Kız ve oğlanı sarşın düşünün artık
Sabah telefonumun çalmasıyla uyandım. Kim olduğuna bakmadan açtım. Hayır baksam bakacam ama daha hava bile aydınlanmamışken gözlerimi açamadım ki.
"Ne var bu saatte arıyorsun?" Bir süre ses gelmedi. Sonra kaşlarımı çattım. "Kimsen konuşsana." Bir süre daha sessizlik oldu. Tam kapatacakken Efe'nin sesi geldi.
"Hazal b-ben çok k-ötüyüm. S-sana i-ihtiyacım var." Ağlıyor muydu o? Bizim Efe? İyice telaşlandım. Ne olmuştu ki acaba.
"Ne oldu Efe? Korkutma beni." Efe hıçkırıklara boğulurken daha da endişelendim. Bizim asla yüzü solmayan Efe şuan ağlıyordu. İnanılır gibi değil!
Efe cevap vermezken sordum. "Nerdesin evde mi? Gelicem yanına." Hıçkırıklarına devam ederken tekrar sordum.
"Nerdesin Efe?" Sonunda hıçkırıkları azalmış ve cevap vermişti. "O-okulun karşısında ki p-parktayım."
"Ne işin var senin orada? Neyse bekle beni geliyorum zaten bugün okul da yok." bir şey söylemesine izin vermeden kapattım. Gözüm kenardaki saate kayınca daha saatin altı olduğunu görmüştüm.
Efe'nin yanında olmalıydım çünkü biz birbirimizin her daim yanındaydık. Hızlıca yataktan kalktım. Daha demin ki uykulu gözlerimin yerini endişe sarmıştı. Hemen bir tayt tişört giyerek odamdan çıktım.
Ailem uyanmadan gelebilirdim umarım. Aslında pek bir şey demezlerdi ama bu saatte tek başıma bir yere gidiyor olmama diyebilirlerdi.
Evden çıkıp anahtarı yanıma aldım ve koşarak okula vardım. Yanında hemen bir çocuk parkı vardı ve Efe ayaklarına bakarak salıncakta sallanıyordu.
"Efe!" Ona doğru giderken bakışları beni buldu. Gözlerim üzerinde gezindi. Gözleri ağlamaktan kızarmış hatta moraracak raddeye gelmişti. Altındaki eşofman toz içindeydi. Üzerinde beyaz kolsuz kaslarını ortaya çıkaracak bir tişört giymişti. Bu haliyle bile kızları kendine bağlayabilirdi.
Onu dikizlemeyi keserek "Ne oldu sana böyle?" diyerek şaşkınlığımı belirttim. Salıncaktan inip bana sıkıca sarıldı ve omzumda ağlamaya başladı.
Benim tanıdığım Efe bu değildi. Hangi illet değiştirmişti onu? Ben Efeaşkımı geri istiyorum.
"Efe, hadi anlat bana ne oldu? Neye bu kadar üzüldün?"
Efe biraz daha sakinleşince banklardan birine oturdu ve gözlerini karşıya dikip kendini açtı bana.
"Ben onu sadece sevdim ama o beni görmüyor bile." İç çekip devam etti. "Ben onu korumak istedim. Yanına dahi yaklaşamadım. Ben bu kadar korkağım işte. Onun yanına gidemeyecek kadar korkağım. Her kızda onu aradım ama yok işte YOK! Daha fazla nasıl dayanırım bilmiyorum. Artık delirecek raddeye ulaştım. Ve ben artık aşkımdan uçak olup havalandım onun hava limanına inmek için ama o hava limanını yıkıyor resmen Hazal."
Tekrar gözlerinde asılı yaşlar akmaya başlarken bu kızın kim olduğunu çok merak etmiştim. Bizim çapkın, kız düşkünü Efe birine aşık olmuştu ve gördüğüm kadarıyla yani tam anlamıyla aşkından ölüyordu. Ona yanımda olduğunu hissettirmek için sırtını sıvazladım.
"İnan Efe ben aşk nedir, nasıl bir şeydir bilmem. Eğer bu kadar acıysa bilmek dahi istemem. Ama sana şunu diyebilirim. Her aşk acı barındırır ama illaki bir yerde mutluluk da saklıdır. Bu kız kim bilmiyorum ama senin sevgini hissedebiliyor ve görebiliyorum. Seni sıkmayacağım çünkü bu senin kararaın ister söyle ister söyleme ama benim her zaman yanında olduğumu bil kuzum." diyerek ona sarıldım. Hemen kollarını belime doladı.
Efe'nin gözyaşları omzumu tekrar ıslatırken aklımda tek bir şey vardı. Anonimde mi bu haldeydi? Ben de onu mu bu hale getirmiştim?
Aşk insanların kaderidir belki de. Bazıları acı çeker bazıları mutluluk duyar aşık olmaktan. Ben Hazal Kara. Şuana dek hiçbir adama kalbimi bahşetmemiştim. Aşık olmadım veya tadına bakmadım. Ama bugün bir şey daha öğrendim aşk hakkında.
Aşk acıtıyordu. Hemde fazlasıyla. İnsanlara bunu sorduğunda onun acısı bile aşık olunasıca derler belki ama ben hiçbir adama karşı karşılıksız bir şeyler beslemek istemediğime karar vermiştim. Ve bunun için elimden geleni yapacağıma da.
Efe'yle ayrıldıktam sonra biraz daha kendisini dökmesi için sorular sordum.
"Aşk nasıl bir şey Efe?" Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. "Aşk..." dedi ve iç çekti. "Her gece onunla ilgili hayal kurmaktır, fotoğraflarını öpmektir, kendinden çok sevmektir, uğruna, ölmek acı çekmektir, kokusunu içine çekmek için delirmektir ve aşk, onun gözlerinde kendini görmektir."
Öyle bir anlatıyordu ki benim bile içim gidiyordu. O hangi ara, kime, nasıl, bu kadar aşık olmuştu?
" Onun gözlerinde kayboluyorum adeta. Bir gülüşüne tav oluyorum. Saçlarının teli kopsa alıp saklayacak kadar çok seviyorum onu."
"Ama o beni bilmiyor, görmüyor, hissetmiyor."
"Efe." dedim şaşkınca. "Sen bana bile, bak bana bile belli etmezken onun nasıl görmesini bekliyorsun ki?"
"Haklısın." deyip göz yaşlarını sildi. Gerçekten bu kızı merak etmiştim. Kimdi ve Efe'yi kendine nasıl bu kadar bağlamıştı?
"İsmini söylemesende bana tanıtırmısın? Yani nasıl biri, fiziksel özellikleri ne?" Önce güldü ardından bana dönüp göz kırptı.
"Bence sen kendini çok iyi tanıyorsun Sarışın."
Öylece kaldım. Yemin ederim öylece donup kaldım.
Yorum yok 🤐
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarışın || Texting
General FictionBilinmeyen Numara: Sen beni koca diye evine al Bilinmeyen Numara: Senin sözünden çıkmam valla bak Bilinmeyen Numara: Hanımcılık kazanır Bilinmeyen Numara: Hem senin gibi sarı sarı çocuklarda yaparız Bilinmeyen Numara: Hayali bile güzel anasını satıy...