Herkese merhabaa! Güneş'in bir önceki bölümde sorduğu soruya cevap alacağı bir bölümle geldim. Ayrıca birbirlerine daha da yaklaşacakları bir bölüm olacak.
Bölümün ismine özellikle dikkat etmenizi istiyorum. Bir önceki bölümün ismini de hatırlayınn.
Herkese iyi okumalar dilerimmm💛❤
*******
26.BÖLÜM
Milyonlarca hatta trilyonlarca kız olsa da ben yine seni seçerdim.
Çok zor bir matematik sorusu sormuşum gibi yüzüme bakıyordu. Oysaki sadece verebileceği iki cevap vardı. İç sesimi duymuş olmalı ki konuşmak için ağzını açtı. Anlaşılan evren bile Gündüz her ne söyleyecekse duymamı istemiyordu. Bunun için de elinden ne gelirse yapmaya yemin etmiş gibiydi.
Her şey yavaş yavaş bulanıklaşmaya başladı. Son hatırladığım şey Gündüz'ün bana uzattığı eliydi. Görüşüm düzeldiğinde odamda değildim. Ormandaydım! Tek başıma karanlığın ve korkunun ortasındaydım. Buraya bir anda nasıl gelmiştim? Diğerleri de ormanda mıydı? Eve nasıl ulaşacaktım?
"Güneş, Gündüz, Deniz ve Kıvılcım! Ormana verdiğiniz zarardan dolayı bir ceza aldınız. Alevlerin içinde kalan savunmasız canlıları anlamanız için siz de karanlığın içinde kalacaksınız. Buradan kurtulmak için ya öleceksiniz ya da birbirinizi bulacaksınız. Üçüncü bir yol yok! Yılanlara, yırtıcı kuşlara, ayılara ve zehirli bitkilere dikkat etmenizde fayda var. Unutmayın sadece iki yol var. Hepinize başarılar."
Ne yani Kıvılcım'ın o aptal patlaması yüzünde mi hepimiz ölümle burun burunayız burada? Onun hareketinin cezasını neden hepimiz çekiyoruz? Onu bulduğum anda içinden çıktığı torbayı boğazına dolayıp öldürmeliydim! Neden yapmadım ki ben bunu?
Bir dakika... Ben az önce konuşan bir insan mı duydum? Dördümüzün sesinden farklı bir ses olduğuna eminim. Yani yaşayan başkaları da mı var? En az bir kız daha hayatta ve bize yardım etmek yerine ceza vermeyi tercih ediyor.
"Hey sen! Kimsin bilmiyorum ama onun yaptığı bir şey yüzünden hepimizi cezalandıramazsın!" Benim bütün öfkeme rağmen sakinlikle cevap verdi: "Sakin olmalısın Güneş. Tek isteğim size tecrübe kazandırmak. Size yardım etmek için on dakikam var. Öfkeni bir kenara bırakıp sana yardım etmeme izin vermek zorundasın." Derin bir nefes aldım ve "Neden on dakika?" diye sordum. "Çünkü yaşamak için on dakikam var. Hatta dokuz... Neyse bu konuyu seninle konuşmam bile saçma. Başına bir şey gelmemesi için seni dokuz dakika izleme hakkına sahibim. Başarılar küçük yıldızım..." Ne kadar seslenirsem sesleneyim cevap gelmedi. Anlaşılan tek başımaydım. Bir an önce diğerlerini bulmak zorundaydım. Belki de ben onları değil onlar beni bulmalıdır. Bu fikir etrafıma bakındığımda aklıma gelmişti. Yerde bir kutu kibrit vardı. Ateş yakabilirdim.
Tam odun toplamaya başlayacağım sırada aklıma neden burada olduğumuz geldi. Bu yüzden kendime bir meşale yapmak daha mantıklı geldi. Kalın bir odun buldum ve bluzumu çıkarıp ucuna sardım. Ardından kibriti alıp bluzu yaktım. Ay ışığından daha etkili olmuştu. Hangi yöne gideceğime karar vermek için etrafımda döndüm. Yüz seksen derece döndüm. Birden karşımda Gündüz, Deniz ve Kıvılcım'ı gördüm. Yerde yatıyorlardı. Yanlarına koştum. Hepsi buz gibiydi. Meşaleyi toprağa sabitledim ve nefes alıp almadıklarını kontrol ettim. Hiçbiri almıyordu. Kalp masajı yapmaya çalıştım ama beceremedim. Ellerim deli gibi titriyordu. Nefes alamıyordum.
"Yardım edin! Lütfen biri yardım etsin!" Çığlıklar atarak bağırıyordum ama tek bir ses bile cevap vermiyordu. Kimse onları kurtarmam için yardım etmiyordu! Hepsi Kıvılcım'ın yüzündendi. Eğer o olmasaydı sadece Deniz olsaydı mutlu mutlu yemeğimizi yiyor olurduk. Neden çıktı ki karşımıza?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON İNSANLAR: GÜNEŞ VE GÜNDÜZ (DÜZENLENİYOR)
Ciencia FicciónYeni bir hayat, yeni bir şehir ve kimsesiz bir yaşam... Uyandıklarında kendilerini tek başlarına bulan Güneş ve Gündüz için her şey daha yeni başlıyordur. Bir yandan özlemle savaşırken bir yandan çevreyle savaşacak ve tüm zorlukları yenmeye çalışaca...