Chan bornozuyla birlikte banyodan çıkmış ve odasına geçip üzerine bir tişortve şort geçirmişti.
Duvarına bakarken orada asılı olması gereken tabloyu göremedi, kaşlarını çattı. Neredeydi? Sonra Chung Cha'nın geçen gün tabloyu bir süreliğine aldığı aklına geldi, belki de geri asmayı unutmuştu.
Daha sonra bakarım diyerek umursamadı ve salona doğru ilerledi.
"Ne yapıyorsun?"
Chan saçlarını havluyla kurularken bir yandan da masada oturup çalışan Chung Cha'nın yanına ilerliyordu.
"Yazma çalışması yapıyorum."
Chan yaklaşıp yazdıklarına baktı. El yazısı güzeldi. İnci gibi, tane tane yazıyor ve sayfayı süslüyordu.
"Oldukça çalışkansın."dedi onun üstüne doğru eğilerek. Chung Cha kalp atışlarının yakınındaki beden ile hızlandığını hissediyordu ama dönüp ona bakmadı. Sakinliğini koruyarak yazmaya devam etti.
"Senden de çalışkan olmanı beklerim. Sonuçta söylemlerine göre yaklaşan sınavların var."
Chan çenesini onun omzuna koyup dudak büktü. "Hatırlatmasana..."diye mırıldandı.
"Yaklaştıklarını bilmek beni geriyor."
Sıcak nefesi Chung Cha'nın boynuna değiyor ve orayı yakıyordu.
Yakınlığında beni geriyor.
Kız istemsizce birkaç saniyeliğine gözlerini kapattı, ardından hemen açıp kendini toparlamak için omuzlarını silkti.
Chanın başı düşmüştü. Doğrulup "Ne oldu?"diye sordu. "Acıdı."diye mırıldandı Chung Cha.
Yazmaya devam ediyordu. Fakat etrafındaki yeni duştan çıkmış Chan'ın çikolata kokusu aklını bulandırıyordu.Chan ellerini onun omzuna koyup masaj yapmaya başladı. Kız irkildi, tüyleri diken diken olmuştu. Oğlan yumuşakça onun omuzlarını yoğuruyor, kız ise rahatlaması gerekirken daha çok geriliyor, kasılıyordu.
"N-ne yapıyorsun...?"diye sordu Chung Cha istemsizce sesi titreyerek.
"Yorgun görünüyorsun."dedi Chan. Soğuk parmakları tişörtünün boynunu örtmediği kısımlara değince Chung Cha dayanamayıp ayağa kalktı.
"Ben bir lavaboya gideyim-" deyip koşturarak kendisini banyoya attı.Banyonun içindeki duş jelinin kokusu hiç yardımcı olmasa da en azından sahibi kadar kötü değildi. Kapıyı kilitleyip aynadan kendisine baktı.
"Ne oluyor be?"
diye söylendi aynadan kendisine.
"Mart ayına girmiş kediler gibi... bugün ne oluyor bana?"
Ellerinin titremesinin ve vücudunun kasılmasının geçmesini bekledi. Ardından banyodan çıktı.
Evin içerisinde telefonunun sesinin yankılandığını duydu. Adımlarını salona çevirdi, telefonunu buldu.
Chaeryeong arıyordu.
"Unnie, nerdesin? Gelmiyor musun?"diye sordu Chae.
Chung Cha ilk hatırlayamadı.
"Nereye?"dedi.
"Şirkete elbette. Yeni patronla tanışacaktın ya. Kadın yarım saate gelir."dedi Chae.
Chung Cha yeni hatırlamıştı.
"Ah doğru... Tamamen unutmuşum, hemen geliyorum."dedi.
Hızla odaya girdi, üstünü giyindi. Chaeryeong ile birlikte aldıkları beyaz elbiseyi giymişti yine. Çantasını alırken hazırlanmış olan Chan karşısına çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Legend Of The Queen | Bang Chan
FanfictionBir efsane var zamana yayılmış, Bir kader var gerçekleşecek olan. Hem melek hem de şeytan olanlar var, Sadece masum olanlarla birlikte. Efsanenin parçası olan da var, Kaderin parçası olan da. Bir de ikisini birbirine bağlayan bir kraliçe... • Tüm ha...