Herkese iyi okumalar dilerimmm💛💛
*******
11.BÖLÜM
Toprak yaralanırsa iyileştirir onu çiçeği.
Dakikalarca hiç durmadan dans ettik. Her şey gerçek olamayacak kadar güzeldi. Mutluluktan bulutların üstünde uçmuyordum, atmosferi bile aşıp uzay boşluğuna ulaşmıştım. Sanki hayatım boyunca bu anı yaşamak için bekliyormuşum.
Her güzel şeyin bir sonu vardı. Elbette bunun da bir sonu olmuştu. Bu muhteşem dansın sonunu da bir patlama sesi hazırlamıştı.
Ses, benim odamdaki banyodan geliyordu. Ben elime bir flüt aldım. Gündüz de bir gitar aldı. Bir alt kata indik ve dikkatlice odaya girdik. Kimse yoktu. Banyoya doğru ilerledik. Kapıyı yavaşça açtık. Burada da kimse yoktu. Şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk. Gizli odadan gelen sesin de nereden geldiğini bulamamıştık. Neler oluyordu bu evde?
Banyoya göz gezdirdiğimde korkunç bir ayrıntı fark ettim. İki adım attım öne doğru. Gündüz bana baktı ve gözlerimi takip ederek baktığım yere baktı. Gördüğümüz şey banyonun aynasınaydı. Kanla yazılmış bir yazı vardı!..
"Ne pamuk şeker için ne de atlı karınca için gitmelisiniz oraya. Tek amacınız fotoğraflar sayesinde bulabilmek orayı..."
Sanırım lunaparka gitmemizi istiyorlar. Gizli odada bulduğumuz fotoğraflar bize yolu gösterecek. Peki neyin yolu? Yolun sonunda bizi ne bekliyor ya da bir şey bekliyor mu? Bunu kim yazdı? Yazan kişi şu an nerede?
"Gizli odaya gidip bahsettiği yeri bulmalıyız. Sonra da bir yerden silah bulup oraya gitmeliyiz. Hadi Güneş!" Bir düşten uyanırmış gibi etrafıma bakındım. Bu sıradan bir bakınma değildi. Sanki bir şey arıyordum ama ne? Sağıma, soluma, önüme, arkama bakındım. Birden gözüm aynanın alt kısmına takıldı. Orada da kan olduğunu tahmin ettiğim sıvıdan vardı. Oraya doğru ilerledim. Çevresini inceleyince aynanın bir kapak olduğunu gördüm. Belki de yazıyı yazan kişi içine saklanmıştır.
Kenarından tuttum ve dikkatli bir şekilde kendime doğru çektim. Bir anda litrelerce kan döküldü üstüme. Şaşkınlık, korku, endişe, mide bulantısı... Bir de en sona bileğinden kesilmiş bir el görmem...
Koşarak oradan çıktım. Merdivenlere doğru yürüyordum. Nereye gittiğim önemli değildi, önemli olan oradan uzaklaşıyor olmamdı. Kan dolu o banyodan uzaklaşmam gerekiyordu. Kendime baktıkça midem bulanıyordu. Saçlarımdan kan damlıyordu. Ayakkabılarımın içi kan doluydu. Kirpiklerime kadar kan olmuştum. Kendimi cinayet işlemişim gibi hissediyordum. Kim bilir o kan kime aitti?..
Birden biri sıkıca omuzlarımdan tuttu. Hareket etmemi engelleyecek kadar sıkıydı. Kulağıma doğru eğildi ve bir şeyler fısıldadı: "Sakin olmalısın. Sen çok güçlüsün. Günlerce tek başına hayatta kaldın. Cesetlerle dolu bir odada kilitli kaldın. Hatta o cesetlere dokundun. Kanla yazılan yazıyı görünce bile korkmadın. Şimdi üstün biraz kan oldu diye mi bütün endişen? Korkaklığı bırak ve savaşmaya devam et. Sen bunun için doğdun, sen yol göstermek ve savaşmak için doğdun. Bunu sakın unutma!.."
Omuzlarımdaki elleri gevşedi yavaşça. Arkamı döndüm ve onunla göz göze geldik. Yanağımı okşadı. Sonra arkasını döndü ve gitti. Peşinden gitmek istedim ama sanki olduğum yere çivilenmiştim. O, beni daha önce de kurtarmıştı. Marketteyken onu görmüştüm ve sonra kapılar açılmıştı. Şimdiyse kapıları açmam için anahtarı bana vermişti. Bu somut bir anahtar değildi, elle tutulamaz gözle görülemezdi. Sadece onun sende olduğunu hissederdin. Hepsi bu...
Arkamı döndüğümde Gündüz'ün endişeli bir şekilde beni izlediğini gördüm. "İyi misim?" Başımı aşağı yukarı salladım ve o banyonun olduğu odaya girdim. Üstüme giyecek bir şeyler aldım ve çıktım. Misafir odasının banyosuna girdim. Neredeyse derimi soyacaktım. Birden aklıma derisi soyulmuş o ceset geldi. Ellerim ben izin vermeden aşağı doğru sarktı. Savaştan çıkmış gibi duruyordum. Oysaki daha yeni başlamıştı her şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON İNSANLAR: GÜNEŞ VE GÜNDÜZ (DÜZENLENİYOR)
Science FictionYeni bir hayat, yeni bir şehir ve kimsesiz bir yaşam... Uyandıklarında kendilerini tek başlarına bulan Güneş ve Gündüz için her şey daha yeni başlıyordur. Bir yandan özlemle savaşırken bir yandan çevreyle savaşacak ve tüm zorlukları yenmeye çalışaca...