•§•25

587 81 62
                                    

•§•

Leydi Shil, elindeki mektubu avucu arasında sıkıp buruştururken ağlamamak için kendisini sıktı.

"Bana..." dedi gözünden yaş gelirken. "Söz verdin... O ölmeyecek, güzel bir hayat yaşayacaktı. Onu koruyacağına, kızımı koruyacağına söz vermiştin."dedi dizlerinin üstünde yerde otururken. Başı eğikti. Tükenmiş gibiydi.

Ağzından bir hıçkırık kaçtı. "Neden ailemin kızları lanetli... Chung Cha benim biriciğim. Ona bir şey olmasın diye çok uğraştım..."

Bedeni titremeye başlamıştı. "Ama o şimdi öldü..."

"Ölmedi."

dedi karşısında beliren beyaz silüet. "Sana söz verdim ve yerine getireceğim. Henüz ölmedi. Sadece yaşamıyorda. Onu koruyacağım. Ama önce hapsolduğu yerden çıkartılmalı."

"Saraya döneceğim ve Hei'yi bulacağım. Mektupta onu sakladığını söylemiş. Fakat efendim, onu nasıl oradan çıkartabiliriz?"diye sordu Leydi Shil.

Beyaz silüet "Önce onu güvenceye al. Gerisini sonra hallederiz."dedi. Dışarıdan ayak sesleri işitince yine ortadan kayboldu.

Leydi Shil titrek bir nefes vererek öne eğdiği başını kaldırdı. Buğulu gözleriyle etrafına bakınca boğazının etrafına dört kılıç tutulduğunu fark etti.

Siyah giyimli, yüzleri peçeli beş adam onun etrafını sarmıştı.

Leydi Shil elindeki parşomen parçasını avucunda biraz daha sıkıp gizledi. "Hanımefendi."dedi adam alayla. "Bizimle geliyorsunuz."

~

Chun Hei havaya kaldırılıp sert bir seyin üstüne bindirilerek uyandı. Gördüğü baş aşağı görüntüyle ne olduğunu anlayamayıp çırpınmaya ve çığlık atmaya başladı.

"Bırak beni! Sen kimsin!"

Çırpınıyor ama omzunda olduğu kişi hiç bana mısın demiyordu. Yapılı, güçlü bir adamdı. Hızlı hızlı yürüyordu. Saraya doğru gittiklerini fark etti Hei.

"Dur!"dedi. "Lütfen bırak beni. Sana altın veririm! Kraliçemiz döndüğünde seni koruması altına alır ve ne dilersen yerine getirir. Lütfen saraya götürme beni!"diye yalvardı onun sırtına güçsüz yumruklarını indirirken.

"Kes sesini kaltak."dedi adam. Tanımıştı şimdi onu. Bu ses Changbin'indi. Bog Wa'nın adamı. O, onu bırakmazdı.

"Neden bunu yapıyorsunuz? Ne istiyorsunuz hanımımdan?"diyerek ağlamaya başladı Chun Hei. Hala faydasız olan çırpınmalarına devam ediyordu.

En sonunda bir çuval gibi yere fırlatıldı ve acıyla inledi.

Yerde kıvranarak doğrulmaya çalıştı. Karşındaki kişinin ayaklarından başlayarak yüzüne doğru çıktı bakışları.
O Bog Wa'ydı.

Siyah saçları, kraliçenin giymesi gereken kırmızı elbisesiyle yukarıdan Chun Hei'ye bakıyordu.

Eğildi ve eliyle onun çenesini tutup sıktı.

"Şimdi söyle bana küçük böcek. Hanımın nerede?"

Chun Hei başını iki yana salladı dişlerini sıkarak. "Asla söylemem."

Bog Wa kaşlarını çattı. Chun Hei'nin çenesini savurarak bıraktı. "Konuşana kadar kırbaçlayın."dedi.

Adamlar cılız kızı kolundan tutup sürükleyerek bir direğe bağladı. Uzun, bakınca bile acı veren kırbacı havada şaklayatarak Hei'ye savurdular.

The Legend Of The Queen | Bang Chan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin