeceği kırmızı hanbok getirip giydirdiler. Saçlarını yapıp makyajını yaptılar. "Törende tacınız takılacaktır majesteleri. Yolda yürüyün ve velaht prensimizin yanına ulaşın. Törenden sonra tacınız takılacak."dedi yanındaki hizmetçilerden birisi.
Akşam saatlerine geliyordu. Yaz ayları olduğundan hava kararmamıştı. Birazdan tören başlayacaktı fakat Chung Cha onlara dönüp "Annem nerde?"diye sordu.
Hizmetliler anlamsız bakışlarını ona atarlarken tekrar etti. "Annem nerde dedim."
O saray leydisi geldi yanına. "Anneniz törende olacak majesteleri. Kendisine her şeyi izah ettim. Tören birazdan başlayacağı için kendisi buraya gelemedi. Daha sonra yanınıza gelecektir. Şimdi lütfen zorluk çıkarmadan gidelim."dedi.
"Adınız nedir?"diye sordu Chung Cha. Kadın ilk afallasa da hafifçe eğilip "Ben Chou Tzuyu majesteleri. Kendimi daha önce tanıtmalıydım."dedi. Chung Cha onun ikinci cümlesini takmayarak, "Leydi Chou, eğer annemide tehtid ettiyseniz, tahta çıktığımda ilk işim sizi cezalandırmak olacak."dedi onun kulağına fısıltıyla.
Ardından ilerlemeye başladı. Her bir adımı kalbine acıyla saplanıyordu oysaki. O bu yaşında değilde, biraz daha büyüdüğünde, sevdiği bir insanla huzurlu bir hayat için evlenmek istiyordu. Fakat şimdi aptal olduğuna emin olduğu ve kendisini ne kadar koruyacağına söz vermiş olsa da koruyamayacağı belli olan birisiyle tehtid ile evlendiriliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Legend Of The Queen | Bang Chan
FanfictionBir efsane var zamana yayılmış, Bir kader var gerçekleşecek olan. Hem melek hem de şeytan olanlar var, Sadece masum olanlarla birlikte. Efsanenin parçası olan da var, Kaderin parçası olan da. Bir de ikisini birbirine bağlayan bir kraliçe... • Tüm ha...